Banker Kastelli'den alınacak dersler (II): Türkiye ve dünya

Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

KİRESEL BAKIŞ / Murat Yulek myulek@aya.yale.edu Banker krizi, Türk usulü bir "ponzi finansı" tecrübesiydi. Ponzi finansını, yeni fon girişlerinin, bir önceki girişin faizini ve gerekirse ana parasını rahatlıkla ödeyebildiği aritmetik ortaya çıkartır. Ancak bu aritmetik bizzat kendi dinamiği sebebiyle uzun süre devam edemez. Bir ekonomide finans kesiminin tasarruf sahiplerine önerdiği finansal getiriler, reel kesimin finans kesimine önerdiği getirilerin üzerinde olmamalıdır. Eğer öyleyse, bir yerde yanlışlık var demektir. Bu yanlışlık kendisini kriz olarak hemen göstermeyebilir; dengesizlik makul bir zaman içinde düzelirse kriz hiç çıkmayabilir de. Ancak finansal getirilerle reel getiriler arasındaki pozitif fark uzun süre birikir ve belli bir ölçeğin üzerine çıkarsa krizin geleceğinden emin olabilirsiniz. Bu tür finansal krizler dürüstlük sorununundan kaynaklanabilir. Yani, Missisipi Company örneğinde olduğu gibi, birilerinin diğerlerini aldatarak kendi lehlerine servet transferi yaptığı durumlar... Banker krizinde bu ortam vardı. Emin Çölaşan'ın Yalçın Nereden koşuyor? araştırmasında bir örnek vakayı okuyabilirsiniz. Ancak banker krizinin önemli dersi burası değildir. Banker krizini finansal kesimin serbestleştirildiği ortam hazırlamıştı. Bu tür ortamlarda devlet ve düzenleyici kurumlara serbestleşmenin amacını ortaya koymaktan daha önemli roller düşer. Serbestinin, hedeflenen amaçlarına ulaşabilmesi ve bu arada banker krizinde olduğu gibi gereksiz maliyetlerin en aza indirilmesi için serbestinin kendisi kadar serbestleştirme sürecinin tasarımı da önemlidir. Türkiye'nin banker krizinde öngöremediği nokta da buydu. Sayısını dahi bilmediğiniz, isteyen oyuncunun halka, reel kesim getirilerinden bağımsız olarak istediği getiriyi önerdiği bir ortamın sonuçta bu tür krizi doğuracağı pek de beklenmeyecek bir sonuç değilken Türkiye'de devlet bunu nasıl atladı? Krizlerin geldiği bir başka ortam da finansal yeniliklerin ya da trend değişikliklerin olduğu dönemlerdir. Denetleme/düzenleme kurumu bu tür değişikleri algılamada ya da gerekli doğru tepkiyi verme geç kalabilir. Subprime krizi, bu tür hataların gelişmiş finansal piyasalarda da rahatlıkla yapılabildiğini gösteriyor. ABD'nin subprime krizindeki sistematik denetleme hatasını, denetleme sisteminin eyaletler ile federal sistem arasındaki ve federal boyutun kendi içindeki bölünmüşlüğünde aramaları bu açıdan doğru değil. Zira, yukarıdaki sorunun benzerini şöyle de sorabilirdik: "Bankacılıkta risk yönetimin birkaç yıl boyunca en temel prensibinin bu kadar bariz ihlal edilmesi sırasında ABD'de federal olsun eyalet seviyesinde olsun denetleyici kurumların "uyuması" nasıl izah edilebilir? Kısacası, devletin/düzenleyici kurumun finansal kesimde yeniliklerin ve trend değişikliklerinin olduğu ortamlarda dikkatli olması gerekiyor. Finansal serbesti, bu tür ortamların bir örneği olarak görülebilir. Not: Milli Takımımız inancı, sıra dışı oyunu, enerjisi, mücadeleciliğiyle bize Kurtuluş Savaşı'nı tekrar yaşatıyor. Türkiye'nin birliğe ve morale ihtiyacı olduğu şu ortamda bizleri gururlandırıyor. Türk Milli Takımı'nı ve Fatih Terim'i tebrik ediyorum.

Tüm yazılarını göster