Ani duruşlar çağıran dış ticaret

A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Yılın ilk yedi ayında gelişmiş ülkelerle aramızdaki faiz oranları ayrıştıkça, farklılığımız faiz arbitrajını pekiştiriyor. %0.25 ve %1.5 politika faizleri uygulayan ülkelerde dinmek bilmeyen fırtına, farkı %6 üzerinde tutmayı başarıyor. Kur, ithalatı inanılmaz ölçüde çekicileştirip, benzer ölçüde ihracatı çetrefilleştiriyor. Temmuz'da dış ticaret açığını yıllık, 100 milyar dolar sınırına yaslıyor. İhracatın aleyhine çalışan kur, sadece gelişmiş ülkelerden beslenmiyor. Gelişen ülkelerden de bu değerli TL, o değersizleşmiş para birimlerinin ticaret baskısıyla çarpışamıyor. Dış ticaret açığı artışında böylesine keskin seyir, sadece düşük kur yüksek faiz politikasıyla açıklanamayacak kadar, beş ayrı koldan, karma karışık gelişiyor.

a) Üretmek, küresel sistemik kriz koşullarında, üretim çıktılarının karşılarında bulmakta zorlanabilecekleri talep nedeniyle, verimli hacimler yükseltemiyor. Sorun gelip, kriz koşullarında önünü göremeyen bir üreticide düğümleniyor

b) Talep, üreticiyle büyük montanlı kontratlardan sakınıyor. Günü kurtaran kısa vadenin kısa düşen taleplerinden öteye gidemiyor.

c) Düşük taşıma maliyetlerinden destek görüyor.

d) Küresel ölçekli, enerji maliyeti avantajlarına sahip üreticiler, çok avantajlı fiyatlarla ithalat talebini körüklüyor.

e) Bizim dışımızdaki ülkeler, küresel krize çökmüş bir ulusal taleple yakalandılar. Kapasite düşürüp işçi çıkarmadan, maliyet kar dengesini karşılayacak etkin bir yol araya araya bulunuyor; iç talebi diri kalabilmiş ülkelere küçük küçük kar marjlarıyla dış satımları artırabilmek.

Sürdürülebilir büyümenin ilk çeyreğe düşen izi, çift haneli oldu. Yabancılar kur zararlarını minimize edecek faizi artırmayı yüksek sesle dile getirmeye başladılar.

Kur neden artar?

Kur artışlarını, arz yönlü riskler ile talep yönlü risklerin birleşimi etkiler.

1) Kısa vadeli hisse senedi ve tahvil gibi ikincil likit enstrümanlarla açık beslenir. Kısa vadeli dış kaynakların her an kuruma olasılığı oldukça ciddidir. Demokles'in kılıcı gibi kurun ve büyümenin tepesinde sallanır durur. Ülkeler arasındaki faiz farkı, güvenilirlik düzeyi, uluslararası küresel sermaye hareketlerine açıklık gibi kriterlere bağlı gelişir. yüksek gereksinim duyar.

2) Dövize talep; döviz cinsi borçlar kapatılırken zirveleşir. Yüksek güven düzeyi, ekonomide yatırım eğilimini körükler. Bu durum, sanayi kaynaklı döviz gereksinimini öne çıkartır. Öte yandan tasarruf alışkanlarındaki gevşeme, ucuz ithal mallarla da birleşerek ithal tüketim çılgınlığını destekler.

Ani duruş bilmecesi

Büyümek nedir?

Büyümek bir ülkenin ürettiği mal ve hizmetlerin bileşik bütünü olabilir. Tüketim, üretim, devlet harcamaları ve net ihracat toplamı ve refah düzeyinde ölçümlenen artış olabilir.

Büyümek ne değildir?

Büyümek, genetik bir miras niteliğinde ekonominin damarlarında dolaşmaz. Bir baz yılın üzerinde büyüyen değişim olgusunu tanımlayan matematiksel sonsuz artış olarak tanımlanmaz. Sınırlayıcı rakipler, mevcut kaynakların sonlu olması gibi gerçeklerle yüzleşir. Büyümek ne onunla ne de onsuz olunabilen hassasiyetler içerir. Öyleyse şu soru geliyor aklımıza. Son dönem büyümemiz, geleceğimizi teminat altına almıyorsa, neden delimsek ivmesi ve %11 sabit fiyatlarıyla 2011 ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi arttı. Büyümenin sağladığı faydayı terazide bir kefeye ve onun maruz bıraktığı riskleri de terazinin öteki kesesine koyarsak, hangisinin daha ağır basacağını sormaya hiç gerek yok. Eğer yediklerim damarlarımın çeperinde yağ biriktiriyorsa, bu pis boğazımın beni hormonlu domates kırması, fast food obezi bir kent soylusuna evrimleştirdiği ortadadır. En aklı selim yaklaşım bu çarpık büyümeyi durdurmak olacaktır.

Temmuz'da sektörel güven göstergeleri

Şimdi de dönüp biraz rakamlara bakarsak; inşaat, perakende ticaret ve hizmet sektörlerindeki güven endekslerinin, 7. aydan itibaren kararlı düşüşleriyle karşılaşıyoruz. Her sektörün zirveden kopuş ölçütleri farklı boyutlarla gerçekleşiyor. İnşaatta güven zaten fazla yükselmediği için, zirveyle son değer arasındaki fark da fazla olmuyor. Sadece %2.19. Hizmetteki ücret esnekliği olumsuzlaşan koşulları, anında güvensizlik olarak satıyor. Hizmet güvensizliği %3.14 artıyor. Perakende sektörünün geleneksel inelastik yapısı, sektördeki düşüşü %2.29 ile sınırlamada büyük katkı sağlıyor.

Her şey, ama her şey anlaşılıyor da; faizleri artırın baskılarına böylesine dimdik ayakta duran para politikası, BDDK kanalıyla etkili sıkılaştırmakta için neden 7.aya kadar beklemeyi uygun buluyor; anlamak mümkün değil. G.Herbert'ın dediği gibi, "eğer bir örs isen kendini sabit tut, eğer bir çekiç isen; zamanında vur." sözü kulaklarımızla gözlerimiz arasında; bir patırtı, bir parıltı olarak gidip geliyor.

Tüm yazılarını göster