AB'nin problemleri fazla abartılıyor

Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Kaç zamandır Yunanistan'ın bütçe rakamları ile ilgili sorunlar olduğu konuşulmaya başlanmıştı. En sonunda, 2009 yılındaki gerçek bütçe açığının %12.7 olduğunun resmi kanallardan ilan edilmesiyle (ki bazı kaynaklara göre bu oran %16 bile olabilir), ülkenin risk algılaması iyice arttı, ülke tahvillerinin sigorta primleri (CDS'ler) rekor seviyelere yükseldi ve borçları ile ilgili moratoryum tehlikesi başgösterdi. Bu gelişmeler üzerine Yunanistan Hükümeti (IMF seçeneğini onur kırıcı olarak görerek) doğrudan AB'den finansal destek talebinde bulundu. Geldiğimiz noktada, hangi şartları içeren ne tür bir destek verileceği tartışılmakta. (Birliğin mali açıdan tutumlu ve sağlam ülkelerinden Almanya ve Hollanda doğrudan parasal destek verilmesine karşı.) Bu arada, gözler "euro" bölgesinin diğer sorunlu ülkeleri olarak görülen Portekiz, İspanya, İrlanda ve İtalya'ya çevrildi. Bütün bu gelişmeler ise son 2.5 ayda "euro'nun %10'a yakın değer kaybetmesine sebep oldu.

Şahsen konuyla ilgili değerlendirmelerin çoğunu eksik ve yanlış, dolayısıyla piyasa tepkilerini de abartılı buluyorum. Konuyla ilgili doğru bilinen yanlışları madde madde sıralamam icap ederse:

1- Yunanistan'ın durumu AB ülkeleri için sürpriz oldu. - Yanlış. Elinde kalem kağıdı olan ve düzgün bir makroekonomik veri tabanına erişimi olan herkes Yunanistan'ın "euro" sonrası makroekonomik performansının sürdürülebilir olmadığını görebilir(di). Yunanistan'ın para birliği öncesi parasını sabitlediği 2000 yılından 2008 yılı sonuna kadarki dönemde (artık oynanmış olduğu bilinen resmi rakamlarla bile) ortalama olarak bütçe açığı %4.7 ve cari açığı da %9.0 oldu. Aynı dönemde para birliği üyelerinin ortalama bütçe açığı %1.8, cari fazlaları ise %0.25 idi. Yunanistan ağır ve kronik bir çifte açık problemi içindeydi. 

2- Yunanistan'ın başına gelenler küresel krizin bir sonucu. - Yanlış. Küresel kriz çıkmamış olsa bile, Yunanistan bu sene değilse bile, en çok 1-2 sene içerisinde teslim bayrağını çekecekti. Yukarıdaki rakamlar da problemlerin uzun zamandır süregelmekte olduğunu gösteriyor.

3- Yunanistan'a mali destek verilmemesi AB için çok kötü olur. - Yanlış. Tam tersine destek verilmemesi, diğer bazı sorumsuz üye ülkelerin AB'ye sırtlarını dayayıp popülist maliye politikaları izlemelerinin önüne geçecek, ahlaki tehlike riskini azaltacaktır. Bu noktada Yunanistan için en iyi çözüm İMF'dir.

4- Sadece Yunanistan değil, diğer PIIGS ülkeleri de büyük problem. Yanlış. Portekiz ve İtalya'nın nisbeten daha büyük bütçe açıkları var. (2000-2008 ortalamaları sırasıyla %3.5 ve %2.8) Ancak, İtalya'nın cari açık ortalaması sadece %1.5. Öte yandan, Portekiz'in ise %9.2. Yani PIIGS içinde Yunanistan'dan sonra en büyük risk Portekiz'de. Ancak toplam milli hasılası 245 milyar dolar olan Portekiz Yunanistan'dan da küçük bir ekonomi.

5- Finansal birlik olmadan para birliğine girmek yanlıştı. - Yanlış. Para birliği için finansal birlik gerekmez. Üye ülkelerin ulus-devlet statüsü ortadan kaldırılmadan finansal birlik de oluşturulamaz. Öte yandan, dünyadaki pek çok ülke sabit kur veya para kurulu tarzı döviz rejimleri uygulamakta. Esasen bu uygulamaların para birliğinden en önemli farkı bu ülkelerin "senyoraj" (para yaratma) gelirine sahip olmamaları. Yanlış olan üye ülkelerin maliye politikalarının AB kriterleri doğrultusunda yürütüldüğünün yakından takip edilmemiş olmasıydı. 6- Bu kriz Avrupa Para Birliği'nin geleceğini tehlikeye attı. - Yanlış. Bu kriz belki euro'nun dolar karşısında çok güçlü bir alternatif olmadığını gösterdi, ancak "APB dağılır" iddiası saçma. Ne olursa olsun ortak para birimi üye ülkeler arasında çok önemli sinerjiler yarattı. Yunanistan gibi zayıf periferal ülkeler bile bu sistemi terk etmeyi son çare olarak görmektedirler.

7- AB ekonomisinin problemlerinin ABD'den daha derin olduğu anlaşıldığı için euro dolara karşı değer kaybetmektedir. - Yanlış. Obama'nın açıkladığı mali istikrarın tesisine yönelik program ABD ekonomisinin geleceği açısından oldukça ürkütücü sinyaller veriyor. Öyle ki, oldukça yüksek büyüme tahminleri kullanılmasına rağmen 2009'da %10 seviyesinde gerçekleşen bütçe açıkları 10 sene sonra bile "sürdürülebilir" düzeylere çekilemiyor. Öte yandan, 2009 gibi ağır bir kriz senesinde bile Euro Bölgesi üyelerinin ortalama bütçe açığı %4 civarında gerçekleşti.

"Euro"nun değer kaybı AB için kötüdür. - Yanlış. Bu durum bence "Euro bölgesi" ülkeleri için bulunmaz bir nimet oldu. Böylece rekabetçi konumlarını bir ölçüde artırarak, ihracatta bir artış sağlayabilirlerse düşük seyreden büyüme hızlarında da bir miktar artış sağlayabilirler. (Tabii, burada Çin'in tutumu, yani parasını revalüe edip etmeyeceği konusu da önemli.) Ancak, ortalık yatıştıktan sonra, orta vadede euro'nun değer kaybını bir miktar geri alması kuvvetle muhtemel.

Tüm yazılarını göster