Angela Merkel’in tavrı

Gültekin KARA OTOSTOP gultekin.kara@dunya.com

Türkiye’de önemli bir hastalık olduğuna inanıyorum. Büyük üstad Çetin Altan’ın ifadesiyle, “Türk’ün Türk’e propagandası”…
Altında yatan nedenlere çok girmeden bir tespit yaparsak, biz nedense Kapıkule’nin ötesinde çok fazla umursanmayan, yabancı kamuoyunu çok ilgilendirmeyen, hatta bıraktım yabancı kamuoyunu, yurtdışında yaşayan Türkler’in bile alakadar olmadığı konuları neden içeride köpürtmeye bayılıyoruz.
Sistem siyasetçi ağırlıklı çalıştığı, girişimci “know-how’dan” ziyade “know-who” üzerine Ar-Ge yaptığı için bizde mühendislik sunumlarının ötesinde bürokrat demeçleri ön plana çıkıyor.
Eloğlu’nun kendi hiyerarşik yapılanmasında, adı büyüteçle bile zor görülen isimlerle yapılan görüşmelere “Ekonomi Zirvesi” adı veriliyor.
Gerçekçi destek, gerçekçi ve somut adımlar
atarak gösterilir.
Yandaki sütunlarda bulunan Angela Merkel ve davranışı bence bir hükümetin ülkesindeki sanayiciye nasıl destek olacağının en güzel göstergesidir.
Yıllardır izlediğim yurtdışı fuarlarında o ülkenin en üst düzey yöneticisi gelir ve desteğini açıklar ve gider. Hem de gösterişten uzak olarak…
Fuarın kendi işleyiş sistemine kimse dokunmaz.
Duyurulan açılış saatinde organizasyon başlar. İsviçre trenleri gibi dakik olarak…
Sonra da standlar ziyaret edilir ve mesajlar verilir. Ne stand kapatılır, ne bir itiş kakış olur…
Bu sistem bizde ise VIP’ların programına göre çalışır. Fuar, nedense o çatı altında araç tanıtımında çalışan hostes sayısının 2 katı, koruma, görevli, yandaş, bürokrat eşliğiyle gezilir vs…
Ne demek istediğimi iki örnekle anlatayım…
Madrid’teki Otomobil Fuarı’nda basın mensubu arkadaşlarımızla oturuyorduk. Günün yorgunluğu ve standdaki koltukların da yorgunluğu tetiklemesiyle biraz yayılmıştık. Çantalar, fotoğraf makineleri, biz biraz dağınık bir ortam sergiliyorduk. Standdaki güvenlik görevlisi, lakin altını çizmek istiyorum sivil polis, koruma, resmi polis, istihbarat yetkilisi, asker değil, standda o fuar için işe alınmış güvenlik görevlisi bizi uyardı. El işaretleriyle hafif bir toplanmamızı istedi.
Biz de ne olduğunu anlamadan toparlanırken, karşımızdaki otomobili İspanya Kralı Juan Carlos’un incelediğini gördük. Ülkenin kralı oradaydı ve ne hikmetse ortalık gayet sakindi.
Bir diğer örnek de Almanya’dan, Frankfurt Otomobil Fuarı’nda dönemin Alman Başbakanı Gerhard Schröder’e denk geldik. Bir aracı incelemek için duran Şansölye o sırada aynı aracın fotoğrafını çekmekte olan bir Japon gazetecinin işinin bitmesini beklemişti.
Yaklaşık 17 yıldır otomotiv üzerine yazılar yazıyorum. Bu yazıların yaklaşık yüzde 30’unda da hükümetin otomotiv yönelik master planlar yapması gerektiğini dile getirdim. Zaman zaman bu planlar hayata geçti, zaman zaman ise havada kaldı.
Son olarak hala raflarda bekleyen Otomotiv Strateji Belgesi gibi.
Peki bu geçen süreçte ne oldu?
Pek çok fuar üst düzey katılımla gerçekleştirildi.
Gelinler istendi… Dev zirveler yapıldı…
Fakat ortaya somut tek bir adım bile konmadı.
Oysa Alman ne yapıyor?
Önce muhatabını belirliyor: Avrupa Birliği Daha sonra da talebini net olarak ortaya koyuyor:
“Biz Almanya olarak Avrupa Birliği’nden emisyon oranlarına yönelik dengeli bir çözüm bulunmasını istiyoruz. Sadece motor hacimlerini küçültmek yetmez. Elektrikli araçlara da eğilmek lazım. 2020 yılında 1 milyonluk elektrikli pazarı öngörüyoruz.”
Sonra ne mi oluyor, öyle işin içine gözdağı, aşk, meşk karıştırmadan net olarak mesaj hedefini buluyor…

Tüm yazılarını göster