Ben spor yazarı olmak istiyorum!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Schalke maçının uzatma dakikalarının son saniyeleri. Galatasaray ceza sahasına gelen topu kaleci Muslera rahatlıkla kontrol ediyor ve eliyle oyun kuruyor. Son bir gayretle adeta tümüyle Galatasaray sahasına yerleşmiş olan Schalke defansta iki kişiyle yakalanıyor, üç kişiyle hücum eden Galatasaray da üçüncü golü kolaylıkla buluyor...

 
İnönü'de son derbi. Maç 2-2 devam ederken uzatma dakikalarında Fenerbahçe, Beşiktaş'a karşı atak üstüne atak geliştiriyor, peş peşe köşe vuruşu kullanıyor. Beşiktaş bir köşe vuruşu sonrasında topu kapıyor, çok hızlı bir karşı atak geliştiriyor ve santrası yapılmayan golle maçı 3-2 galip bitiriyor...
 
Muslera Galatasaray kalesine gelen o son topu elinden kaçırsa ve üçüncü golü bulan Schalke olsaydı bugün ne yazılır, neler konuşulurdu? "Avrupa Fatihi" Terim için, oyunu okuyamamaktan tutun da, turun ta İstanbul'da kaybedildiğine kadar; neler neler... Hem sahi bu maçtan sonra çoğu gazete Muslera'nın çok büyük bir kaleci olduğu noktasında görüş birliği içinde değil miydi? Yoksa maçı kurtaran Muslera mıydı?
 
Ya Fener son dakikada bir gol bulsa, Beşiktaş'ın "feda"sının nasıl hüsran olduğu, Samet Aybaba'nın bu işin altından kalkamayacağının ta baştan görülmesi gerektiği dile getirilmeyecek miydi?
 
Spor yazarı bazı üstatlar, Türkiye'de yapılanın aslında spor yazarlığı değil, skor yazarlığı olduğunun altını çok önce çizmişlerdi. 
 
Ben de zaten "Spor yazarı olmak istiyorum" derken, aslında "skor yazarı" olmak istediğimi belirtiyorum.
 
Ama gerçek spor yazarlarına haksızlık etmeyelim. Siz hiç, bir maçın sonucunu, maçın oynanacağı gün, öyle kafadan atarak ya da gönlünden geçeni dile getirerek değil, ciddi bir tahlile dayanarak köşesinde yazabileni gördünüz mü? Beşiktaş-Fenerbahçe maçının olduğu gün Milliyet'ten değerli meslektaşım Uğur Meleke, iki takımın güçlü ve zayıf yanlarını masaya yatırmak suretiyle şöyle bir skor tahmininde bulundu: "Bu maç 2-2 ya da 3-2 biter." Meleke, öylesine hassas bir tahmini dile getiriyordu ki, 3-2'nin hangi takım lehine olduğunu yazmadı. Nitekim, Beşiktaş lehine gerçekleşen 3-2'nin, Fener lehine oluşması da hiç şaşırtıcı olmayacaktı.
 
Ekonomiden kopamam ki...
 
Ben spor yazarlığı yapmak istiyorum. Ama bunu yaparken ekonomiden de kopamam. Bakmayın siz spor da spor, diye tutturmama, spor derken de ekonomiye değinmeden geçemem. Hem "Spor yazmak istiyorum" dediğim bugün bile düne dönmek ve yaptığım hatayı düzeltmek durumundayım. Reel efektif döviz kuru endeksinin şubat ayında azalması Türk Lirası'nın değer kazandığını değil, değer yitirdiğini gösteriyordu. Yanlış yazmışım, özür dilerim.
 
"Göğsümüz kabardı" 
 
Yeniden dönelim Şampiyonlar Ligi'ne... Avrupa'da ilk 8 takım arasına giren Galatasaray'a rakibi konumundaki takımların yöneticileri tebriklerini iletiyorlar. Efendim Türk futbolu için büyük aşamaymış, Galatasaray Türkiye'yi temsil ediyormuş, göğsümüz kabarmış; falan falan...
 
Galatasaray'ın gerçekleştirdikleri doğru da, rakiplerin söyledikleri kocaman bir yalan!
Çünkü bırakın başarıyı çekememeyi, işin içinde para var para! Galatasaray ilk 8'e girmekle kaç milyon euroyu kasasına koydu. Dikkat edin, Drogba ve Sneijder gibi iki dünya devinin maliyetinin tümüyle karşılandığı, yani bu futbolcuların bedavaya geldiği belirtiliyor.
 
Taraftarı olan şirketler!
 
Koç ya da Sabancı Grubu'nun veya İş Bankası'nın, Akbank'ın taraftarı yoktur. Onlar, taraftarsız şirketlerdir. Futbol kulüpleri ise, taraftarlı şirketler... 
Çok maç kazanırsanız, kupa alırsanız, şampiyon olursanız, hele hele Avrupa'da başarı elde ederseniz taraftarınız sevinir, kulüp olarak siz de zenginleşirsiniz. 
Bir takımın başarılı olması ve zenginliğine zenginlik katması, gelecekte daha çok başarı elde edeceğinin işareti demektir. 
 
Normalde para parayı, futbolda da başarı başarıyı ve sonuçta parayı çeker; o para da tekrar başarı olarak döner. 
 
O yüzden, rakiplerinin "Galatasaray'ın başarısı bir Türk olarak göğsümüzü kabarttı" gibi laflar etmesi hiç de inandırıcı değildir. 
Futbol bir endüstridir artık; müthiş paraların döndüğü bir endüstri. Yani futbol artık "basit bir oyun değildir"...
Tüm yazılarını göster