Aşılanan ekonomi!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Dünyanın gördüğü ikinci en büyük ekonomik krizi yaşıyoruz. Hiç kimse, etkilerinin hafiflediğini dile getirse de, krizi tümüyle geride bıraktığımızı söyleyebilecek durumda değil. İlk etkilerini geçen yılın ortalarında görmeye başladığımız, son çeyrekte iyice belirginleşen ve bu yıl boyunca süren krizde hangi noktadayız, bu da soru işareti. Krize ilişkin en sağlıklı değerlendirmeyi yapan kurumların başında gelen Merkez Bankası'nın görüşünü dün aktarmıştık. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantı özetlerinde, krizde en kötü dönem geride kalmış görünse de, toparlanma için henüz yeterince ivme kazanılmadığına işaret ediliyordu.

Bazı göstergeler dikkate alındığında krizin dip noktasının geride kaldığını söylemek yanlış değil. Hele hele önümüzdeki dönemde üretim gibi, dış ticaret gibi, güven endeksleri gibi göstergelerde baz etkisine dayalı olarak ortaya çıkacak iyileşmeler dikkate alındığında… Ama, son zamanlarda eskisi kadar tartışılmıyor olsa da krizden birkaç dip yaşandıktan sonra çıkılması da söz konusu olabilir. En azından dip noktaya yeniden inilmese de, çıkış öncesi dalgalanmalar yaşanabilir. Bütün bunlar olasılık; şu aşamada ne tüm sorunların geride bırakıldığı söylenebiliyor, ne de önümüzdeki aylarda yeniden çok ciddi sorunlar yaşanacağı konusunda iddialı olunabiliyor.

Türkiye, ithal edilen bu krizi,  finans kesiminin 2001 krizi sürecinde ıslah edilmesi sayesinde Batı'ya göre çok daha farklı boyutta yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Batı, ilk darbeyi finans kesiminden yedi, bizde ise o yönde hiçbir sıkıntı yok. Ama reel kesimimiz, rekor bir küçülmeyle karşı karşıya kaldı, bu da bir gerçek.

Ülke olarak kriz yaratmakta çok "yetenekli" olduğumuz da bir gerçek. Daha önce 1994 ve 2001'de bu yeteneğimizi sergiledik. Tamam, küresel kriz ithal, ama bu krizi, hükümet üyeleri doğal olarak aksini söylese de, iyi yönetip yönetemediğimiz de tartışmalı.

Peki ya son zamanlarda ekonomi dışında yaşanan ve üç-beş yıl önce olsa ekonomiyi allak bullak edecek gelişmelere ne demeli. Yavaş yavaş alıştık, ama kabul edelim ki Türkiye'de kurumlar arasında hiç bu kadar çatışma yaşanmamıştı. İstediğimiz kadar aksini söyleyelim, her şeyin hukuk çerçevesinde yürüdüğünü savunalım, Türkiye'de olağanüstü gelişmeler yaşanıyor. Yargı-ordu-emniyet-MİT; hiç bu dönemdeki kadar karşı karşıya gelmemişlerdi.

Düşünsenize; emekli generallerin gözaltında tutulması, albayların başbakan yardımcısına suikast düzenleme girişiminde bulundukları iddiasıyla gözaltına alınması, Genelkurmay'ın şimdiye kadar hiçbir sivilin girmediği kozmik odalarının mahkeme kararıyla ve hakim tarafından günlerce aranması, hakim ve savcıların dinlendiğinin ortaya çıkması, tüm toplumun dinlenme paranoyasına tutulması… Bu gelişmelerin bırakınız tümü, yalnızca biri bile geçmişte Türkiye ekonomisini derinden sarsar, temel göstergelerde zıplamalar yaşanması kaçınılmaz olurdu.

Peki, ekonomimize ne oldu, olgunlaştı mı, dalgalanmalara karşı aşılandı mı, neden eskiden görülebilecek tepkiler şimdi ortaya çıkmıyor? Bunun tek bir yanıtı yok, ancak ekonomide dalgalanma görülmemesinin en büyük nedeni, siyasi istikrarın bozulacağına dönük bir kaygı yaşanmıyor oluşu. Bundan sonraki süreçte dikkat edilmesi gereken de bu; siyasal istikrarın bozulması gibi bir olasılığı gündeme getirecek her türlü gelişme, ekonomide şimdiye kadar görmediğimiz ölçüde dalgalanmalara yol açabilir.

Sağlığınızın bozulmadığı, huzurunuzun kaçmadığı, mutluluğunuzun daha da arttığı, az krizli günler dileğiyle yeni yılınızı kutluyorum.  

Tüm yazılarını göster