Asıl tehlike döviz talebi tırmanırsa yaşanacak

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

"Sanki döviz talebi tırmanmadı mı ki" diye hemen tepki göstermeyin. Bu başlık dün atılmadı, bu köşede 10 Haziran'da yer alan yazımızın başlığı. Gidişatı ve olacakları görebilmek için "kriz kahini" olmaya gerek yoktu. Türkiye, tüm ekonomik krizleri döviz talebinin yoğunlaşması yüzünden yaşamıştı, bu kez de benzer bir durum görülmesi gayet normaldi. Ve nitekim görülüyor da...

Bakınız 10 Haziran'da bu köşede özetle neler yazmışız:

Hisse senedi piyasaları, tüm dünyada olumlu ya da olumsuz anlamda gelişmelere ilk tepkinin verildiği piyasalardır. Ama hisse senedi piyasaları ekonominin en önemli piyasası değildir. Her ne kadar bizde hala ağırlıklı olarak ekonominin iyiye mi, kötüye mi gittiğini ölçmek için bu piyasaya bakılıyorsa da, gerçek öyle değildir. Hisse senedi fiyatı düşer, düşük fiyattan satan zarar eder, o fiyattan alan için de kar kapısı aralanmış demektir. Hepsi bu.

Hisse senedi fiyatlarının düşmesinin sorun yaratmaya başlaması, bu hisse senetlerini kimin sattığı ve ele geçecek olan Türk Lirası'nın ne yapılacağı aşamasında başlar. Hisse senedini satanlar daha çok yerli yatırımcıysa ele geçecek TL ağırlıkla yurtiçinde kalacak ve yine ağırlıkla TL olarak tutulmaya devam edilecektir.

Ama ya satışa geçenler yabancıysa ve artık bu yabancılar Türkiye'ye olan güvenlerini yitirmişse... Yabancılar, yurtdışına çıkmak isteyeceklerine ve yurtdışına giderken TL ile "yolculuk etmeyeceklerine" göre, döviz talebinde bulunacaklardır. Bu, döviz kurları üstünde bir baskı yaratacak ve kurlar yükselecek demektir.

Döviz kurlarının yükselmesine yol açacak ikinci etken kamu kağıtlarına gelecek satış sonrası ele geçecek TL'den kaynaklanacaktır. Kamu kağıtlarının satışı hızlanacağı için fiyat düşecek, yani faiz artacaktır; hem zaten son dönemde bu yaşanmaktadır. Satışa yönelenler ağırlıkla yabancılarsa, ele geçen TL de dövize çevrilmek istenecektir.

Dolayısıyla borsada hisse senedi fiyatlarının düşmesinin tek başına hiçbir önemi yoktur.

Kamu kağıtlarında faizin yükselmesinin ise Hazine'nin pahalı borçlanması gibi olumsuz bir yönü vardır elbette.

Ama bir kez daha altını çizelim; hem borsa, devlet iç borçlanma senetleri piyasasında asıl sorun, buralardaki satışların bir döviz talebine dönüşme olasılığında yatmaktadır.

Tahmin edilenler yaşanıyor

Geldik bugünlere ve tahmin edildiği gibi borsadan, DİBS'ten çıkan yabancı "Ver bakalım dolarımı" diyor. Dövizin yükselişini ve yabancı hareketini izleyen ve döviz borcu olanlar da bir an önce bu borçlarından kurtulmaya çalışıyor.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın önceki günkü toplantıda yaptığı açıklamalar ise yangının sönmesini sağlamak şöyle dursun, "Kayda değer adımlar atılmayacağı" algısı doğmasına yol açmış durumda ve piyasalar daha da kötüye gidiyor. Faizin kesinlikle artırılmayacağı dile getirildi, dövizde Merkez Bankası'ndan "enteresan" adımlar beklenmesi gerektiği söylendi ve piyasalar bir şeyler yapılmasını bekliyor, ama Ankara'da Ulus'tan ses çıkmıyor. Günlük 50 milyon dolarlık döviz satışı karşısında piyasalar adeta "Bu mu önlem" deme noktasına gelmiş bulunuyor. Ve şu soru soruluyor: "Enteresan adımlar için ne bekleniyor?"

Reel sektör ne yapacağını şaşırdı

Hatırlanacaktır, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, önceki gün yaptığı açıklamada, bugünlerin reel sektörün döviz pozisyonu kapatması için uygun bir dönem olmadığını savundu. Dün de vurguladık, doların yılsonunda 1.92'ye ineceği görüşündeki Başçı için böyle bir öneride bulunmak gayet normal.

Ama doğrusu şu anlaşılamadı. Başçı reel sektöre neden böylesine bir öneride bulundu ki. Bu konuda suskun kalabilirdi. Bu açıklamanın nedeni, olsa olsa, reel sektörden kaynaklanan döviz talebini kısmak olabilir. Başçı belki de, "Ben pozisyon kapatmak için uygun zaman değil, derim; bu sayede reel sektörün döviz talebini önlemiş ve kurun düşmesine katkıda bulunmuş olurum" diye düşünmüş olabilir.

Bir tarafta Merkez Bankası Başkanı'nın "Pozisyon kapatmak için acele etmeyin" telkini, diğer tarafta devasa boyutlara ulaşmış bir açık pozisyon. Reel sektörün toplam net döviz pozisyon açığı mayıs sonu itibariyle 162 milyar dolara dayandı. Söz konusu ay sonu itibariyle reel sektörün 88 milyar dolar varlığa karşılık 250 milyar dolar yükümlülüğü bulunuyor.

Mayıs sonundaki 162 milyar dolarlık toplam döviz pozisyon açığının yaklaşık 22 milyar doları kısa vadeli döviz açığından oluşuyor.

Toplam net döviz pozisyonu açığı 2012 sonunda 142 milyar, mart ayı sonunda 148 milyar, nisan ayı sonunda ise 153 milyar dolar düzeyinde bulunuyordu.

Siz döviz pozisyonu açığı olan bir firma olsanız, Merkez Bankası Başkanı'nı dinleyip bu açığı kapatmayı erteler misiniz, yoksa kurun daha da artacağı kaygısıyla bir an önce pozisyon kapatmaya mı bakarsınız?

Tüm yazılarını göster