Alınan ve alınması planlanan tedbirler piyasaları geriyor

Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Salı akşamı gelen haberlerle Dünya borsalarının rengi ciddi şekilde kırmızıya döndü. Satış dalgası dün bütün gün devam etti, ABD vadeli piyasaları da eksideydi. Aslında Atlantik'in iki yakasında satışlara neden olan haberler birbirlerine etkileyecek nitelikte olsa da, bir ölçüde de birbirinden farklıydı. Amerika tarafında Senato'dan geçmek üzere olan "Finansal Düzenleme Kanunu" ile ilgili son dakika değişiklikleri piyasaları gererek, özellikle bankacılık hisselerinde satış getirirken, Avrupa tarafında bir türlü önüne geçilemeyen ülke tahvilleri satışları ve bununla birlikte euro'daki değer kaybının hızlanması ön plandaydı.

Avrupa Bölgesi'nde Merkel'in telkiniyle Alman finansal düzenleme kurumu "Bafin"in euro bölgesi devlet tahvillerinde, kredi temerrüt garantilerinde ve 10 büyük finans şirketinin hisse senetlerinde çıplak açığa satışı 11 ay süreyle yasaklanmış olması piyasaları iyice tedirgin ettiği gibi, "Acaba Almanlar piyasanın henüz farkında olmadığı çok büyük riskleri görerek böyle sert bir karar mı aldılar?" sorusunun gündeme gelmesine yol açtı. ("Çıplak açığa satış" elinde ödünç alınmış menkul değer olmadan, söz konusu menkul değeri satmak, yani değerinin ileride azalacağı yönünde pozisyon almak olarak tanımlanabilir.) Alınan tedbir doğru bile olsa, zamanlaması son derece yanlıştı. Beklendiği gibi, bu önlem diğer Avrupa şirketlerinin kredi temerrüt garanti primlerinin de artmasını beraberinde getirdi. (50 büyük Avrupa şirketinin bir yıllık CDS'leri %5.7 seviyesinde.) Ayrıca, Almanların diğer Avrupalı ortaklarına danışmadan böyle bir kararı tek taraflı olarak almış olması AB içerisindeki uyumsuzluk ve koordinasyon eksikliğini de iyice göz önüne çıkararak, "euro" üzerindeki baskının daha da artmasına sebep oldu.

Merkel'in, 21 Mayıs'taki toplantıda AB üyelerine bütçe açıklarını daha hızlı kapatmak, maliye politikalarındaki hedef sapmalarına cezai tedbirler getirmek, finansal piyasalara yeni bir vergi salmak ve derecelendirme şirketlerini gözetim altına almak gibi konularda öneriler sunması da bekleniyor.

Gene dün, vadesi gelen Yunan bonolarını döndürebilmek için Yunan Hükümeti'nin piyasaları hiç yoklama zahmetine bile girmeden doğrudan AMB'den kendisine çıkarılan kredi imkanının kullanımına gittiğini gördük. Esasen, Yunanistan böyle davranmak zorundaydı çünkü piyasalarda bu tahvillere zerre kadar ilgi yoktu. Öte yandan, İtalya da bankalarının portföylerinde bulunan devlet tahvillerini piyasa değerinden fiyatlanmamasına izin veren bir "çaresiz" önlem almak zorunda kaldı.

Açıkçası ne tedbir alınırsa alınsın, yaşanan ve artık "Büyük Resesyon" olarak tanımlanan kriz sonrasında, finansal şirket borçlarının (kısmen yen içinde bırakılmakla beraber) büyük ölçüde kamusallaştırılması ve buna paralel olarak neredeyse tüm gelişmiş ülkelerin borçlarının senkronize bir şekilde artmış olmasının getirdiği problemlerin kısa sürede bir çözümü yok. Avrupa bu konuda, çoğu üye ülkesinin zayıf rekabetçi yapısı, çok yükselmiş olan borç oranları ve siyasal koordinasyon zaafiyetleri nedeniyle ABD'den kesinlikle daha zayıf durumda. Euro'nun değer kaybının AB'yi daha rekabetçi hale getirerek toparlanmasını hızlandıracağı beklentisi fazlaca iyimser bir beklenti. Roubini'nin de vurguladığı gibi, ABD de bütçe açıklarını kısa sürede kapatabilecek durumda değil. Burada Cumhuriyetçilerin vergi artışlarına, Demokratların ise kamu harcamalarının azaltılmasına karşı çıkmaları önemli bir etken. Ancak, doların rezerv para kimliği ve Çin gibi köle işçilerden oluşan bir ekonomi ile "de facto" bir para bölgesi oluşturmuş olması önemli bir avantaj.

Esasen makro verilerde toparlanma sinyalleri veren ABD piyasalarında ise özellikle bankacılık hisseleri üzerinde bir baskı söz konusu. Bu hisseler bir ölçüde Almanya'nın aldığı önlemlerden etkilense de, asıl konu Senato'dan geçmesi an meselesi olan "Finansal Düzenleme Kanunu"ndaki maddelerle ilgili. Bilindiği gibi önemli bir madde bankaların kendi portföyleri adına işlem yapmalarının önlenmesi. Son dakikada ilave edilen diğer bir madde ise bu kısıtlamaya uymadıkları takdirde, bankacılığı denetleyen otoriteye (FED) söz konusu bankaların tüm türev işlemlerini yasaklama yetkisi verilmesi. Bir diğer "tehlikeli" öneri ise bankaların "swap" işlemlerinin tümden yasaklanması (ki bu önerinin kanuna konması beklenmiyor.) Amerikan bankaları düzenleme ve yasakları artıran bu gibi maddeler geçtiği takdirde, yabancı rakip bankalara önemli bir avantaj sağlanacağını düşünmekteler.

Tüm yazılarını göster