4'ten, 9.3'e; ufak bir sapma!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

EKO ANALİZ / Alaattin Aktaş ala.aktas@gmail.com Yıllık enflasyonda hedef son dönemde hep aynı, yüzde 4. Enflasyon hedeflemesiyle birlikte bu hedefin artı-eksi bir marj içinde kalacağı öngörülüyor. Başlangıç için genellikle de yıllık enflasyon hedefine artı-eksi 2 puanlık bir marj konuluyor, yani yıllık enflasyonun yüzde 2 ile yüzde 6 arasında gerçekleşebileceği dile getiriliyor. 2008'e yine yüzde 4'lük yıllık hedefle girildi, ancak bu kez artı-eksi 2 puanlık opsiyon gündeme getirilemedi bile. Merkez Bankası'nın 2008 yılına ilişkin ilk enflasyon raporunda alt sınırın yüzde 4.1, üst sınırın yüzde 6.9 olarak beklendiği, buna göre ortalama oranın yüzde 5.5 olacağı ifade edildi. Alt sınır olarak yüzde 4'lük başlangıç hedefinin üstünde bir oran verilmesi, aslında yıllık hedefin dışına çıkılacağının itiraf edilmesiydi. Ama doğrusu dün yapılan açıklamadaki itiraf pek bir sarsıcı oldu. Hani kamuoyu beklentileri zaten o yöndeydi ama, resmi beklentinin bu kadar yüksek olduğu ilk kez dile getiriliyordu. Merkez Bankası, 2008 yılı enflasyonunun yüzde 9.3 düzeyinde beklendiğini açıklıyordu. Yüzde 4'lük bir oran öngörüsüyle yola çıkılmış, daha yılın ilk üç ayı geride kaldığında (nisan ayı oranlarını henüz bilmiyoruz) hedef oranın bir katını bile aşan bir beklenti gündeme gelmişti. Üstelik, kimi çevrelere göre bu bile çok iyimser kalan bir orandı. Tüketici fiyatlarındaki gerçekleşmeyi 2008 yılı için tek hanede tutmak bile başarı olacaktı, gidişat yüzde 15'e doğruydu. Bunun altında da, TÜFE'yi gecikmeli olarak tetikleyen üretici fiyat artışı yatıyordu ve ÜFE'de özellikle mart ayında kaydedilen yüzde 3'ü aşan oran doğrusu çok can sıkmıştı. Enflasyonun öngörülen düzeyin üstüne çıkıyor oluşu yeni bir durum değil. Son yıllarda zaten hep öngördüğümüzün bir kat üstünde oranlara razı olmak durumunda kalıyoruz. 2005'te yüzde 7.72, 2006'da yüzde 9.65, geçen yıl ise yüzde 8.39'la öngörülene fark atan gerçekleşmeler yaşanmasını engelleyemedik. Bu açıdan bakınca, 2008 için beklenen rakama öyle çok da şaşmamak gerekiyor. Tabii ki, bu düzeyde kalabilirsek, öngörülenle gerçekleşen arasındaki makas daha da açılmazsa. Enflasyonla mücadelede başarısız olma gerekçemizi de ezberledik artık. Kontrolümüz dışındaki enerji fiyatları artışı ve son dönemde hesapta olmayan kuraklık ve bunun getirdiği gıda maddeleri fiyatlarındaki yükselme. Merkez Bankası enflasyonla ilgili hemen hemen tüm değerlendirmelerinde bu konuya dikkat çekiyor. İlk bakışta gerçekten yapılacak bir şey yokmuş gibi görünebilir. Petrol fiyatları tahminlerin çok üstünde artınca ne yapabiliriz ya da gıda maddelerinin fiyatı yükselince... Ama, "yapılacak bir şey yok" demek, bir anlamda "bizim yapabileceğimiz bir şey yok" anlamına da gelmez mi? Hepimiz biliyoruz ki, dünyada akaryakıttan en çok vergi alan ülkelerin başındayız. Akaryakıt fiyatının ortalama olarak dörtte üçü vergi. Acaba, doğru dürüst vergi toplamayı becerebilsek ve enerji fiyatlarının böylesine hızlı arttığı dönemlerde akaryakıttaki vergi oranlarını aşağı çekerek iç piyasaya yansımayı en aza indirsek, olmaz mıydı? Buna da "yapılamaz" denilebilir mi? 22 Temmuz seçimleri öncesinde mazot üstünden yapılan "1 YTL'ye satarım, satamazsın" tartışmasını ve o dönemde gündeme gelen "Bizim petrolümüz mü var sanki" iddiasını hatırlayınız. Bu konu, petrole sahip olup olmamakla değil, vergi gelirleriyle ilgili bir konu. Biz akaryakıtı petrolümüz olmadığı için mi pahalı satıyoruz? Tabii ki hayır, doğru dürüst vergi toplayamadığımız için en kolay yola başvurup, akaryakıta vergi bindirdiğimiz için bu ürünleri pahalı satmak zorunda kalıyoruz. Sonra da enerji fiyatları yükselince "Ne yapalım" diye dövünüyoruz.

Tüm yazılarını göster