Başbakanlık'ta beş saat

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

EKO ANALİZ / Alaattin Aktaş Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın, geçen hafta Bakanlar Kurulu'na yapacağı sunum için gittiği Başbakanlık'ta beş saat bekletilmesi yurtiçinden çok yurtdışında yankı buldu. Yılmaz'ın bu kadar süre bekletilmesi, hükümetle Merkez Bankası arasındaki görüş ayrılıklarına bağlanıyor ve bu durum Başbakan Erdoğan'ın Merkez Bankası'na olan tavrı olarak yorumlanıyordu. Peki, gerçekten hükümetin ya da daha doğrudan söylersek Başbakan'ın bir tavrı yüzünden mi beklemişti Merkez Bankası Başkanı onca saat? Ya da acaba daha önceki dönemlerde Merkez Bankası yöneticileri Bakanlar Kurulu toplantısına katılmak üzere gittikleri Başbakanlık'ta hiç mi beklemezlerdi? Yani ilk bekletilen Merkez Bankası Başkanı, Yılmaz mıydı? Bunu eski Merkez Bankası yöneticilerine sorduk. Yılmaz'ın beş saat beklemesine getirilen yorumları abartılı bulduklarını söyledi bu yöneticiler: "Bizde Bakanlar Kurulu toplantılarının süreye bağlanmış kesin bir programı genellikle olmaz. Toplantının ne zaman biteceği de bilinmez. Ayrıca, toplantı sırasında bilgisine ihtiyaç duyulan bürokratlar çağrılır, önceden verilen süreler değişebilir. Dolayısıyla Bakanlar Kurulu toplantısına Başbakanlık'a gider gitmez girmek söz konusu değildir. Biz de zamanında üç saat, dört saat beklemişizdir. Bu yüzden, bu beş saatlik beklemeyi abartmamak, bundan özel bir takım anlamlar çıkarmamak gerekir. Ayrıca, bu beklemeyi büyüten biraz da yurtdışındaki yayın organları oldu. Tabii ki onlar anlamakta güçlük çekebilirler böyle saatler süren randevu sarkmalarını. Burası İngiltere mi ki, herşey saati saatine yürüsün..." Yorumlar üç aşağı beş yukarı böyle. Ayrıca deniliyor ki; "Hükümet üyeleri Merkez Bankası ile aralarının limoni olduğunu, zaman zaman aksini söyleseler de, zaten öylesine açık bir şekilde ifade ediyorlar ki, böyle Başbakanlık'ta uzun süre bekletmek suretiyle dolaylı bir mesaja hiç gerek yok". "Ama" deniliyor; "Madem kamuoyunda Hükümetin Merkez Bankası'na soğuk olduğu görüşü yaygın, Başkan Yılmaz Bakanlar Kurulu'na bekletilmeden alınarak herhangi bir soğukluğun olmadığı mesajı verilemez miydi?" Bu da aradaki buzların eritilmesi anlamında kaçırılan bir fırsat olarak görülüyor. Aslında bir gerçek var ki hiç değişmiyor. Hükümetlerle, Merkez Bankası yönetimlerinin arası hemen hemen hiçbir dönem sıcak olamıyor. Çünkü işini iyi yapan, gerektiği gibi yapan yönetimlerin sevilmesi pek söz konusu değil. Daha kötüsü, hükümetler, Merkez Bankası yöneticilerini klasik bir devlet memuru gibi görmekten bir türlü kendilerini alamıyor. Yaklaşık on beş yıl öncesine dönelim. Merkez Bankası Başkanı Rüşdü Saracoğlu'nun yıldızı dönemin Devlet Bakanı Tansu Çiller'le bir türlü barışmıyordu. Tansu Çiller 1993 yılının haziran ayında başbakan oldu, Saracoğlu da bastı istifayı, Merkez Bankası'ndan ayrıldı. Çiller'le çalışmanın ne kadar zor olduğu kısa sürede anlaşıldı zaten. Başbakan Çiller'in, bir toplantı sırasında başına kül tablası fırlattığı Bülent Gültekin de sabrının sonuna geliyor ve çok kısa sürdürebildiği Merkez Bankası Başkanlığı görevinden istifa ediyordu. Dolayısıyla bugün Durmuş Yılmaz şanslı sayılır. Şahsına ve Merkez Bankası'na yöneltilen eleştiriler faiz konusundaki yaklaşımlarıyla, İstanbul'a taşınmayla, hükümetin mali politikalarına dönük görüşleriyle ilgili. Başbakanlık'ta daha önceki Merkez Bankacılar gibi uzun süre bekletiliyor olsa da ve yoğun görüş aykırılıkları içine girse de, hiç olmazsa başına kül tablası fırlatan bir başbakan yok...

Tüm yazılarını göster