Altın gitti, kavgası bitmedi yeni başladı

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

17 Aralık operasyonunun en önemli ayaklarından biri İran’a altın ihracatı ve bu ihracat çerçevesinde yapıldığı öne sürülen usulsüz işlemlerdi. Aslında Türkiye’nin bu ülkeye ihracatı bu yıl değil, geçen yıl yoğunlaşmıştı. Ama bu yıl da, geçen yılki kadar olmasa da kasıma gelinceye kadar iyi kötü bir ihracat vardı. Ancak kasım ayına geldik ki, “altın gitmiş”, İran’a ihracat sıfırlanmış!

Türkiye, geçen yılın tümü ile bu yılın ilk 11 ayında, yani son 23 ayda İran’a yalnızca üç ay altın ihracatı yapmadı. Geçen yıl ve bu yılın ocak aylarında altın ihracatı yoktu, son olarak kasımda da ihracatın sıfırlandığı dikkati çekti.

Ama, “altın gidince kavga bitmedi”; tam tersine şimdi başladı. İran’a son olarak ekim ayında altın ihraç edilmişti, operasyonda düğmeye ise 17 Aralık’ta basıldı. Gerçi, ihracatın gerçekleştiği tarihle operasyona başlanma tarihinin elbette aynı olması gerekmiyor, olamaz da zaten. Hem biliniyor ki, 17 Aralık operasyonunun düğmesine, soruşturmaya başlamak adına 14 ay önce basılmış.

Hem soruşturma, “İran’a niye altın ihraç edildi” noktasında da yoğunlaşıyor değil ki… Merkezde İran ve altın var da, öyle görünüyor ki sorun çok daha başka.

Görünürde sorun yok da…

Türkiye’nin İran’a altın ihracatında aslında “görünürde” bir sorun olmadığı bilinen bir gerçek. “Görünürde” diyoruz, çünkü perde gerisinde yaşananlar konusunda detaylı bilgiye sahip değiliz.

Ama şu gerçek ortada duruyor. Merkezinde Türkiye’nin İran’a altın ihracatının yer aldığı bir dizi işlem gerçekleştirildi. Bu işlemler çerçevesinde kara para aklamaya kadar varan önemli usulsüzlükler yapıldığı ileri sürülüyor. Bunları Halkbank mı yaptı, yoksa bankanın Genel Müdürü ve bazı yöneticileri mi?

Sorumlu tek başına bankanın tüzel kişiliği olamaz elbette. Bankaya yöneltilecek bir suçlama söz konusu ise, bu suçun oluşmasına yol açan yöneticiler var demektir.

Ama şimdiye kadar yalnızca Genel Müdür Süleyman Aslan suçlandı. Öyle ki, bu suçlamayı simge haline getirecek ayakkabı kutusundaki milyon dolarlar, yolsuzluk literatürümüzde müstesna yerini de aldı.

Aslan’ın yaptıkları bankayı bağlayacak usulsüzlükler ise eğer, bir süre sonra Halkbank için de bazı yaptırımlar gündeme gelecek demektir. Ama herkes bilir ki, bankacılık sisteminde denetim mekanizması, temel olarak “iş bittikten sonra” değil, “iş yapılırken” çalışır. Dolayısıyla bankanın bulaştığı usulsüz bir işlem söz konusu olsaydı, bu herhalde BDDK’nın gözünden kaçmazdı.  

Halkbank’ın bu ihracata aracılık ettiği sır değildi. Hem zaten Türkiye’nin İran’a altın ihracatının ABD’nin ambargosu yüzünden bu yılın ekiminde sona erdiği de biliniyordu. Kaldı ki, Halkbank, bu aracılıktan dolayı suçlanmıyor; aslında Halkbank’a dönük bir suçlama da yok. Suçlanan, banka değil; Genel Müdür Süleyman Aslan. Ama nedense Aslan’ı aklayabilmek için büyük bir çaba gösteriliyor ve okların ister istemez bankaya yönelmesine ve bankanın zor durumda kalmasına yol açılıyor.

Bakalım bu konu nereye kadar gidecek ya da gitmeyecek; hep beraber göreceğiz. Bu arada, Türkiye’deki işlemlerini yürütebilmek için rüşvet ve komisyon verdiği iddiasıyla tutuklanan Reza Zerrab’ın İran’daki ortağı Babek Zencani’nin de bu ülkede tutuklanmış olmasının operasyona yeni bir boyut kattığını da belirtmek gerek.

İthalat 13.7 milyarı buldu

Türkiye yüklü miktarda altın ithal etmeyi de sürdürüyor. Kasım ayında 879 milyon dolarlık daha altın ithal edildi ve 11 aylık tutar 13.7 milyar doları buldu.

İhracat ise kasımda 117.6 milyon dolar oldu. 11 aylık ihracat da 3.3 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Tüm yazılarını göster