Az gittik uz gittik, ama satın alma gücünde bir basamak bile atlayamadık

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yıllardan beri çok hızlı büyüdüğümüz söylendi, yazıldı, çizildi. Doğru, bazı yıllarda büyüme hızımız çok yüksek gerçekleşti, ekonominin hızla gelişmesini sağladık. Ama, daha önce de verdiğimiz bir örnekteki gibi, hızı mı önemseyecektik, yoksa gelinen düzeyi mi? Hem kaldı ki, biz hızlı bir büyüme performansı yakalamışsak bile, bu diğer ülkelerin önüne geçtiğimiz anlamına geliyor muydu? Ya diğer ülkeler de bizim gibi hızlı bir büyüme, gelişme sağlamışlarsa, bir anlamda o ülkelerle aramızın olumsuz anlamda açılmasını önlüyorduk önlemesine ama, makası kapatmamız söz konusu olmuyordu ki.

Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin (EUROSTAT) hesapladığı Avrupa’daki ülkelerin satınalma gücü paritesine göre GSYH endeks değerlerinin 2012 yılına ilişkin gerçekleşmesi geçen hafta içinde TÜİK tarafından açıklandı. 2012 değerleri haziran ayı içinde tahmini olarak zaten açıklanmıştı, bu kez kesin değerler ilan edildi.

TÜİK’in açıkladığı EUROSTAT verileri, AB üyesi 28 ülkeyi, Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) üyesi İsviçre, İzlanda ve Norveç’i, dört aday ülke olan Türkiye, Makedonya, Karadağ ve Sırbistan’ı ve iki potansiyel aday ülke olan Arnavutluk ile Bosna-Hersek’i kapsıyor. Yani söz konusu açıklamaya konu ülke sayısı 37. Biz bu ülkelere ABD ve Japonya’yı da ekledik ve böylece toplam ülke sayısı 39’a ulaştı. Ayrıca TÜİK’in açıklamasında son üç yılın verilerine yer verilmişti, biz EUROSTAT verilerini, 2001’den başlatmak suretiyle 11 yıl geriye götürdük. 

Dönemi genişleterek, Türkiye satınalma gücü paritesi açısından nasıl bir performans göstermiş, bunu görmek istedik. Bu 11 yılda büyümede, refahta gerçekten müthiş bir ivme yakalayabilmiş miyiz, birçok ülkeyi geride bırakabilmiş miyiz, istedik ki bu çıksın ortaya. 

Hani zenginleşmiştik!

EUROSTAT, söz konusu endeksi AB üyesi 28 ülkenin ortalamasını 100 kabul ederek oluşturuyor. Türkiye’nin endeksi 2001’de 37. Türkiye, bu değerle sıralamaya konu 39 ülke arasında 32’nciymiş.

2001’den 2012’ye kadar geçen 11 yılda Türkiye kayda değer bir gelişme göstermiş göstermesine de, bu gelişme Türkiye’ye bir basamak bile atlatamamış. Türkiye’nin 2001’de 37 olan endeksi, geçen yıl 54’e çıkmış. Ama, bu dönemde yalnızca Türkiye gelişmemiş ki, bizden iyi durumda olan ülkelerde de genellikle gelişme olmuş. Satınalma gücü paritesi gerileyen ülkeler de var; ancak bu ülkelerdeki satınalma gücü zaten öylesine yüksek ki, bizim söz konusu ülkelere yetişmemiz ihtimal dahilinde bile değil.

Artış da yanıltıcı olabilir  

Aslında Türkiye’nin 2001-2012 döneminde sağladığı gelişme tümüyle yabana atılacak bir gelişme değil. Bu dönemde satınalma gücü paritesini mutlak değer olarak en çok artıran ülkeler arasında Türkiye 17 puanla dokuzuncu sırada. Satınalma gücü paritesini en çok artıran ilk üç ülke 34 puanla Norveç, 30 puanla Litvanya ve 29 puanla Lüksemburg.
Türkiye, oransal artış açısından ise yüzde 46 ile altıncı sırada yer alıyor. Satınalma gücü paritesini en hızlı artıran ilk üç ülke yüzde 79 ile Romanya, yüzde 71 ile Litvanya ve yüzde 64 ile Letonya.

İster mutlak değer olarak, ister oransal olarak, artışların önemi bir noktaya kadar. Asıl önem taşıyan, bulunulan düzey. Girişte de vurguladık, belli bir dönemdeki artış mı önemli, yoksa düzey mi?

Bu 11 yıllık dönemdeki artışlarda İsviçre’nin, ABD’nin, Avusturya’nın, İrlanda’nın, Hollanda’nın hiç adı geçmiyor. Ama bu ülkeler, 2012 itibariyle satınalma gücü paritesinin büyüklüğü açısından Lüksemburg ve Norveç’i izleyen ilk beş ülke. 
Bu ülkelerin bir kısmı söz konusu 11 yılda satınalma gücü paritelerini çok artıramamışlar, bazılarınınki ise azalmış. Durum böyle diye, bu ülkeleri parite yönünden güçsüz saymak mümkün olmasa gerek.

Tablo çok açık. Avrupa’nın refah içindeki ülkelerinden hala çok geride bulunuyoruz ve kat etmemiz gereken mesafenin büyüklüğü kimi zaman bir tokat gibi iniveriyor yüzümüze…

Tüm yazılarını göster