Babacan muhalefet sözcüsü gibi!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ABD’den kaygılı döndü. 2013’e daha güvenli bakamadığını söyleyen Babacan, dünya ekonomisinde olağanüstü bir çöküş ihtimali görmediğini, ancak orta ve uzun vade için krizden nasıl çıkılacağına ilişkin henüz somut bir işaret bulunmadığını belirtti. “Koca koca ekonomilerin nasıl yönetildiğini yerinde gözleyince insan biraz kaygılanıyor” diyen Ali Babacan, “2013 belirsizliklerin ağır basacağı bir yıl olacak. Türkiye’nin çok çok dikkatli gitmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

-Kriz geride kalmadı…

-Krizden nasıl çıkılacağına ilişkin henüz somut bir işaret yok…

-Türkiye çok çok dikkatli gitmeli…

Bu değerlendirmeler hükümetin en yetkili isimlerinden birine değil de sanki bir muhalefet sözcüsüne aitmiş gibi duruyor, değil mi…

Babacan kaygılı; gidişatı hiç iyi görmediğini belirtiyor ve bu durumun Türkiye’yi de etkileyebileceğini vurguluyor. Ve Babacan uygulanmakta olan ekonomi politikasında bir gevşemeye gitmeyeceklerinin de altını ısrarla çizerek belki de ta Amerikalardan birilerine mesaj vermeye çalışıyor. Çünkü çoğunluğun tahmin ettiği gibi Merkez Bankası üstündeki baskı giderek artıyor, faizlerin indirilmesi, piyasanın canlandırılması isteniyor.

Başbakan Yardımcısı, bazı ülkelerin şartların değiştiğini gerekçe göstererek sözlerinden caymaya başladıklarını dile getiriyor. Kim bilir belki bizdeki sıkı duruşun da değişeceğinden, gevşeyeceğinden kaygı duyuyor.

Rakamlarla durumumuz

Peki, bizim rakamlarımız kaygı duymayı gerektirecek bir durum sergiliyor mu, ona bakalım.

Borç stoku ve ödeme projeksiyonunu ele almak istiyoruz. Türkiye’nin dış borç stoku 2012 sonu itibariyle 337 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu borcun 103 milyar doları kamuya, 226 milyar doları özel sektöre ait. Merkez Bankası’nın da yaklaşık 8 milyar dolar dış borcu bulunuyor. Dış borç stokunun 2011 sonunda 305 milyar dolar olduğunu, bir başka ifadeyle geçen yıl 32 milyar dolar arttığını belirtelim.

Dış borç stoku kadar, hatta ondan daha önemli olan ödeme projeksiyonu. Birkaç gün önce yazmıştık, Türkiye mart ayı itibariyle bir yıllık dönemde 151 milyar dolar dış borç ödeyecek. Yani aylık ortalama 12 milyar doların üstünde bir ödeme söz konusu. Kuşkusuz bu tutarın bir kısmı yeni borçlanmayla sağlanacak, ama yine de neresinden bakarsak bakalım önemli bir tutar.

Bu tutarın üstüne bir de cari açık binecek. Nereden finanse ettiğimiz ayrı bir tartışma konusu, ama çok açık ki bu bir yıllık dönemde 151 milyar artı cari açık kadar bir finansmana ihtiyacımız var. Bir kısmını kendi kaynaklarımızdan karşılayacağız, bir kısmını borçlanarak temin edeceğiz. Toplam rakam en az 205-210 milyar dolar olacak gibi görünüyor.

 Gelelim iç borca… İç borç stoku mart sonu itibariyle 393 milyar lira düzeyinde. Bir yıl önceki, yani 2012’nin mart ayı sonundaki borç stoku 375 milyar liraydı.

Yılın ilk çeyreğinde 28 milyarı anapara, 12 milyarı faiz olmak üzere 40 milyar lira iç borç ödemesi gerçekleştirdik. Nisan-aralık döneminde ise 100 milyarı anapara, 26 milyarı faiz olmak üzere 126 milyar borç ödeyeceğiz. Böylece yılın tümündeki ödeme 128 milyarı anapara, 38 milyarı faiz olmak üzere 166 milyar liraya ulaşacak.

Hazine’nin iç borçlanmasında sıkıntı yok, olmaz da zaten. Bakarsınız istenen düzeyde talep gelmez, faizin yükselmesini göze alır yine borçlanırsınız. Kaldı ki mevcut koşullarda faizin yükselmesini gerektiren bir durum da yok. Oluk oluk döviz geliyor ve bu döviz ağırlıkla Hazine kağıtlarına geliyor, faiz niye yükselsin ki…

Sorun, çıksa çıksa dış borçlanmada ortaya çıkabilir. Ama dış piyasalar likidite içinde yüzüyorken, Türkiye’de faiz görece hala yüksekken dış kaynak bulmada da sorun yaşanmaz, en azından görünen bu.

Ne var ki, giderek daha fazla borç ödeyen, ödemek durumunda kalan, bu yüzden de borçlanma gereğini bir türlü aşağı çekemeyen bir Türkiye var. O yüzden dış kaynaklı bir şok dalgası bizi yine fena halde yatağa düşürebilir. Galiba Ali Babacan da bu kaygıyı yaşıyor.      

Tüm yazılarını göster