BAE’nin açıklaması beklenen yabancı girişini sağlar mı?

Nazlı SARP nazli.sarp@dunya.com

Yeni ekonomi politikasının önemli bir sac ayağının doğrudan ve portföy yatırımları olmak üzere ülkemize yabancı sermaye girişini hızlandırmak olduğunu geçtiğimiz yıldan bu yana gerçekleştirilen yatırımcı turlarından anlamaktayız. Hatta Bakan Şimşek, geçtiğimiz hafta Londra’da gerçekleştirdiği yatırımcı toplantısıyla bu temaslara bir yenisini eklemiş oldu.

Yaklaşık bir yıldır süren bu temasların başında hatırlanacak olursa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez turunda BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) ile yapılan 50,7 milyar dolarlık dev anlaşma dikkatleri çekmişti. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında Bakan Şimşek tarafından yapılan açıklamada ise anlaşmanın nihayete vardığı ve yaklaşık 30 milyar dolarlık kısmının yeşil enerji dönüşüm yatırımı olarak geleceği beyan edilmişti. Zaman içerisinde Körfez ülkeleriyle güçlenen ilişkiler geçtiğimiz yıl S. Arabistan başta olmak üzere BAE ile dış ticaretimize bir miktar ivme kazandırdı ancak 50 milyar dolarlık yatırımla ilgili bir gelişme yaşanmamıştı. Ta ki bayramdan önce BAE Enerji Bakanı Suhail bin Mohamed Al Mazroui’nin "Türkiye'de sadece enerji tarafında değil, tarımda, ulaşımda, turizmde ve diğer alanlarda da pek çok yatırım olanağına bakıyoruz." Açıklamasına kadar…

Bu açıklama neden önemli?

Gelinen noktada konvansiyonel para politikasına geçişle artan politika faizi, daha çok tahvil ve swap yoluyla yabancı girişini ve yerlinin TL mevduatlara yönelmesini beraberinde getirerek, talep yoluyla lirayı güçlendirmiş ve döviz alımı yapan TCMB’nin rezervleri arttırması sonucunu doğurmuştur. Rezervlerdeki güçlenme ve genel seçim öncesi çok yükselmiş CDS’teki düşüş, son bir yıldır uygulanan politikanın meyveleri olarak düşünülebilir. Diğer taraftan henüz yabancı girişinin kısa vadeli sıcak para niteliğinde oluşu ve doğrudan yabancı yatırımların ise ivme kaybettiği görülmektedir.

Türkiye’deki zayıf görünümün hikayesi çok daha eskiye dayanıyor

Nisan 2024 verilerine göre sadece DİBS piyasasına 1,4 milyar dolarlık net giriş var. Buna karşılık YASED verilerine göre 2024’ün Nisan ayında yatırım sermayesi girişleri sadece 477 milyon, hisse piyasasına girişse 360 milyon dolar civarında… Son üç yılda gerçekleşen doğrudan yabancı yatırımlara bakıldığında 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 23 düzeyinde azalış olduğu ve doğrudan yabancı yatırımların yıllar itibariyle ortalama yüzde 40’tan fazlasının net gayrimenkul alımlarından kaynaklandığı görülmekte. Özetle yabancı girişinin önemli bölümü gayrimenkulden gelirken, diğer sektörler bazındaki girişin önemli bir kalemi ise (yıllar itibariyle yüzde 63) hizmetler kesiminden oluşuyor. Sanayinin payı düşük, tarım yok denecek kadar az.

Asgari kurumlar vergisi, yabancı yatırımlar açısından dezavantaj yaratır

Yeni vergi paketinde Batılı ülkelerce ortaya atılan asgari kurumlar vergisinin uygulamaya konulması bekleniyor. Bu durum, yabancı sermayenin payının GSYH’a oranı yüzde 150’yi aşan İrlanda, Singapur, Hollanda gibi pek çok ülkeyi etkileyecek. OECD'ye göre, yeni yüzde 15'lik asgari verginin tam olarak uygulamaya konduktan sonra çok uluslu şirketleri yüzde 6,5 ile yüzde 8,1 arasında daha fazla vergi ödemeye zorlaması bekleniyor. Türkiye, bunca yatırımcı toplantısına karşın şimdiye kadar sadece sıcak para çekebilmişken, bu asgari vergi kervanına katılmalı mı?

Madem ki BAE’nin 50 milyar dolarlık yatırımıyla söze başladım, oradan devam edilecek olursa; BAE, sağlık hizmetlerinden savunmaya kadar kilit sektörlerde yapay zeka yetenekleri geliştiriyor ve yapay zekayı kendi şirketlerinde yoğun biçimde kullanıyor. G42 şirketinin Microsoft’u ortak alması düşünüldüğünde sadece ABD ve Çin’in taraf olduğu bir teknoloji savaşında önemli bir gizli cephe olarak düşünülebilir. Teknoloji ve yeşil dönüşümün hızlandığı ve bir rekabet alanına dönüştüğü gerçeğinden hareketle; asgari kurumlar vergisinin bu tarz yatırımlardan muaf tutulması ülkemize olan yatırım iştahı açısından önemlidir.

Tüm yazılarını göster