500 milyar dolar ihracat, ya ithalat?

UZMAN GÖRÜŞÜ dunyaweb@dunya.com

Bülent KAÇMAZ / Ekonomist 

Kayserili bir esnafa sormuşlar: “2+2 kaç eder?” Adam cevap vermiş: “Alırken mi satarken mi?” diye. Ekonomi de aynı bu sorunun cevabı kadar rakamsal olarak bakıldığında sabit, farklı açılardan bakıldığında ise değişen sonuçlara sahip bir bilimdir. Türkiye ekonomisinin son 10 senesini detayları ile elimizdeki rakamları iki ayrı ekonomiste inceletsek 2 farklı senaryo ve sonuç elde edebiliriz. Ekonomi nihayetinde siyaset üstü bir konu olmasına rağmen siyasi görüşü farklı olan 2 ekonomistten birisi şahlanan Türkiye profilini görürken diğeri mahvolmuş bir Türkiye ekonomisi görebilir. Bir ekonomist olarak aslında bizlere düşen rakamların himayesinden çıkmadan, bakış açımızı siyasetten uzak tutarak hem olumlu hem de olumsuz yönleri çıplak şekilde halkın önüne koyabilmektir.

Ekonomimiz acaba sağlıklı mı büyüyor?

Şimdi hep birlikte rakamların dilini bir yana bırakıp sebep ve sonuçlarını inceleyelim: Ekonomimiz büyüyor, hem de güzel büyüyor da acaba bu büyüme sağlıklı bir büyüme mi?Ortada bir türlü görmezden gelemediğimiz bir cari açık sorunu var ve bu sorun bir türlü azaltılamıyor. Büyüme bir ülkede refah seviyesinin artması için olmazsa olmaz bir gereksinim. Sorun şu ki; bu büyümenin sonucunda bir türlü cari fazla verilemiyor. Bir şirket hayal edin; şirket büyüdükçe kâr artar. Oysa bizim büyüme modelimiz ise hep cari açık yaratıyor ve biz bu cari açığı sağlıklı kaynaklarla finanse edemezsek büyüme rakamları karşımıza ne yazık ki olumlu değil olumsuz sonuçlar çıkarmaya başlıyor. Ülkemizde iç tüketime dayalı büyüme modelini uyguladığımız için ister istemez ihraç ettiğimizden fazla ithal ediyoruz ve bu aradaki farkı kapatabilmek için de maalesef sağlıksız kaynaklarla günü geçiriyoruz. Tasarruf rakamları da zaten bunu direk işaret ediyor. Hiç cari açığı olmayan Çin milli gelirinin yaklaşık %35’ini tasarruf ederken yıllardır süren kronik rahatsızlığımız olan cari açığa sahip olan ülkemizde bu rakam Çin’in 3’te 1’inden daha az.

Ekonomik büyümeyi yalnızca “büyüme” eylemini gerçekleştirmek için yapmak yerine şirketlerde olduğu gibi kâr ederek büyüme yoluna yönelmemiz gerekiyor. Ülkemizde bu hızlı nüfus artışı söz konusuyken yerimizde saymamız için dahi yıllık %5 büyüme oranından aşağı düşmememiz gerekiyor.

Nasıl finanse edilecek bu yükselen cari açık?

Belirsizlik korkusunun bu kadar hâkim olduğu bir konjonktürde Türkiye’ye yeni para girişi artık eskisi kadar olur mu noktasında ciddi derecede tedirginlikler oluşmaya başladı. Peki, madem yeni para girişinin eskisi kadar kolay olmayacağından herkes emin; neyle finanse edilecek bu yükselen cari açık?

Cari açık sorunu tek boyutlu bir denklem değil. Bunun iki ayrı boyutu var. Bir tanesi büyümeye bağlı sorun, diğeri ise üretimdeki verimlilik, sanayi üretimi ve rekabetçi farklılık oluşturmakla çözülebilecek boyut.

Biz bir şekilde çözümü verimliliği arttırmakla, ara madde ithalatını yerlileştirmekle, enerji bağımlılığımızı düşürmekle ve katma değerli ürün ihracatına yönelmekle bulmalıyız. Bizim izim 500 milyar dolar ihracat hedefi koyarken aslında öncesinde yapmamız gereken ihracat kilogram değerini arttırıp katma değeri yüksek ürünlere yönelmemiz gerektiğidir. Salt bir şekilde “Hadi 500 milyar dolar ihracat yapalım” hedefiyle yola çıkarsak bunun olması mümkün değil.

Yıllardır önümüze konulan bölgesel teşviklerin, yerini sektörel teşviklere bırakması katma değeri yüksek ürün ve hizmetlere yatırım yapılması sağlanmalı. Yazılım, lojistik, bilişim, tasarım gibi sektörler mutlaka ön plana çıkmalı. Bunlar yapılmadan konulan her hedef sadece şansa ve azme bağlı olur ki azimle çalışıp çok efor sarf ederek ulaşacağımız bir hedefe güzel bir programla ve ekonomik kalkınma modeli ile çok daha sistematik ve kolay ulaşabiliriz.

Hedefsiz bir ekonomi yönetiminin iyi bir yere ulaşması hiç de mümkün olmadığından, hedefimizin yüksek olması hiç kuşkusuz en güzel düşüncedir. Burada dikkat etmemiz gereken ana unsur hedeflerimizi tutturabilen, her çeyrekte revize etmeyen bir ülke konumuna gelmemizdir. Artık ekonomide iyi ya da kötü rakamlarla eskisi kadar ilgilenilmiyor olmasının yanı sıra, en çok önem verilen unsur açıklanan rakamların beklentiler ve hedefler ile arasındaki yakınlıktır. Hedeflerin üstünde açıklanacak iyi rakamlar dahi yatırımcılara beklenti ve hedefleri tam tutturan bir ülke kadar güven veremez. Ekonomide beklentiler alınır, gerçekler satılır kuralı her zaman geçerliliğini koruyacaktır.

Biz de hedeflerimizi belirlerken iç siyaset malzemesi yapmaktan uzaklaşıp gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler üzerine yoğunlaşırsak yabancı sermayenin ülkemize bakışı çok daha canlı olur. Eğer tek amaç ihracatta 500 milyar dolara ulaşmaksa bu mümkündür. Ama gerçek amaç sürdürülebilir büyüme, cari açık, istihdam, faiz gibi diğer bileşenlerle incelendiğinde bizleri daha mutlu edecek bir noktaya ulaşmaksa mutlaka sistemli bir ekonomi çalışmasına mecburuz. Öyle kalemler belirlemeliyiz ki; her açıdan cari açığa fayda sağlayacak ürünler ve hizmetlerin ön plana çıkmasıyla; hem ihracat rakamı arttırılmalı hem de ithalat rakamı düşürülmelidir. Ekonomi yönetimimizin gayretli çalışması ve akıtılan ter ancak sistemli bir çalışmayla taçlandığı zaman istediğimiz sonuçlara ulaşabiliriz.

Tüm yazılarını göster