Ayı petrolü serbest mi bıraktı?

Şant MANUKYAN Ekofobi dunyaweb@dunya.com

Geçtiğimiz hafta Cuma günü petrolde başlayan sert alımların bu hafta da kısmen sürdüğünü görüyoruz. Irak’ta yaşanan jeopolitik gelişmeleri bir kenara bırakıp tahmin edilmesi daha kolay veriler üzerinden petrol fiyatlarını yorumlamak istiyorum. Büyük düşüşün nedenleri zaten çok uzun zamandır analiz ediliyor. Ben ekonomik yavaşlamanın yani talebin düşüşte 40% civarında arzın ise 60% civarında bir rol oynadığını düşünüyorum. En azında dolar, ABD 10 yıllıkları ve bakır fiyatları ile bir modelleme yaptığımızda bu sonuca ulaşıyoruz. Kısa vadede ise piyasanın odaklandığı bazı ikincil veriler var. Bunların başında da sondaj kuyularının sayısı geliyor. Baker Hughes şirketinin açıkladığı verilere göre geçen haftada kapanan kuyu sayısı 94 ile 1987'den bu yana en büyük haftalık sayı. Toplamda ise petrol kuyusu 1223'e gerileyerek 2012 yılı seviyesine gelmiş. Kuyuların 30%’unun petrolün 70%’ini ürettiği göz önüne alınırsa bu kaçınılmaz bir gelişme ve üretimde büyük bir düşüş anlamına da gelmiyor. EIA'nin Ocak raporuna baktığımızda kaya petrolü bölgelerinin 1'i hariç tüm diğer alanlarda petrol üretiminin arttığını görüyoruz. Sabit yatırımlarından hemen vaz geçmek istemeyen üreticiler kuyu sayısını azaltsa bile geri kalan kuyulardan maksimum petrolü pompalamaya çalışıyor. Fiyatlar ancak üretimin düşeceği anlaşıldığında dengelenecektir. OPEC’in Ocak ayı rakamlarında da benzer bir durum söz konusu. Üretim önceki Aralık ayına oranla 500bin varil artış göstererek 30,905 milyon varile ulaşmış. Artışta en büyük pay 200 bini varille Iraktan geliyor, ardından S.Arabistan ve Angola’yı görüyoruz. Kısacası henüz üretim rakamlarında bir düşüş söz konusu değil. Ancak fiyatlarda bir dengelenme için ön koşulların oluşmaya başladığını görüyoruz. Finansal piyasalar da dengenin bulunması için çaba harcıyor diyebiliriz. Kısa ve uzun vadeli petrol fiyatları arasındaki ilişki büyük kurum ve fonları fiziki petrol alımına sürüklüyor. Spot fiyatların vadeli fiyata göre çok düşük olması durumunda söz konusu fon ve kurumlar spotta satın alıp vadeli sattıkları petrolü süper tankerlerle vade tarihine kadar elde tutuyor.  Eski ve verimsiz süper tankerlerin günlük 40 bin dolara kadar gerileyen maliyetlerinden bahsediliyor. Kurum yaptığı ilk işlemden elde edeceği kar satın aldığı petrol+tanker kirası ve diğer masraflardan yüksek ise mali gücüne bağlı olarak büyük miktarda bu arbitraja giriyor. Dolayısı ile şu anda denizlerde içi tıka basa petrol dolu tankerleri hareketsiz bir halde görebiliriz.  Konu tanker fiyatlarından açılmışken bir zamanlar herkesin çok sevdiği ama artık gözden düşen Baltic Dry Endeksinden de bahsetmek istiyorum. Endeks bu yazı yazıldığı sırada 590 seviyesine gerilemişti. Bu kriz sonrası gördüğü dibin altında olduğu gibi 1986’dan bu yana en düşük seviye. Evet global ticarette bir sorun var, demir cevheri bakır fiyatları vs de bunu gösteriyor zaten. Ancak cari tanker filosu ve inşa edilen tanker sayısı da halen çok yüksek seviyede. Tekrar petrole dönersek, WTI 56-60 dolar aralığını görecektir. Bu seviyelerde kalması FED’in kaygılarını da azaltır. Ancak hem FED faiz artışı hem de 2016’da global yavaşlamanın sertleşeceği düşünülürse kalıcı bir yukarı trend çok görünüyor. 

Tüm yazılarını göster