Beş yıl önceki yerdeyiz

Gültekin KARA OTOSTOP gultekin.kara@dunya.com

Bugün biraz Formula 1 yazmak istiyorum. Bunu ise iki nedeni var. Dün Almanya Grand Prix’si yapıldı. Tribünleri gördüm. Daha sonra da aklıma geçtiğimiz haftalarda meslektaşım Ahmet Çelik’in Türkiye’deki motorsporlarının patronu konumundaki Mümtaz Tahincioğlu ile yaptıkları röportaj geldi.

Ama önce biraz nostalji...

“Off-shore yarışlarının ilk kez yapıldığı yıl, tekneleri izlemek için İstanbul Boğazı kıyısına yaklaşık 2 milyon kişi yığılmıştı. Yine iki yıl önce ilk kez Dünya Ralli Şampiyonası’na ev sahipliği yapan Antalya’da, tribünler dolmuştu. Aynı örneklerden hareket edersek, Formula 1’in de dolacağı kesin.

Ancak şirketlerin ilerleyen yıllarda bu denli istekli olmayacağı göz önüne alındığında, asıl maharet her sene aynı doluluğu yakalamakta yatıyor (rallinin ikinci yılında tribünler bomboştu).

Piste yatırılan para düşünüldüğünde zarar etmemek için 2010 yılına kadar İstanbul Otodromu’nun mutlaka (mevcut üç organizasyona ek) çeşitli etkinliklerle yaşatılması gerekiyor. Bunun için de herkesin kolları sıvaması... Hayalet bir pist kimsenin işine yaramaz.”

Bu yazının tarihi 12 Mart 2005...

O tarihte Formula 1 yarışları henüz yapılmamıştı. Ancak rüzgarı bütün hızıyla esiyordu. Ben de naçizane bir uyarı yapmak istemiştim.

Bugün geldiğimiz noktada koskoca bir pist var elimizde. Her şeyiyle 220 milyon dolara mal olduğu söylenen, 2020 yılına kadar da Bernie Ecclestone’a işletilmesi amacıyla devredilmiş. Çelik, Tahincioğlu ile F1 nasıl kurtulur diye bir röportaj yapmıştı. Tahincioğlu’nun tespitleri özetle şöyle:

- Seyirci sayısı olağanüstü azdı. Beklenenin çok aşağısındaydı. Ve trend, yukarıdan aşağı doğru inen bir trend. Biz yüz on bin kişilerden otuz bin kişilere indik. Bu acı bir tablo.

- Bu Türkiye’nin problemi ama demin bahsettiğim olayların, lütfen “bir ekonomik krizdir” diye algılamak bana göre yanlıştır; bu kültür meselesidir. Bu kültürü değiştireceğiz. Hep beraber çalışacağız.

- Oranın 365 gün kullanılabilecek şekilde projelerinin üretilmesi lazım. Bunların hiçbirisi doğru dürüst yapılmamış.

- Bana göre bu olayın işletmesi, o kadar komplike bir iş değildir. Rahatlıkla yapılabilecek bir iştir. Amerika’yı yeniden keşfetmemize gerek yok. Yapılacak işler bellidir.

Tahincioğlu, röportajının devamında yapılması gerekenlere yönelik de ipuçları vermiş. Hükümetin garantör olarak yarışların devamını sağlaması gerektiğini söylemiş.

Son olarak ise “F1 giderse ne olur?” sorusunu özetle şöyle cevaplamış:

“Çok yazık olur. Şöyle yazık olur, tesis ayakta kalır, onu söyleyeyim. Başka organizasyonlar yapıp ayakta kalmaya çalışır. Ama Türkiye’yi dünyaya en ucuz tanıttığınız aracı kullanmamak bana göre tekrar söylüyorum çok yazık olur...”

Mümtaz Tahincioğlu’nun söylediklerine katılmamak mümkün değil.

Sadece bu röportajı okusam ya da dinlesem kesinlikle hak verirdim kendisine. Ama işin bir de öbür yanı var ki işte o yüzden şüphe ile yaklaşıyorum söylenenlere. Ben kendi çapımda bir gazeteci olarak 4.5 yıl önce yazdım bugün yaşananları ve bu yazının bir bölümünü de girişte okudunuz.

Amerika’yı yeniden keşfetmek amacıyla uzak ufuklara yelken açmaya gerek yok. Bunu anladım. Ama, geçen beş yılda neden bir arpa boyu yol alamadık işte onu pek anlamadım. Benim canımı da bu sıkıyor. Kimseyi suçlamadan, kimseye sorumluluk yüklemeden, sadece beş yıl önce bulunduğumuz yerde olduğumuz geldi aklıma ve sizinle paylaşmak istedim.

Tüm yazılarını göster