AFD'nin yeni direktörü Laurent Duriez: AFD, Türkiye'ye 2009 yı

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Ağustos ayında Fransız Kalkınma Ajansı AFD'nin Türkiye direktörlüğü görevini Régis Maradon'dan devralacak olan Laurent Duriez, daha önce Dünya Bankası ve IMF'deki danışmanlık görevleri nedeniyle Türkiye ekonomisini yakından tanıyan bir isim.

AFD'nin önümüzdeki yıllarda da öncelikli alanlarının KOBİ finansmanı ve belediyeler olacağını ifade eden Duriez, 2009 ve 2010 yıllarında özellikle sera gazı emisyonlarının azaltılması yönünde yenilenebilir enerji projelerine destek vereceklerini söylüyor.

Duriez, Türk ekonomisine yönelik görüşlerini ve AFD'nin önümüzdeki yıllara yönelik projelerini şöyle anlatıyor:

-The Economist Intelligence Unit'in araştırmasına göre yabancı yatırımcılar kriz sonrasında Türkiye'ye bakış açılarını değiştirmediler. Türkiye'nin uzun vadede önemli bir potansiyeli olduğunu, kısa vadede ise bazı riskler taşıdığını ifade ediyorlar. Türk ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce kısa vadeli riskler neler?

Öncelikle Türkiye'de görev almaktan ne derece mutlu olduğumu belirtmek isterim. Washington'da Dünya Bankası ve IMF'deki danışmanlık görevim sırasında Türkiye'nin 2001 finans krizinden bu yana gerçekleştirmiş olduğu etkileyici ilerlemeyi izleme şansım oldu. Özellikle de enflasyonla mücadele, bütçe kontrolü ve finans sisteminin düzenlenmesi konusunda gerçekleştirilenler oldukça etkiliydi. Bu noktada, ABD ve AB'nin bazı ülkelerinde olup bitenlere bakıldığında, Türkiye küresel bankacılık sisteminde yaşanan depreme karşı daha güçlü durdu. Fakat çok sayıda ekonomide olduğu gibi, Türkiye de zorlu bir süreç geçirecek ve hükümet, 13 Nisan'da açıklamış olduğu 2009-2011 ekonomi planında, buna karşı tüm önlemleri aldı. Asıl zorluk, büyük ölçüde AB ülkelerinden gelen yabancı yatırımları korumak olacak, çünkü AB ekonomileri de ciddi bir resesyon içindeler. Kısa vadede Türk Lirası'nın değer kaybı, dövize endeksli çalışan şirketler için ciddi sorunlar oluşturabilir. Daha geniş açıdan bakacak olursak, şu ana kadar finans krizine oldukça iyi bir şekilde dayanan Türk bankaları, ekonomik resesyonun etkilerini büyük bir olasılıkla müşterilerine yansıtmak zorunda kalabilirler.

-Ekonomik kriz, KOBİ finansmanını nasıl etkiledi ?

AFD'nin faaliyet gösterdiği diğer ülkelerde de olduğu gibi, son ayların ekonomik konjonktürü Türk KOBİ'leri için zor bir durum yarattı. Krediye en fazla ihtiyaç duydukları bu dönemde, bankalar endişeli bir tavır sergilediler. Fakat Türkiye'de KOBİ finansmanı konjonktürden çok yapısal bir sorun. OECD tarafından 2004 yılında yayınlanan bir rapor bu dengesizliği ortaya koymuştu. Bu yüzden AFD'nin Türkiye'deki faaliyet stratejisinin temellerinden birini KOBİ finansmanı oluşturuyor. Geçtiğimiz son beş sene içinde ülkedeki iş ortağımız bankalara 350 milyon Euro kredi verdik ve bu krediler ile şirketlere orta ve uzun vadede yatırımlarını finanse etme kaynağı sağlamış olduk.

Mevcut konumda, hedefimiz hükümetin, bankacılık sektörünün ve iş ortaklarımızın Türkiye'nin gelişimi yönündeki çabalarına destek vermek ve özel sektör finansmanında son senelerde gerçekleştirilen ilerlemelerin sürdürülmesini sağlamak.

Özellikle krediye ulaşmakta zorlanan çok küçük şirketlerle de yakından ilgileniyoruz. AFD, Şekerbank ile 9 Temmuz'da 10 milyon Euro'luk bir kredi anlaşmasına imza atıyor. Bu kredi Anadolu'nun ücra köşelerindeki çok küçük şirketlerin finansmanında kullanılacak.

-KOBİ'lerin ayakta kalmak için almaları gereken önlemler neler?

Son derece reaktif davranmaları gereken şirket yöneticilerine ders verecek değilim, fakat bir kalkınma ajansı olarak AFD elinden geldiğince Türk girişimcilerini desteklemeyi amaçlıyor. Onları öncelikle ilgilendiren konular üzerinde düşünmelerini sağlıyoruz. Örneğin AFD bu sene DÜNYA Gazetesi işbirliğinde ve Halkbank sponsorluğunda Küresel Dünyada KOBİ'ler temalı bir konferans düzenledi.

Talebin daraldığı bir süreçte, KOBİ'lerin öncelikle odaklanmaları gereken konuların başında rekabet geliyor. Bu kapsamda AFD, Türkiye'de henüz yeni bir konu olan 'enerji verimliliği'ni destekliyor. Enerji tüketimini ve harcamalarını azaltmak bugün özellikle de sanayi sektöründe faaliyet gösteren KOBİ'ler için hiçbir zaman olmadığı kadar önem taşıyor.

-AB'deki KOBİ'ler ile karşılaştırıldığında, Türk KOBİ'lerin zayıf ve güçlü yanları neler?

Öncelikle Afrika gibi bölgelerde uzun yıllar çalışmış biri olarak, yatırım ikliminin çok cezbedici olmadığı yerlerde girişimcilerin ne derece zorluklar yaşadığını gördüğümü söylemek isterim. Bu noktada Türk ekonomisinin ekonomik dinamizminden ve özel girişime verdiği destekten son derece etkilenmiş durumdayım.

AB ülkeleri ile kıyaslayacak olduğumuzda ise, uluslararası boyutta faaliyet gösteren büyük grupların dışında, Türk KOBİ'leri de AB'de olduğu gibi, boyut ve piyasalara ulaşmakta zorluk çekiyorlar. Milli gelire sağladıkları katkı tabii ki önemli bir büyüme kaynağı oluşturuyor. AFD olarak, özellikle kentsel bölgelerin dışında faaliyet gösteren ve uluslararası piyasalara ulaşamayan KOBİ'lere ilgi göstermeyi amaçlıyoruz. Yabancı piyasalardaki çekiciliklerini artırmak amacıyla, KOBİ'lerin sosyal ve çevresel sorumluluk alanında gelişmelerini hedefliyoruz. AFD bu kapsamda, Halkbank ve TEB gibi iş ortakları ile sosyal ve çevresel sorumluluğa yönelik teknik destek programlarının geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapıyor. Rekabetin hız kanadığı günümüzde sosyal ve çevresel sorumluluk, sadece olumlu bir imaj oluşturmanın ötesinde, vazgeçilmez bir unsur haline geldi. Bu sayede hem doğal kaynak kullanımı azalıyor, hem de üretim süreci optimize ediliyor. Sosyal sorumluluk faaliyetleri bu yönde artan talebe cevap verdiği gibi, AB müktesebatına uyum sağlamaya çalışan hükümete de destek veriyor.

-2009-2010 döneminde AFD'nin Türkiye projelerindeki öncelikleri neler olacak?

AFD önümüzdeki aylarda, bugüne kadar izlediği hedefler doğrultusunda çalışmaya ve Fransa ile Türkiye arasındaki ekonomik gelişmeleri güçlendirmeye devam edecek. Büyük bir olasılıkla eylül ayından itibaren sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik çalışmalarımız start alacak. Yenilenebilir enerji yatırımlarının finansmanı, sanayi atıklarının temizlenmesi, enerji verimliliği alanlarında 150 milyon Euro'ya ulaşacak çok sayıda kredi vermeyi hedefliyoruz. Bunun hemen ardından, yerel bankalarla işbirliği içinde yenilenebilir enerji projelerini doğrudan finanse etmeyi öngörüyoruz. Belediyelerin yatırım projelerine verdiğimiz destek önceliğimiz olmaya devam edecek. 2009 ve 2010 senelerinde ulaşım, sosyal konut ve kanalizasyon gibi altyapı çalışmalarını da desteklemeyi umuyoruz. Toplamda AFD 2009 yılı için Türkiye'de 200 milyon Euro kredi kullanmayı öngörüyor. Aynı dinamiği 2010 yılında da sürdürmeyi planlıyoruz. Son olarak AFD'nin Türkiye'de faaliyet gösterdiği beş sene boyunca çok önemli projelere imza atan sayın Regis Maradon'u da kutlamak isterim. Ben de Türk iş ortaklarımızla gerçekleşen bu başarılı işbirliklerini devam ettirmeyi ve daha da zenginleştirmeyi hedefliyorum.

Tüm yazılarını göster