Akkuyu!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Mersin-Akkuyu'nun adını nükleer santral sayesinde ezberledik. Neredeyse otuz yıldır Akkuyu'da nükleer santral yapacağız. Akkuyu'yu seçtik, çünkü burası Türkiye'nin deprem riski en düşük bölgesi olarak görülüyor.

Nükleer santral konusunda kafamız çok karışık, giderek de karışıyor. İlk karışıklık, nükleer enerjiye taraf olup olmama noktasında başlıyor. Nükleer enerjiyi savunanlar, bu konuda geç bile kaldığımız görüşünde. Bu kesim, geleceğin nükleer enerjide olduğunu dile getiriyor sürekli. Nükleere karşı çıkanlar ise kirliliğe, hammadde olarak dışa bağımlılığa ve nükleer enerjinin riskine dikkat çekiyor. Bunlar, çok genel hatlarıyla nükleerin yanında ve karşısında olma gerekçeleri. Ama bir gerçeğin altını çizmek gerekir. Nükleer enerjinin tehlikesi sınır tanımıyor. Bunu Çernobil örneğinde gördük zaten. Ayrıca Ermenistan topraklarında sınırımıza çok yakın bir bölgede de nükleer santral var. Üstelik, bu santral çok eski bir teknolojiye sahip. Kurulduğu takdirde Akkuyu'daki santralin Ermenistan'dakine göre teknolojik olarak çok daha yeni ve üstün olacağı ortada. Dolayısıyla nükleer enerjinin tehlikesi noktasındaki eleştiriler biraz dayanaktan yoksun kalıyor.

Ama nükleer santrallerin, ihalesi sonuçlandırılarak karar aşamasına getirilmeye çalışılan Akkuyu santralinin hiç mi eleştirilecek yanı yok, olmaz mı? Akkuyu'daki üretim, Türkiye'nin toplam elektrik enerjisi üretiminde yüzde 5 dolayında pay alacak. Yani elektrik enerjisi gereksinimimizin önemli bir bölümünün bu santral sayesinde karşılanması gibi bir durum söz konusu değil. Peki toplam üretime yüzde 5 gibi bir katkıda bulunacak bu santral kaç milyar dolara mal olacak? Rivayet muhtelif… Başlangıçta 7-8 milyar dolarlık bir maliyetten söz ediliyordu. Rusya Başbakanı Putin'in 20 milyar dolarlık bir maliyeti dile getirdiği biliniyor. Bu, kabul edilmeli ki çok çok yüksek bir rakam.

Nükleer santrali Rusya'nın yapmasına karşı çıkanların dile getirdiği bir görüş daha var. Türkiye, enerjide Rusya'ya zaten  çok bağımlı. Elektrik enerjisinin yüzde 50-55 kadarını doğalgazdan üretiyoruz ve burada kullandığımız doğalgazın yüzde 65 kadarını da Rusya'dan alıyoruz. Şimdi bu enerji bağımlılığına bir de nükleer bağımlılığın eklenmesinin, çok büyük bir yanlış olacağının altı çiziliyor. 

Son zamanlarda gündeme gelen ve ihaleye katılmayan grupların tepkisini çeken bir tartışma konusu daha var. Akkuyu için ihale açıldığında kamu payı kavramı söz konusu değildi. Son aylarda santrale yüzde 25'i geçmeyecek oranda kamunun da ortak olması gibi bir proje ortaya atıldı. Kamunun bir anlamda taşın altına elini sokması demek olan bu ortaklık düşüncesi, daha önce ihaleye girmeyen şirketlerin tepkisini çekti. Şimdi o şirketler, kendileri açısından haklı olarak, "Koşulların böyle olacağı baştan açıklansaydı, biz de ihaleye başka bakardık" görüşünü dile getiriyorlar.

Üretime yalnızca yüzde 5'lik katkı ve bu küçük katkı için dudak uçuklatan yatırım gereği…

Doğalgazın yarattığı ve her kış sıkıntı yaratabilen bağımlılığa bir de nükleer bağımlılık eklenmesi…

Kamu payıyla başlayan tartışmaların giderek alevlenme olasılığı…

Sizce önümüzdeki aylar ya da yıllarda Akkuyu'ya nükleer santral için kazma vurulduğunu mu görürüz, yoksa yeni ihaleleri konuşmaya devam mı ederiz?

Tüm yazılarını göster