Avrupa yakasında savaş devam ediyor

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Dünya borsalarında yukarı yönlü dalgalı seyir devam ediyor. Yunanistan’ın intizamsız bir iflas sürecine girmesi ihtimalinin azalması, ABD ve Çin ekonomilerinde beklentilerden iyi gelen veriler ve G4 merkez bankalarının piyasalara verdiği likiditeyi artırması yılın ilk iki ayında gelişmiş ülkelerde %10, gelişmekte olan ülkelerde %16, MSCI Türkiye endeksinde %24’lük bir yükseliş sağladı.

Şubat başındaki yazımızda İMKB’deki yükselişi erken gelen baharın müjdesi değil kıs güneşi olarak gördüğümüzü yazmıştık. Avrupa Merkez Bankası’nın bankalara 1 trilyon euro uzun vadeli ve ucuz finansman sağlaması bankaları rahatlatarak İtalya ve İspanya gibi sistemik risk yaratacak ülkelerin borçlanma faizlerinin düşmesini sağladı. Avrupa borsalarında sert bir yükseliş yaşanmasına rağmen İMKB mevduat faizlerinin biraz üzerinde getiri sağlayabildi.

Bizim görüşümüzde bir değişiklik yok. Düşük faiz ve bol likidite ile Avrupa’nın borç krizinden çıkacağına inanmıyoruz. Avrupa’daki borç krizinin temelinde Güney Avrupa ülkelerinin hızla küreselleşen dünyaya uyum sağlayamaması yatıyor. Yenilikçi ABD ile çalışkan Asya arasında sıkışan Avrupa’nın yapısal

reformlarını gerçekleştirmeden yeniden rekabetçi bir kıta olması imkansız.

Avrupa Birliği’nin büyüme dinamiği üye ülkeler arasındaki dış ticaret ve sermaye akımlarının artmasına dayanıyor. Birliğe yeni üyelerin katılması ve ortak para birimine geçilmesiyle bu süreç daha da güçlendi. Avrupa ülkeleri 7.5 trilyon dolar ile küresel mal ve hizmet ihracatının yaklaşık yarısını

yapıyor. Ancak bu tutarın üçte ikisi bölge içi ticaretten kaynaklanıyor.

Küreselleşmenin arttığı bir dünyada Avrupa Birliğinin kendi kabuğunda kalması iki temel sonuca yol açtı. Avrupa’nın (bir kaç Kuzey Avrupa ülkesi haricinde) ABD, Japonya ve gelişmekte olan ülkelere karsı rekabet gücü azaldı (ii) Dış ticaret açığı veren Güney Avrupa ülkelerinin fazla veren Kuzey Avrupa ülkelerine karşı borcu sürdürülemeyecek seviyelere yükseldi.

Avrupa’nın rekabet gücünün azalmasında pahalı işgücü ve yüksek sosyal güvenlik standartları etkili oldu. Dünya nüfusunun %7’sini oluşturan, küresel milli gelirin %26’sını üreten Avrupa’nın sosyal güvenlik ve sağlık alanındaki devlet harcamaları dünyadaki toplam harcamaların %60’ına yaklaştı.

Daha az çalışarak daha uzun süreli ve kaliteli bir emeklilik dönemi yaratan mevcut is modeli varlık fiyatlarındaki ve borçluluk oranlarındaki artış sayesinde uzun süre sürdürüldü. Ancak bir milyardan fazla ucuz ve çalışmaya istekli Asyalı isçinin emek piyasasına katıldığı bir ortamda bu is modelinin

sürdürülemeyeceği ortada.

Avrupa’nın, emek piyasasının daha esnek hale getirilmesi, emeklilik yasının artırılması, sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarının azaltılması, kamu maliyesinin düzeltilmesi gibi yapısal reformları ivedilikle gerçekleştirilmesi gerekiyor.

Varlık fiyatlarındaki gerileme ve Güney Avrupa ülkelerinde borçluluk oranlarınızın sürdürülemez boyutlara yükselmesi bu değişim sürecini daha karışık hale getiriyor. Piyasalarda güvenin kalıcı olarak sağlanması ve krizin İspanya ve İtalya gibi büyük ülkelere sıçramadan intizamlı bir şekilde çözülebilmesi için Euro Bölgesi’nin parasal birliğin ötesine geçerek mali birliğe dönüşecek adımlar atması gerekiyor.

Avro bölgesinin en küçük oyuncularından olan Yunanistan’ın borçlarının yeniden yapılandırılmasında yaşanan sorunlar mali birliğe geçiş sürecinin sancılı olacağını gösteriyor. Almanya’nın önerdiği mali kurallar üzerinde mart sonunda İrlanda’da yapılacak halk oylaması bunun en iyi örneği.

Yunanistan’a yapılan borç indirimi ve mali yardım sonrasında İrlanda kamuoyunda Avrupa’dan yeterli destek alınmadığı konuşulmaya başlandı. İrlanda’nın Mart sonunda yapacağı referandumu bahane ederek üzerindeki borç yükünü azaltmak için pazarlık edeceği anlaşılıyor. İrlanda istediği desteği alırsa Portekiz’in de benzer bir yola başvurmasının önünde bir engel yok.

Kıssadan hisse Avrupa yakasında savaş devam ediyor. Sene başından beri elde edilen karlara güvenip zafer sarhoşluğuna kapılmayalım.

Tüm yazılarını göster