Anlamsız ve yıkıcı inatlaşmalar!..

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Anadolu Ajansı’nın yuvarlak masa konuğu olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı konuştukça piyasa oyuncuları gerildi. Her iki kesim arasındaki inatlaşmanın giderek büyüyeceği kanaati güçlendi. Bu olumsuz görünüm özellikle yabancı oyuncuçlar veya onların muhtemel tercihlerine ilişkin tahminlerden kaynaklandı. Sonuçta Türk Lirası bir miktar daha değer kaybetti, menkul kıymetlerin değeri geriledi, beklentiler biraz daha bozuldu. Özetle söylemek gerekirse yabancılar artan risklere paralel olarak getirilerin de yükselmesi, öncelikle faizlerin gerekli ve yeterli düzeyde yükseltilmesini talep etti, Merkez Bankası Başkanı ise Para Kurulu kararlarına ipotek koyan bir tavırla bu talebi reddetti ve meydan okudu, resk çekti!..

Yukarıdaki tablo bizim açımızdan sürpriz değil, ekonomi cephesinde sorunlar ağırlaşmaya devam eder iken Merkez Bankaları ve finansal piyasalar arasındaki ilişkilerin bozulması eninde sonunda yaşanacak bir durumdu. Sonuçta bir tarafın çok para diğerinin ise itibar kaybetmesi kaçınılmaz olacaktı. Zaten sorunda buradan kaynaklanıyor taraflardan biri para kaybını diğeri ise itibar kaybını kabullenemedği için inatlaşma ortaya çıkıyor, üeri örtülen gerçekler açığa çıktakça hiç bir şey eskisi gibi olamıyor. Benzer gelişmelerin farklı yoğunlukla tüm ekonomilerde yaşanıyor olmasını, ağırlaşan sorunlar ve daralan hareket yeteneğinin sonucu olarak görmek gerekiyor.

Genelde bu inatlaşma örneğinde olduğu gibi sonuçlar ile uğraşmaktan kaçınmaya çalışıyor ve temeldeki sebepler üzerine yoğunlaşmaya çalışıyoruz. Siyasi irade sorunların ağırlaşmasını önlemeye ve devamında çözmeye odaklanmadığı, toplumsal muhalefet onları bu konuda zorlamadığı sürece gelecekten umutlu olmak imkansızlaşıyor. Fakat bu tür inatlaşmalar ve bu süreçte ortaya çıkan devasa bedeller ise yarıyor, tekdir ile uslanmayanlar sopayı görünce değişmek zorunda kalabiliyor.

Bu aşamada sormak gerekiyor cari açığı zamana yaygın bir şekilde aşağı çekmek ve Orta Vadeli Plan hedeflerinden sapmayı asgari düzeyde tutmak isteyen bir Türkiye’nin yabancı sermaye ile inatlaşma lüksü varmıdır? Gerçekten özerk bir Merkez Bankası böylesi bir kumar oynar ve Başkanı Para Kurulu kararlarına ipotek koymaya kalkışır mı? Veya ciddi risk taşıyan ve gerginleşen yerlilere bize güvenin, risklerinizi azaltmaya çalışmayın demek nasıl bir algılamanın ürünüdür? Küresel konularda daha objektif olabilen biri konu Türkiye olunca nasıl bu kadar duygusallaşır ve tutarlılıktan uzaklaşır?.. Bu ne benzeri soruların yanıtını siyasi iradenin yönetim anlayışında aramak gerekiyor. İnatlaşma tercihi siyasi iradeden geliyor ise kurumsal yapı ve onların başındakiler öncelikle yıpranır: doğruyu yapmak yıpratır, yanlışın tercümanı olmak itibar kaybına yol açar...

Sözel müdahalelerde ilk etki önemlidir; sonuç olumsuz ise inatlaşmanın büyümesi ve etki alanını genişleterek yıkıcı olması ihtimali yüksektir. Sorunlarımızı ve risklerimizi yönetemediğimiz, günü kurtarmak adına onların bizi yönetmesine izin verdiğimiz için böyleyiz. Basiretli olmayı beceremiyoruz!..

Tüm yazılarını göster