Asgari ücret zammı birçoklarının ve benim de beklediğim gibi %30 oldu. Bu oran hiçbir kesimi memnun etmeyecektir. Bu zamla birlikte net asgari ücret 22.104 TL oldu.
İşverenlerle konuştuğumda %30 zammın bile kendi maliyetleri açısından çok zorlayıcı olacağını, bunun üstünde bir oranı düşünmek dahi istemediklerini belirtiyorlardı. Diğer taraftan çalışanların ellerine geçecek olan 22.104 TL’nin hele ki İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde temel ihtiyaçları bile karşılamayacağı çok açık.
TÜRK-İŞ’in hesapladığı açlık sınırı Kasım 2024’te 20.562 TL’yken, yoksulluk sınırıysa 66.976 TL. Açlık sınırı 4 kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı. Gıdayla birlikte diğer tüm temel harcamaları dahil ettiğimizde yoksulluk sınırına ulaşıyoruz.
Gördüğünüz gibi asgari ücret açlık sınırının çok az üzerinde. Enflasyonu dikkate aldığımızda asgari ücretin her yıl olduğu gibi yeni yılın Mart ayında açlık sınırının altına düştüğünü göreceğiz. Yani 4 kişilik bir ailede bir kişi çalışıyorsa bırakın giyim, barınma, ulaşım gibi giderleri gıda için bile yeterli para kalmayacak.
Diğer taraftan kurun seviyesine bağlı olarak 2025 yılının asgari ücret ortalaması 550-600 dolar civarında gerçekleşecektir. Kurda sert bir sıçrama olursa bu rakamın aşağı geleceğini göreceğiz. Benim 2025’e ilişkin temel senaryomda sert bir kur artışı yok.
Atılan her adım da böyle bir artış olmayacağını destekliyor. 2019’da asgari ücretin dolar karşılığı 350 civarında. Devam eden yıllarda benzer seviyelerde geziniyor. Ta ki 2024 yılına kadar. İçinde bulunduğumuz yılda dolar kurunun enflasyonla mücadele kapsamında baskılanmasıyla beraber ortalama asgari ücret 500 doların üstüne çıktı.
Az önce belirttiğim gibi 2025’te 2024’ün de üstüne çıkacak. Çünkü kurda muhtemelen asgari ücretteki artış kadar bir yükseliş olmayacak. Böyle olunca da emek yoğun sektörlerdeki maliyetlerde ciddi bir artış olurken özellikle ihracat pazarlarındaki fiyata dayalı rekabette büyük zorluklar yaşanacak.
Gördüğünüz gibi günün sonunda kimsenin mutlu olmadığı bir denklemle karşı karşıyayız. Sanayi üretimi sonuçları tatsız, çalışanlar mutsuz, şirketlerin karları erimiş durumda, enflasyon da istenen hızda düşmüyor. Bütün bu gelişmeler ışığında 2025’e doğru yol alıyoruz ve 2025’in de 2024’ten daha iyi olacağını düşünen kişi sayısı çok fazla değil.
Bu şartlar altında Merkez Bankası çok uzun zamandan sonra faiz indirmeye hazırlanıyor. Siz bu yazıyı okurken belki karar açıklanmış olacak. Genel beklenti 150-250 bps faiz indirimi olacağı şeklinde. Bankaların kredi büyümeleri üzerinde limitler varken, politika faizi seviyesi %50’yken, bunu %48’e indirmenin kime ne faydası olacağını ben anlayabilmiş değilim.
Kaldı ki yeni yılın ilk ayları hem yönetilen yönlendirilen fiyatların etkisiyle hem ücret zamlarından fiyatlara geçişkenlik etkisiyle yüksek enflasyonlu olmaya aday. Merkez Bankası’nın faiz indirmesinin ertesi iki ayında aylık %4’ler civarında bir enflasyon görmemiz olası. O zaman da TCMB indirimlere ara vermek zorunda kalabilir.
Bu da birçok tartışmayı beraberinde getirecektir. Bunun yerine bir-iki ay daha bekleyip herhangi bir kesinti olmadan gerçekleecek bir faiz indirim sürecinin daha yerinde olacağını düşünüyorum. Çünkü bizim enflasyonla mücadelemizdeki en büyük düşmanımız beklentiler. Otorite ne kadar sert olduğunu gösterirse beklentiler o kadar hızlı kırılacaktır. Aylık %3’lere yakın bir enflasyonun ardından gelecek faiz indirimleri yeteri kadar sert olmadığınızın bir göstergesi olacaktır ve programın maliyetini biraz daha artıracaktır.