Avrupa zayıf halkasından kopuyor

Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr



Gündem hala Yunanistan meselesinin işgali altında. Piyasalar açısından hala en büyük risk Yunanistan riski olarak tanımlanıyor.  Yunanistan'ın  AB içindeki konumuna ilişkin olasılıklar hala piyasaları yönlendiriyor.

Piyasalar bir günü  moralli geçirirken ertesi gün  karamsarlığın girdabında kaybolup gidiyor.  

Mesela Yunanistan seçimlerinin hemen arkasından oluşan ortama bakın. Yunanistan'ın  ertesi gün euro'yu terk edeceği gibi bir izlenim edinmek işten bile değil. Geçen hafta  iki seçim anketi yayınlanıp,  kemer sıkmadan yana gibi görünen partinin önde gittiği anlaşılınca bu iklim ters döndü. 

Sanki sorunlar aşılmış, geriye pek de önemli bir şey kalmamış gibi bir hava yaratıldı.Piyasalar  rahat bir nefes aldı. Sorun aşılmış gibi oldu.   

Oysa sorun devam ediyor.  Çünkü Yunan zafiyeti ile başlayan süreçte, algı hataları nedeniyle, Yunan sorunu hem çözülemeyip derinleşti hem de  her yana bulaştı. Tekil ülke sorunu gibi başlayan  sorun  şimdi kıta boyutunda bir probleme dönüştü.

                                                    *                  *                   *

Küresel krizin hemen arkasından Avrupa'da ortaya çıkan zafiyet başlangıçta salt Yunan sorunu olarak  algılandı. Problem tanımları ve çözüm arayışları  uzun süre sadece Yunan ekonomisinin zafiyetlerine referansla  yapıldı. Oysa Yunanistan artık tek ve tekil bir ülke değildi. Çağın en büyük  iktisadi bütünleşme ağının bir elemanıydı. Bu yeteri ölçüde kavranmadı.  

Bu eksik kavrama Yunanistan'ın sorunlarının bir kısmının entegrasyonun ana  kurgusu ile bağlantılı olduğunu, bu kurgu değişmedikçe zafiyetin bütünüyle giderilemeyeceğini görmeyi  engelledi.

Son iki senedir bu kavrayış yetersizliğinin sonuçları yaşanıyor. Süreç içinde Yunanistan lehine pek çok müdahale yapıldığı biliyor. Başlangıçta  AB ve IMF fon sağladı. Yetmedi  fon miktarı arttırıldı.

Yetmedi, yeniden yapılandırma adı altında, Yunan  borçlarının bir kısmı fiilen silindi. Yetmedi, Yunanistan'a ağır dozlu kemer sıkma politikaları dayatıldı. Yetmedi, Yunanistan'da yeni seçim zorlaması yapıldı. Bu da yetmeyince, şimdi, yeni bir seçim daha dayatılıyor.

Bu süreçte ne Yunanistan'ın sorunu çözüldü  ne de Avrupa'nın sorun yaratan temel kurgusu sorgulandı.     

                                            *               *               *

Başka sorunlar da sayılabilir ama gündemde olan Avrupa sorunu temelde bir kamu dengesizliği ve borç sorunu.  Mesele  salt Yunanistan sorunu olarak algılandığı için uzunca bir süre değerlendirme ve çözüm çabaları bu alana sınırlı olarak yürütüldü.

Kamu dengesi meselesi temelde iktisadi olmaktan çok siyasi bir meseledir. Siyasi iktidarlar, tabii kendi siyasi tercihleri yönünde, kamu açığı yaratır ya da açık veren kamu dengesini düzeltip borç dinamiğini yavaşlatırlar. Ulus devlet de siyasi iktidar bu süreçleri yönetirken kendi kullanımına açık kaynak boyutunu dikkate alarak yönetirler. Eğer kaynak kısıtlığını  ortadan kaldıracak bir gelişme olursa ulusal siyasi iktidarların kaynak kullanım disiplinini elden kaçırmaları işten bile değildir.

Siyasi iktidar erkini bütünleştirip, tek bir iktidar odağı oluşturmadan bütünleşmeyi öngören entegrasyon girişimlerinin en önemli sakıncası  varlığını sürdüren ulusal iktidarlar açısından kaynak kısıtlığını kaldırıyor olmasıdır. Bu bağlamda ulusal iktidarlar kendi siyasal tercihlerini kamu açığı vererek ekonomilerini canlı tutma yönünde kullanırlar. Açık ulusal düzlemde oluşurken  hem borçların taşıdığı risk derecesi hem de ulaşılabilir finansman imkanı  entegrasyon bağlamında oluşan parametreler tarafından belirlenir.

Teorik olarak bu yapılabilir bir şeydir. Ancak, uygulamada bunun hata olduğu, ortaya çıkan tablonun sürdürülebilir olmadığı görülmüştür. Bu kez de olan budur. Avrupa Birliği'nin ana kurgusu iktisadi entegrasyonu siyasi bütünleşme olmadan gerçekleştirme ve yürütme iradesi üzerine inşa edilmiştir.  Başlangıçtan bu yana geçen süreçte iktisadi entegrasyon neredeyse tüm boyutlarıyla gerçekleştirilmiş, hatta daha da ötesine taşınmıştır.  Siyasi entegrasyon ise eksiktir.  Bu durumda çok sayıda bağımsız, kendi egemenlik haklarını  kullanma imkanına sahip, kendi ulusal parametrelerine göre siyasi önceliklerini ve tercihlerini belirleyen ulus devletten oluşan bir "ultra iktisadi entegrasyon" çıkmıştır ortaya. Ne var ki iktisadi entegrasyonun siyasi iradesi yoktur.
Avrupa Birliği'nin  ana kurgusu siyasi irade eksikliği ile malul bir bütünleşme  öngörmüştür.  Bu eksikliğin  Avrupa Birliği'nin en zayıf halkası olduğunu düşünüyorum. Günümüzdeki tablo Birliğin bu halkadan kırılmak üzere olduğunu  gösteriyor. Kıyamet bundan kopuyor.
 

Tüm yazılarını göster