Belirsizlikler ve olumlu belirtiler

Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Ülkeniz sürekli gelişme ve dönüşüm, bu nedenle bir çok sorunla başetme ihtiyacı içindeyse, siz de yatırım, maliye ve regülasyon gibi alanlarda yazı yazıyorsanız karşılaştığınız önemli açmazlardan biri ele alınacak konular arasında önceliklendirmeyi nasıl yapacağınızdır. Belirsizliklerin bunca yoğun olduğu bir yılda gelecek ile ilgili kestirimler son derece güç olduğundan, sadece olan biteni değerlendirme ile yetinmek durumundayız. Bunu yaparken umudumuz da küresel krizin 2009'da reel sektörde yarattığı zafiyetin, sağlığını koruyan bankacılık sistemine ve kamu kesiminin istikrarına sıçramaması olacak. Aksi  takdirde yeniden yapısal dönüşüme ve temel gündeme dönüş yolunda ortaya çıkmaya başlayan işaretlerin soluklaşması ve bir başka bahara kalması riski var. Üstelik bu, küresel türbülansın hızlanarak devam edeceği bir konjonktürde kontrolümüz dışındaki pek çok değişkene uyum gibi zorlu bir uğraşın üstesinden gelmemizin de gerekeceği bir zamana rastlayacak.

İş hayatına yeni kurallar

Böyle bir ortamda üstelik seçim atmosferinin her geçen gün daha fazla hissedildiği günlerde, uzun yıllardır konuşup sonuçlandıramadığımız bir dizi alanda yapısal zaaflarımız ile ilgili olumlu gelişmelere tanık oluyoruz.

Öncelikle beş yıldan fazla süredir kamuoyunda ve iki yıldır TBMM çatısı altında tartışılan Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Hukuk Mahkemeleri Usulü Kanunu'nun birkaç gün içinde jet hızıyla yasalaşması, şimdiye kadarki gecikmenin nedenleri ile ilgili tuhaflığın sorgulanmasını akla getirse de, çok sevindirici. Yatırımcı algısına ilişkin bütün araştırma ve endekslerde en yüksek oranda gerçekleşmesi beklenen düzenleyici mevzuat arasında yer alan bu kanunlar, gereğine sık sık değindiğimiz toplumsal uzlaşma ve kollektif iradenin gerçekleşebileceğini göstermesi açısından da umut verici. Nitekim muhalefet te, hala bazı konularda görüş ayrılıkları olsa bile uzlaşmaya varılmasını kamuoyundaki bu beklentinin karşılanmasına bağlıyor.

Bu arada TTK'nın yürürlüğüne girmesi için 18 aylık bir geçiş süresinin öngörülmesi, ayrıntılar ile ilgili düzeltme ve iyileştirmelere fırsat verecek. Şu kadarını söyleyelim ki, yasa hükümleri değerlendirilirken dikkate alınması gerekli temel kriterlerimiz bizce belli: Başlıca yapısal zafiyetlerimiz arasında yer alan şirketler kesiminin saydamlığına ve yargı kesiminin etkinliğine ne ölçüde katkı yapacakları.

Şirketlerde kurumsallık ve saydamlık artacak

Aslında bu düzenlemelerin, geçen hafta bu köşede değindiğimiz "aile şirketlerimizdeki zihniyet ve yaklaşım değişimi" ile zamanlama yönünden denk düşmesi de isabetli oldu. Kendi yapılarını dönüştürmeye ve küresel rekabete uyum sağlamaya kararlı şirketlerin kurumsallaşma ve saydamlaşma sürecini hızlandırmaları zaten gerekecek.

Sermayeye ve nitelikli işgücüne ulaşmanın kolaylaşması, halka arz, stratejik ya da finansal ortaklar bulunması gibi yaygınlaşan yapılanma alternatiflerinin altyapısının hazırlanması yönünden de şirketlerimizin daha esnek ve açık bir yönetim ve iletişim çerçevesine oturmasında yeni yasaların  katkısı olacağı kesin.

Son üç yılda yavaşlayan reformlar nedeniyle endekslerde gerilememize de yol açan bu hareketsizliğin bu yasalarla bozulması, işgücü piyasaları esnekliği, fikri mülkiyet hakları ya da bürokrasi gibi diğer konularda da sürpriz hızlanmaların habercisi olabilir. İnşallah da olur, zira önümüzdeki yıllar, şirketlerimizin hem küresel pazardaki, hem de küresel sermaye akımlarındaki paylarını arttırmak için zorlanacakları bir dönem olacak.

Sanayi stratejisi

Diğer bir olumlu gelişme, geçen hafta açıklanan "Sanayi Stratejisi Belgesi". Geçtiğimiz yıllarda reel sektörün yapısal dönüşümü açısından önemine defalarca değindiğimiz, 2001 sonrasındaki başarılı büyüme performansının sürdürülebilirliğini tehlikeye sokan cari açık riskinin orta ve uzun vadede giderilmesi için de böyle bir strateji zorunlu.

Strateji Belgesi'nde sadece sektörel sanayi politikalarının değil, verimlilik ve rekabetçilik odaklı yatay sanayi politikası alanlarının da kavranması ve "orta-yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olmak" gibi uzun dönemli vizyon belirlenmesi olumlu. Ancak yine yıllardan beri konuşulan, fakat bir türlü sonuçlandırılmayan "sanayi envanteri" olmadan uygulama ve eylem planlarının hazırlanması, bunların genel teşvik sistemi ve arge politikaları ile uyumlandırılması zor. Yine de esas gündemin farkında olunduğunu gösteren büyük bir adım. Ayrıntıları üzerinde daha çok duracağız.

Tüm yazılarını göster