Bankacılıkta re-regülasyon (yeniden düzenleme) dönemi

Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Yaşanan krizin 2 temel nedeninden bahsedilebilir. Birincisi 2000'li yıllarda ortaya çıkan ve Çin'in tasarruf fazlası ve ABD'nin tasarruf açığı olarak özetlenebilecek "küresel dengesizlik" olarak adlandırılan makroekonomik neden. İkincisi ise aynı dönemlerde gerek ideolojik nedenlerle, gerekse de güçlü çıkar gruplarının yönlendirmesi doğrultusunda finans sektöründe hızlı bir deregülasyon sürecinin yaşanması sonucunda artan "sistemik risk"lerden kaynaklanan mikroekonomik neden.

Birinci nedenin kısa vadede çözümü (Çin'in ekonomik gücü ve ABD menşeli çokuluslu şirketlerin Çin'deki yatırımları da gözönüne alındığında) hemen hemen imkansız gibi. İkinci neden olan finansal piyasalardaki düzenleme zaafiyetleri konusunda ise Obama iktidara geldiğinden beri bazı önlemler tasarlanmaya başlanmıştı. Nitekim, geçen haftasonu uzun zamandır beklenen "Finansal Düzenleme Kanunu" ABD Senatosunun onayından geçti. 1500 sayfayı bulan kanun bazı çevreler tarafından olumlu karşılanırken, bazıları tarafından da yetersiz olarak değerlendirildi. (Finans kesiminden fazla itiraz gelmemesi, kanunun bu kesimin etkisi altında kaldığı eleştirilerini de bir ölçüde haklı çıkarıyor.) Özetle, söz konusu kanun ile finansal piyasalardaki sistemik riskleri takip edecek bir kurulun kurulması, tüketiciyi istismar etmeye yönelik kredi uygulamalarını Fed'in kontrol etmesi, batmakta olan finansal kuruluşlara el konulma ve iflas işlemlerinin düzenlenmesi ve türev piyasaların daha yakından denetlenmesi konularında bazı kararlar alınmış bulunuyor.

Özellikle ABD'de sistemik risklerin takibi oldukça önemli. Kriz öncesinde bu riskler neredeyse tek bir kişi tarafından (eski FED Başkanı Greenspan) takip edilmekteydi. Kendisinin serbest piyasaların üstünlüğü konusundaki bağnaz görüşleri dolayısıyla çoğu riski göz ardı etmesi krizin ortaya çıkmasında önemli bir etken oldu.

Mortgage ve tüketici kredileri kapsamında hanehalklarını istismara yönelik uygulamalar da krizin fitilini tutuşturan Konut İpoteğine Dayalı Menkul Değerler (MBS) piyasasının çökmesini beraberinde getirmişti. (Halbuki, krizden hemen hemen hiç etkilenmeyen Kanada'da varolan özerk yapıdaki Tüketici Koruma Kurulu aynı dönemde pek çok mortgage ürünün uygulanmasına izin vermemişti.)

Batan kuruluşlarla ilgili iflas işlemlerine şeffaflık ve belirginlik kazandırılması da çok önemli. Krizde batan kuruluşlarla ilgili çok farklı uygulamalara gidilmesi, hatta benzeri durumdaki iki kurumdan biri kurtarılırken (Goldman Sachs), diğerinin iflas ettirilmesi (Lehman) piyasada algılanan riskleri aşırı artırmış ve krizin resmen başka bir boyuta taşınmasına neden olmuştu.

Türev piyasaların denetlenmesi ve standardize ürünlerin mutlaka denetime tabii borsalar üzerinde gerçekleştirilmesi de önemli bir madde. Kriz sırasında özellikle Kredi Temerrüt Garantilerinin (CDS) miktar, geri ödeme şartları ve bunları ihraç eden kuruluşların mali sağlamlığı ile ilgili bilinmezler piyasaları paralize eden nedenlerden biriydi.

Öte yandan, bu alınan kararların oldukça sulandırılmış olduğu ve gelecek finansal krizleri önlemede yetersiz kalacağı saptamaları da yapılmakta. Örneğin, büyüklükleri nedeniyle sistemik risk oluşturan finansal kuruluşlara sınırlandırma getirilmesi ile ilgili bir düzenleme yok. Keza, türev ürünlerin borsalarda işlem görmesi zorunlu hale getirilirken, bu ürünlere sipariş üzerine yapılandırılmış (custom made) ürünler dahil edilmeyerek, önemli bir açık kapı bırakılmış. Diğer radikal bir önlem olarak bankaların tüm türev işlemlerini bünyeleri dışına çıkarmaları konuşuluyordu. Bu madde de tasarıda yok. Olan madde ise bankaların kendi portföyleri adına işlem yapmalarının (proprietary trading) yasaklanması. Hiç yoktan iyi tabii ki. (Goldman Sachs ile ilgili kendi adına yaptığı işlemlerde müşterisine verdiği tavsiyeye zıt yönde davranması suçlamasının zamanlaması belli ki bu maddeye sektörün muhalefetini önlemeye yönelikti.)

En son olarak da kanun ile ilgili en radikal eleştiri kanunun Glass-Steagall uygulamalarına geri dönüşü sağlamadığı, ancak sistemik krizlerin gerçekten bertaraf edilmesi isteniyorsa Ticari Bankacılık ve Yatırım Bankacılığını kesin çizgilerle ayıran 1933 tarihli bu kanunun geri getirilmesi gerektiği şeklinde. Bazılarına göre bugünkü krizin temelleri söz konusu kanunun 1999'da Temsilciler Meclisi tarafından kaldırılması ile atılmıştı.

Küresel krizden finansal sektörümüzün minimum şekilde etkilenmesinin bir sebebi 2001'deki yeniden yapılanmayla getirilen düzenlemeler ise, diğer bir sebebi de finansal piyasalarımızın ve ürünlerimizin yeteri kadar gelişmemiş olmasıydı. Bugün ise, gerek uluslararası sistemin bir parçası olmamız, gerekse de benzer önlemler almaz isek, ileride sistemik riski artırıcı ürün ve işlemlerin bizde de yaygınlaşma potansiyelinin olması nedeniyle, ABD ile başlayan ve AB ve G20'de de gündeme gelen bu yeniden düzenleme ortamının finansal sektörümüze mutlaka bir izdüşümü olacaktır.

Tüm yazılarını göster