Dünyada olup tek uydusu aydan bahsetmezsek olmaz. Progresif rock yapan Pink Floyd’un 1973 tarihli albümü “Ayın Karanlık Yüzü” aslında ekonomi dünyasında (bizde) pek görünmeyen kısımları anlatmak için güzel bir başlangıç olabilir. “Düşüncelerimizin kontrol altına alınmasına ihtiyacımız yok” sözleri olan felsefi şarkıları “The Wall” ile skolastik anlayışa protest olarak “duvardaki bir tuğlasın” der. İşte blok zincirleri ile oluşan sanal duvarlar, Satoshi Nakamoto ile kripto para olarak, itibari paraya başkaldıran bir yapı ile merkeziyetsiz finans kavramını hayatımıza soktu. GameStop ile Wall Street’e yönelik finansal başkaldırı ile test edilen borsalardan sonra İngiltere ve Japon Merkez Bankası ile eşzamanlı hazineler(i) test edilmeye başlandı. Helikopter para ile saçılan likidite bilançoda karşılıksız kaldıkça, enflasyon ile hem merkez bankalarını hem de senyoraj gelirleri ile birlikte bizzat senyörün maliye politikalarını tehdit eder hale geldi. Nixon’ın Bretton Woods ürünü ons-dolar eşitliğini bozması ile G10 ülkelerinin işte o 1973 yılındaki kabulü sonrası dünya “serbest dalgalı kur rejimine” girdi. 85-95 sonrası neoliberal politikaların “Washington Uzlaşısı” ile sıcak parayı “gelişmekte olan pazarlar” diye bir kavramla bu ülkelere akıtması, özellikle 2000’den sonra roket gibi aya çıkan M2 ile aslında bugünkü enflasyonist sürecin sorumlusu.
Kaçınılmaz son: Daha fazla oynaklık
Mayıs ayından itibaren TV-Radyo yorumlarımda ve Şalom’da hep dile getirdim. Tahvil faizleri iki katına giderse kimse şaşırmasın diye. 2020 yılının başında yine dile getirmeye başlamıştım. LIBOR’un kademeli olarak ortadan kalkmaya başlaması ile devreye giren “serbest dalgalı faiz rejimi” tüm bu yaşadıklarımız ve daha yaşayacaklarımız. Enflasyon nedeni ile faiz yarışına merkez bankaları da girince kaçınılmaz son daha fazla oynaklık. Ancak İngiltere, Japonya özelindeki son yaşanan sıkıntıların temel nedeni döviz rezervlerinin aktif büyüklüklerine göre çok çok düşük kalması. Bu arada, faizi arttırmayan Kuroda döviz satışı müdahalesi için de “gayet yerindeydi” dedi. Fed, ECB, BOJ ve BOE aslında kendi hazinelerini bugüne kadar Keynes’in Likidite Tuzağı üzerinden düşük faizle fonluyorlardı. Şişen tüm borsalar da bu yüzden. Merak edenler için bizim rezervlerimizin aktiflere oranı ve kompozisyonu daha iyi. Bilançolar, vaziyetler orada. Rezervleri gayet güçlü olan İsviçre Merkez Bankası’nın eylülden bu yana NY Fed ile yaptığı swap miktarı neredeyse bizim merkez bankamızın yabancı merkez bankaları ile swap miktarı kadar. Öte yandan, önümüzdeki iki yılda bütçe açıklarına ve faize karşılık refinansman ihtiyacı artan Avrupa Birliği’nde başta İtalya ve Yunanistan olmak üzere daha fazla sorun yaşanacak.
OECD küresel büyümeyi aşağı yönlü revize etti
Bizim tarafta ise ayın diğer tarafından ekonomi haberlerine, yorumlarına, yazılarına yansımayan kısımlar o kadar çok ki. Fed’in muhteşem iletişimi temalı bizdeki haberlerde mesela Fed yönetim kurulu üyelerinin veya guvernörlerinin pozisyon taşıdığı veya özel bankaların basına kapalı müşteri toplantılarına katılıp sunum yaptığı dış haberlerini görmek pek mümkün olmuyor. O kadar Fed ekonomistine, araştırmacısına rağmen Bullard bisiklet fiyatı ile enflasyonun geldiğini gördüğünü söylerken, 17 Nobel Ödüllü iktisatçının Biden’ın hazine paketlerinin enflasyonu getireceğini görememesi de bizde ekonomi basınında çok duyulmuyor. Bir de faiz tartışması var haliyle. Helikopter paranın mucidi Ben Şalom Bernanke diğer iki yazarlı makalesinde (2004) bizzat dışsal enerji fiyatlarının (yani arz) şoklarının içsel faiz ile ekonomik büyümede sorun yaratacağını yazmışlar ve (bugün dünyanın içinden geçtiği durum gibi) politika faizinin sabit tutulmasını söylemişler. Nitekim enflasyon öngörüsünde yanılan Stiglitz’den Dünya Bankasına, Birleşmiş Milletlerden veya Lacalle’den Roubini’ye, Elon Musk’tan Jeff Bezos’a herkesin resesyon diye bağırıp Fed’e faizlerde fren yaptırmaya çalışması da Volcker örneğindeki gibi bu işin uzun süreli stagflasyona kadar uzamaması için. Nitekim OECD enflasyon yüksek kalacak dedi ve küresel büyümeyi aşağı yönlü revize etti.
Nöroiktisat ile davranışsal finans…
“McCallum’s (1981) ve Parkin (1978) bugünkü politika faizi tartışmalarında, rasyonel bekleyişler ışığında ve öngörülebilir fiyatlarda kısa vadeli faizin anlamlı olacağına dair bugünkü genel kabullerin bazısı. Ama nöroiktisat ile davranışsal finansı dikkate alan ve 70-80 dönemine benzeyen küresel piyasalarda bu ne kadar anlamlı? İşte o yüzden tüm çağrılar ve uyarılar. Bir de bu dünyada örneği ve akademik karşılığı olmayan bizdeki “Swap Hariç Net Rezerv” konusu var. Ama yerimiz bu ay bitti. Onu da bir sonraki ayda detaylı olarak irdeleyelim. Dünyanın iki numaralı kurulan merkez bankasının ve finansal piyasasının batan güneşinden ve müzikten bahsetmişken, hazır Dünya Kupası da oynanırken, kapanışı bu dünyada Farrukh Bulsara (Freddie Mercury) yani Queen ile yapalım. We are the Champions, my friend.