ABD'nin bütçe rakamları ortada. Bu yıl 1.6 katrilyon dolar açık vermesi söz konusu. Bu açığın önümüzdeki yıl küçülebileceği de pek mümkün görülemiyor.
Geçtiğimiz günlerde ABD Hazinesi 600 milyar dolarlık tahvil alımını tamamladı. Piyasaya salınan ek imkan 600 milyar dolara ulaştı.
Bütün bunlar ekonomiyi canlandırmak, işsizlik oranını aşağıya çekmek için yapılıyor. Fakat bu bir türlü gerçekleşemiyor.
Kriz sonunda euroya güven yitirilmişti. Hatta 1 euronun 1 dolar olabileceği söyleniyordu. Şimdilerde 1 euro 1.5 dolar eşitliğine gidiliyor. Fakat gene de parası olanlar döviz satın alıyor.
ABD'nin toplam borcu 14.3 trilyon dolara ulaştı.
Federal hükümetin açıkladığı rakamlara göre, borç toplamı 2008 yılında 9.9 trilyon dolar iken, 2009'da 11.8 trilyon, 2010'da 13.5 trilyon dolar oldu. 2011 yılı sonunda 15.4 trilyon dolara ulaşması, milli gelire oranının yüzde 102.6'ya tırmanması bekleniyor.
Bütün bunlara rağmen dünya ülkeleri ABD Hazine kağıtlarına para bağlamayı sürdürüyor.
ABD Hazine kağıtlarına yabancıların bağladıkları para toplamı 2010 Şubat'ında 3.7 trilyon dolardan, 2011 Şubat'ında 4.4 trilyon dolara yükseldi. Çin'in kağıtlara bağladığı para 877 milyar dolardan 1.1 trilyon dolara, Japonların bağladığı para 768 milyar dolardan 890 milyar dolara yükseldi. Türkiye hazine kâğıdı alıcısı ülkelerde 19'uncu sırada. Biz de ABD Hazine kağıtlarına bağladığımız parayı bir yılda 27.3 milyar dolardan 34.3 milyar dolara yükselterek ABD'nin açığının kapanmasına karınca kararınca katkımızı yapmış bulunuyoruz.
Yıllardan beri parası olan ülkelerin rezervlerindeki doları elden çıkaracakları,onun yerine euro veya altın alacakları söylenir. Fakat görüldüğü gibi dolara ilgi devam ediyor.
Neye rağmen? Doların değer kaybetmesine ve değer kaybının süreceğine olan inancın giderek güçlenmesine rağmen.