Bankalarda veri destekli varlık satışı yaklaşımı geliştirilmesi

Finans sektöründe sorunlu varlık sa­tışları, yükselen fiyat­ların da etkisiyle (ana paranın %40-50’si ci­varı), önemli ölçüde arttı.

Çağrı ÇAKIR
Direktör, Strategy& Türkiye
(PwC Türkiye'nin Strateji Danışmanlığı Birimi)

Finans sektöründe sorunlu varlık sa­tışları, yükselen fiyat­ların da etkisiyle (ana paranın %40-50’si ci­varı), önemli ölçüde arttı. Enflasyonun ve faizlerin yüksek sey­rettiği bu makro eko­nomik konjonktür bankaları ellerinde­ki sorunlu varlıkları hızla elden çıkarmaya teşvik ederken, enflasyona bağ­lı ücret artışlarının borçluların ödeme gücünü iyileştirmesi de varlık yönetim şirketlerini de fiyatlarını artırmaya itti. Ban­kalar durumu fırsata çevirmeye çalışırken, aldıkları varlıkları büyük ölçüde banka kredileriy­le finanse eden varlık yönetim şirketleri için bu durumun ne kadar sürdürülebilir olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Bankalar ödenmeyen ve ge­cikmeye düşen kredileri önce­likle kendi iç sistemleri ve ya­sal yollarla tahsil etmeye çalı­şıyor. İlerleyen süreçte borcun tahsil kabiliyeti azaldığında, bu alacakları satmak hem bankala­rın ana faaliyetlerine konsant­re olabilmesine imkân verirken hem de Tahsili Gecikmiş Ala­caklar (TGA) oranının da azal­masına katkı sağlamaktadır.

2019 yılına kadar hızlı bir artış gösteren varlık satışları, fiyat­ların çok düşmesi (ana paranın %3-5’i civarı), bankalara borcu zarar olarak yazma1 olanağı ge­tirilmesi ve pandeminin de et­kisiyle 2020 yılında bıçak gibi kesilmişti.

2023 yılsonuna ka­dar yapılan 100 mia TL’lik var­lık satış tutarı, 2021-2023 yılla­rı arasında yapılan yaklaşık 50 mia TL tutarındaki zararlaştır­ma işlemleriyle karşılaştırıldı­ğında, zararlaştırma etkisinin ne kadar yüksek olduğu net ola­rak görülüyor. Varlık satışları­nın tekrar cazip hale gelmesi, belirtilen zararlaştırma işlem­lerini önemli ölçüde azaltırken varlık satışlarının artarak de­vam etmesine zemin hazırla­mıştır (Tablo-1).

Peki Bankalar sorunlu kredi­lerin satışını gerçekleştirirken hangi yöntem ve kriterleri kul­lanmakta? Bu sorunun cevabı aşağıda sıraladığımız madde­lerde açıklanmıştır:

Belirli bir süredir (1-2 yıl) ya­sal takipte olan, ancak uzun sü­redir tahsilat görmeyen ve te­minatı olmayan kredilerin sa­tılması

İlk kriteri sağlayan ancak avukatlar tarafından, borçlular­la yapılan görüşmeler ve değer­lendirmeler sonucunda, yasal takiple tahsilat imkanının ha­len devam ettiği belirtilen kre­dilerin satılmaması

Varlık satışı öncesinde özel­likli bir yasal takip bürosunda bu varlıkların tahsiline son kez çalışıp sonrasında geriye kalan, tahsil edilemeyen kredilerin sa­tılması

Bu bilgilerin ışığında, var­lık satışlarının özünde çok faz­la veriye dayanmayan, büyük ölçüde uzman/avukat görüşle­riyle şekillenen, statik, belirli kurallara göre satıldığını söyle­mek yanlış olmayacak.

Banka­lar bu konuda sözleşmişçesine, bu tür kredilerin tahsil kabili­yetinin azaldığını ve/veya bek­lenenden uzun süreceğini de­ğerlendiriyorlar.

Her ne kadar bu teze karşı çıkmak zor gibi gö­zükse de alternatifinin ne ola­bileceği bu yazının konusunu oluşturuyor. Bankaların artık neredeyse tüm karar noktala­rında veri destekli karar aldığı, makine öğrenmesi hatta yapay zeka kullandığı bir dönemde, varlık satışlarında aynı yakla­şımın sergilenmemesi, bu alan­daki fırsatların henüz yeterin­ce değerlendirilmediğine işaret edebilir. Satılan portföylerin değerini piyasa koşulları ve sa­tılan varlıkla ilgili bilgiler be­lirlese de bankaların satacak­ları portföyden gelecekte gele­cek tahsilatları hesaplaması ve gerçek değerini bilerek satması önümüzdeki dönemler için kri­tik öneme sahip. Bu yaklaşıma “veri destekli varlık satışı me­todolojisi” dersek bu yaklaşı­mın 3 ana özelliğinin olması ge­rekir. (Tablo-2)

Makine öğrenmesi ve büyük veri teknikleri kullanılarak, tahsilat kabiliyetine göre müş­teri segment’lerinin belirlen­mesi (yüksek, orta, düşük tah­silat segmentleri) gelecekteki tahsilatların tüm müşteri seg­ment’leri için tahmin edilmesi ve gelecekteki tahsilatların de­ğerinin bugüne indirgenmesi

Veride olmayan değişken­ler olabileceği dikkate alınarak (omitted variable bias), konu uzmanlarının görüşlerinin dik­kate alınmaya devam edilmesi (bu noktada mevcut kural bazlı yapıdan da faydalanılabilir)

Varlıkların gerçek, bugünkü değeri belirlendikten sonra alı­cı taraf olan varlık yönetim şir­ketlerinin değerlendirmesinin/ fiyatlamasının değerlemeye ka­tılması ve satış fiyatının başa baş (break-even) noktasının be­lirlenmesi

Satışa konu olan porföyün be­lirli bir kısmının içeride tutul­ması (satılmaması) ve yapılan tahsilat tahminlerinin başarısı­nın zaman içerisinde değerlen­dirilmesi/analiz edilmesi

Özetle, varlık satışları uzun zamandır geleneksel bir yapıda devam ediyor. Bu konuda, ana­litik bir yaklaşım geliştiren an­cak uzman görüşlerini de dik­kate alan, aynı zamanda piyasa koşullarını ve varlık yönetim şirketlerinin perspektifini fi­yatlamada dikkate alan banka­lar, kendilerine önemli bir re­kabet avantajı sağlayabilir. Veri destekli varlık satışı metodolo­jisi diyebileceğimiz bu yaklaşı­mı devreye alan banka yöneti­cileri de hem varlık satışlarını daha açıklanabilir, şeffaf, somut verilere dayanan bir yapıya ta­şırken aynı zamanda hesap ve­rebilirlik açısından da çok daha iyi bir noktaya gelebilirler.

Tüm yazılarını göster