Sürdürülebilirlik ile ilgili her proje çok değerli ve mutlaka desteklenmeli diye düşünüyorum. Çünkü dünyanın sorunlarına sürdürebilir kalkınma amaçlarını destekleyecek projelerle çözüm üretmeye çalışmak bugünümüzü ve gelecek nesilleri daha iyi bir yaşama kavuşturmanın yegâne yolu. Bu anlamda marka ve kurumlar da yaşam eko-sisteminin çok önemli bir parçası olarak sürece katkı sağlaması gereken aktörlerin başında geliyor. Ve her geçen gün politika ve kurumsal davranışlarını bu mantık çerçevesinde şekillendiren kurum sayısı arttıkça hem umudumuz artıyor hem de bu kurumlara aklımızda ve kalbimizde daha fazla yer açıyoruz.
Son zamanlarda Vodafone, sürdürdüğü anlamlı ve etkisi yüksek projelerle benim aklımda ve kalbimdeki yerini giderek sağlamlaştırıyor.
Neden mi? Hemen anlatayım;
Vodafone, “Yarını Kodlayanlar” projesinin kapsamını genişleterek çok önemli bir sorunun çözümüne katkı sağlamak için büyük çaba harcıyor. E-atıklar çevreye verdikleri zarar bakımından en tehlikeli atık gruplarından biri. Vodafone, Türkiye’nin çeşitli illerinde kurduğu e-atık toplama noktaları ile bu atıkları topluyor. Şu ana kadar binlerce ton atığı toplayarak çevresel sürdürülebilirliğin başarılması yolunda çok değerli bir iş yaptılar. Ama hayata geçirdikleri projenin ele aldığı tek sorun alanı çevre değil. Bir yandan doğayı bu atıklardan kurtarırken diğer yandan topladıkları atıkların geri dönüşümünden elde ettikleri gelir ve kendi kurumsal katkıları ile okullarda öğrencilerin ücretsiz eğitim alabilecekleri kodlama sınıfları açıyorlar. Açılan kodlama sınıfları, eğitime destek olmak amacıyla EBA destek noktaları olarak da hizmet veriyor. Şu ana kadar Mardin, Samsun, Adana, Gaziantep, Bingöl, Çanakkale, Uşak ve Bursa’da açılan kodlama sınıfları, sürdürülebilir kalkınma amaçlarından “nitelikli eğitim”in mümkün kılınması için çocuklarımıza hizmet veriyor.
Yani bir proje ile hem çevresel hem de sosyal sürdürülebilirliğe dokunmayı başardılar ve projeye devam ediyorlar. Ayrıca, Vodafone’un projesi, e-atık gibi hizmet verdiği sektörün uzantılarından biri olan sorunun çözümüne odaklanması ve diğer taraftan da kod yazımı eğitimi gibi yine kurumun temel dinamiklerinden olan teknoloji odağıyla doğrudan ilişkili bir konuya yönelmesi bakımından da çok doğru atılmış adımlardan oluşuyor.
Ve bana da sizlere de düşen bu çabaya destek olmak. E-atıklarınızın doğayı katletmesi yerine kod yazmasını istemez misiniz? Eminim yanıtınız “evet” olacaktır. O zaman elimizi taşın altına koyup e-atıklarımızı Vodafone atık toplama noktalarına ulaştırarak bu projeye destek verebiliriz. Belki de sizin atıklarınızın geri dönüşümü ile açılacak kodlama sınıfındaki pırıl pırıl bir öğrenci ileride hepimizin hayatına etki edebilecek bir yazılımın geliştiricisi olacak. Düşünmesi bile şahane değil mi?