Avrupa küçülerek normalleşecek

Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Avrupa'nın tarihsel süreç içinde kendi kaynaklarının elverdiğinin ötesinde büyüyüp semirdiğini, bugün itibariyle de bu büyüklüğü taşıyamadığını düşünüyorum. Küresel krizle birlikte iyice daralan kaynak hacminin bir çok Avrupa ülkesinde bu tarihsel zafiyeti daha da vurgulu hale getirdiği görülüyor.

Bu ülkelerde ki güncel sorununun derinliklerinde böyle bir zafiyetin yattığını düşünüyorum. Bu ülkeler alışık oldukları yaşam düzeyini sürdürebilmek için ek kaynak ihtiyacı duyuyorlar. Ek kaynak ihtiyacı borçlanmak demek. Oysa bu ülkelerin ana sorunu  zaten fazlasıyla borçlanmış ve borç ödeme kabiliyetini kaybetmiş olmaları. Mevcut yaşama standardını sürdürmek için ek kaynak gerekiyor ama  bu ülkelerin o kaynağı borçlanabilme imkanı yok. Bu bir ikilem. Aylardır Avrupa sahnesinde seyrettiğimiz sorunun özünde bu ikilem var.

                                             *                   *                   *

Avrupa meselesini böyle tanımlayınca nasıl bir çözüm gerektiği de daha kolay tarif edilebiliyor. Çözüm açısından Avrupa'nın üç seçeneği olduğunu düşünüyorum.

Çözüm seçeneklerinden birisi bugün uygulanan ve çoğunlukla konjonktür politikası niteliği taşıyan önlemlerle yol almaya çalışmaktır. İkinci seçenek görece daha fakir olup aktarma kaynaklarla zengin gibi yaşamaya alışmış ülkelere gerek duydukları ek kaynağı sorun yaratmadan temin edecek bir mekanizma kurmaktır. Üçüncü seçenek ise bu ülkelerin zengin ülke taklidi yaparak yaşamaktan vazgeçmeye razı olup,  kendi kaynaklarının sürdürebileceği bir ölçeğe gerilemeleridir.

Birinci seçeneğin sorunu çözmeye yeteceği kanısında değilim. Alışılmış iktisat politikaları yapının ürettiği sorunları çözmez ama bir noktaya kadar sürdürülebilme imkanı yaratır. Bu noktaya ulaşıldıktan sonra ekonomi yine gerileme, küçülme seçeneği ile karşılaşır. Öte yandan, bugünün Avrupasında hangi politika setinin kullanılması gerektiği de çok açık değildir.  Bir açıdan bakıldığında sorunlu Avrupa ülkelerinin durgunluğun pençesinden kurtulamadıkları, büyüyüp kaynak yaratamadıkları için borç sorununu aşamadıkları söylenebilir. Bu bakış sözkonusu ülkelerde gevşek ve genişlemeci politikalar uuygulanması gerektiğine işaret eder. Bu tür politikaların sorunu çözmeyeceği,  kaynak açığını daha da büyütüp sorunu daha vahim boyutlara taşıyacağı açıktır.

Bu bağlamda ikinci bir bakış açısının olduğu da söylenebilir. Buna göre  borç sorununu aşmak için daraltıcı politikalar uygulanır, üretilen ek kaynakla  vadesi gelen borçların ödenmesi sağlanır ve böylece temerrüde düşmeden yol alınır.  Bu seçenek de çözüm üretemeden tıkanma riski taşımaktadır. Temerrüde düşmeden borç ödemek için politikaları sıkılaştırmak ekonomiyi yavaşlacağı için olağan kaynak yaratma kapasitesıni de geriletir. Sonuçta yine başa dönülür, borç sorunu ile uğraşılır.

                                             *                   *                   *

Avrupa'nın sorununu aşabilmek için üçüncü seçeneğin uygulanmasının gerektiği görülüyor. Dikkat ederseniz ilk iki seçenekte problem geçici bir dengesizlik olarak algılanıyor ve bunun talep politikaları ile çözülebileceği düşünülüyor. Oysa üçüncü seçenek sorunun konjonktürden değil yapıdan kaynaklandığını kabul ediyor ve yapıyı değiştirecek, ekonomiyi daha küçük ölçeğe taşıyacak bir tamirat politikası anlayışı öneriyor.

Uygulamanın  şöyle olacağı söylenebilir. İlk adımda vadesi gelen borçların ödemesini yapmaktan kaçınarak yola çıkılır. Yani default durumu yaratılır. İkinci adımda borçların bir kısmının silinmesi sağlanır. Bu adımın olağan bedeli bir süre için uluslararası piyasalardan borçlanma imkanının kaybolmasıdır. Bu ekonomiyi kendi kaynakları ile yol almaya zorlar.

Üçüncü seçeneğin öteki iki seçenekten farkı  borç silinmesi yoluyla ekonominin borcunu kendi kaynakları ile ödeyecek hale getirilmesidir. Bu sürecin ahlaki bir yönü olduğu  söylenir. Borçlanma iki taraflı bir akittir. Borç veren alanın borç ödeme kapasitesini doğru hesaplayarak aktin koşullarını belirlemek durumundadır. Hesap yanlış yapılır ve sonuçta borç ödemede sıkıntı ortaya çıkarsa,  taraflar bunun yükünü kendi aralarında paylaşmak durumundadır.

Öte yandan borç silen ülke hacim olarak da küçülmek zorunda kalacaktır. Bugünün Avrupası için bu tür bir küçülme kaçınılmaz gibi görünmektedir. Avrupa küçülerek normal ölçüsüne (size) gelecek, dünya skalasında bir kaç adım geri gitmeye  razı olacaktır. Kalıcı çözüm budur.

Tüm yazılarını göster