Anadolu'dan yükselen çığlık...

Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN aey@dunya.com

TARIM DÜNYASINDAN / Ali Ekber Yıldırım e-mail:aey@dunya.com Bugün söz okurun. Ülkenin her yerinden gelen yüzlerce mesajdan çığlıklar yükseliyor. Belki duyan olur diye birkaç tanesini paylaşıyoruz. Tarım çıkmaza doğru gidiyor. Çiftçinin en çok kullandığı girdi olan gübrenin fiyatına her gün zam yapılarak üretici bunaltılıyor. Gübredeki fiyat artışı yüzde 140 ile yüzde 70 arasında. Fiyatlar böyle artarsa çiftçi gübre kullanamayacak. Verim düşüklüğü Türkiye'nin dışa bağımlılığını artıracak. Hayvancılıkta da büyük sorunlar yaşanıyor. Geçen yıl 1 çuval yem 20 YTL iken şimdi 30 YTL'den alıyoruz. Arpa 40 kuruştan 60 kuruşa çıktı. Yem ve saman fiyatları en az yüzde 50 arttı. Et ve süt fiyatı geriledi. Bu şartlarda hayvancılık nasıl yapılır? Girdiler artmaya devam ediyor. Biz daha 2007 desteklerini alamadık. (Necmettin Ünüvar) Martta gübre ve mazot paraları verilecek dediniz, bankaya gidiyoruz yok diyorlar. Verin artık şu parayı, işimize bakalım. Artık köye gidemiyoruz... iş yok, güç yok. (İrfan Aslan) Hükümetin planlarını olumlu buluyordum. Ama planlar tutmayınca bunun mağduru, geçen yıl desteklemesini alıp bu sene aynı tarihte alacağını sanarak kredi kullanan ve bunun sonunda varını yoğunu kaybeden çiftçi oldu. Desteklemeleri alamayan çiftçinin 60 bin YTL'ye aldığı traktörü, taksit ödemesi üç ay gecikince icra yoluyla 20 bin YTL'ye satılıyor. Traktör elden gittiği halde geriye icra masrafları ve faiz hariç 40 bin YTL daha borç kalıyor. Şov yapan, ahkam kesen Tarım Bakanı kendini kandırıyor. Şavşat'a bir gelsin bakalım, traktörü satılan icraya verilen kefillerin tehdidi altındaki çiftçiler onu Çoruh Nehri'ne atıyorlar mı, atmıyorlar mı sonucu göreceğiz. (Aytekin Yalanuz) Mart ayı bile bitiyor. Halen mazot, gübre, hububat paralarından haber yok. Veriyorlarsa versinler, vermiyorlarsa bizi oyalamasınlar. Bizi iyice çocuk oyuncağı yaptılar. Devletin alacağı oldu mu hemen yakamıza yapışıyor, ama vereceği oldu mu hiç sallamıyor. Nasıl adalettir bilemiyorum. Tarlaya gübre atacağım, atamıyorum. Bilmiyorum ki, çiftçiyi düşünmeyenler evlerinde ekmek yemiyorlar mı? Eğer yiyorlarsa o ekmek o sofraya nasıl geliyor, düşünemiyorlarsa söylenecek bir şey yok. (Bülent Bayhan) Babam çiftçi, ben öğrenciyim. Hiçbir şeye kızmadım bugüne kadar. Ne yolsuzluklara ne hortumlara, ne özelleştirmelere ne satılan topraklara, ne keriz gibi ödediğimiz vergilere ne şerefsizlere ne şerefsizlerin yanında çalışan şerefli olduğunu sananlara ya da olanlara. Ama çiftçiye dokundukları gün, köylüye dokundukları gün artık ülkede hiçbir şeyin kalmadığını anladım. Köylü milletin efendisiymiş, artık kölesi. Çiftçi ülkenin dinamiğiymiş, artık küfü. Varın gerisini yorumlayın. (Gariban Çiftçi) Ben Diyarbakır'ın köyünde sulu tarım yapmaktayım 1982'den 2005'e kadar pamuk ekiyordum. Ben iflas etmedim. Ama yönetimler sayesinde köyün yüzde 50'si iflas etti ve arazisini sattı. Bölgeye alternatif ürün olarak mısırı sundular. Ne yazık ki üçüncü yılında gübredeki aşırı fiyat artışı, mısır priminin düşürülmesiyle birlikte yok olacağız. Bir de kendini insan yerine koyan ziraat odaları genel başkanı niye demokratik yollardan haykırmıyor ve bir eylem günü belli etmiyor. (Kenan Islanmaz) 10 yıldır hayvancılık sektörü içindeyim. Ziraat yüksek mühendisiyim. Sadece bir inat uğruna, sadece birilerine para kazandırmak için tıkır tıkır işleyen sistemi bozmak ne sanayicinin ne de ülkemizi yönettiğini zannedenlerin!!! yanına kalmaz. Unutmasınlar ki; yaşayacakları başka ülke yok. Çocuklarına içirecekleri sütten, yiyecekleri dondurmaya kadar her mamulde milletin efendisi sayılan köylünün emeği var. Ama, köylüye ihanet etmektedirler. (Adil Konuk)

Tüm yazılarını göster