36 bin köye, 70 bin tarihi nokta!

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Önce ülkemiz ile ilgili şu bilgileri art arda sıralayalım:

Türkiye'deki Roma İmparatorluğu'ndan kalan antik kent sayısı İtalya'dakilerden fazla. Örneğin Side antik kentindeki Roma dönemi eserleri, Roma'da bile yok.

Kazılmayı bekleyen yirmi bin höyük (çok eski bir yerleşme yerinin zamanla toprakla örtülüp tepe biçimine gelmiş hali) bulunuyor.

Yirmi beş bin tümülüsün (bir mezar ya da mezarlık içeren, toprak yığılarak oluşturulmuş tepeciklere verilen isim) neredeyse yüzde doksan dokuzuna hiç dokunulmamış.

Antik çağlardan bu yana dikilmiş yirmi beş bin kadar irili ufaklı anıt yer alıyor ülkemiz topraklarında.

Yani toplam yetmiş bin civarında tarihsel, kültürel, dinsel nokta var.

Bütün bunlara karşılık bugün halen yaşanan, otuz altı-otuz yedi bin civarında köy olduğu söyleniyor.

Böylelikle de her köye ortalama iki tarihsel yer düşüyor!

Bu topraklarda İslamiyet öncesi adı bilinen kırk iki uygarlık yaşamış.

Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir zenginlik yok!

Peki bu önemli noktaların ne kadarında çalışma yapılıyor? Yalnızca yüz ellisinde kazı, yetmişinde ise yüzey araştırması gerçekleştiriliyor her yıl…

Bu çalışmalarda çıkanları sergileyeceğimiz kaç müzemiz var? Yalnızca iki yüz civarında… Bu müzelerin depolarında üç milyonun üzerinde çoğu sergilenemeyen eser bulunuyor.

Özel müzelerin sayısı ise yüze yakın…

Bu yetmiş bin irili ufaklı noktayı kapsayan ören yerlerinin ise ancak beş yüze yakını meraklılarca gezilebilecek koşullara sahip.

Dünyada durum nasıl?

Dünyada en fazla müzenin bulunduğu ülke Amerika Birleşik Devletleri (ABD). Onu Almanya ve İtalya takip ediyor. ABD'de on yedi bin beş yüz, Almanya'da altı bin beş yüz bir, İtalya'da üç bin yedi yüz doksan, Avusturya'da iki bin dört yüz, Brezilya'da iki bin, İngiltere'de bin sekiz yüz elli, İspanya'da bin üç yüz kırk üç ve Fransa'da bin iki yüz yedi müze var.

Türkiye, yukarıda belirttiğim sayılarla birinci olduğu bir alanda, yeterince yatırım yapmadığı, ilgi göstermediği için müzecilikte dünya sıralamasında ancak on beşinci …

Bir de iyi haber: Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı müze ve ören yerlerini 2009'un yedi aylık döneminde ziyaret eden yerli ve yabancı kişi sayısı on bir milyon dokuz yüz bin beş yüz doksan üç iken içinde bulunduğumuz yılın aynı döneminde on dört milyon üç yüz altmış yedi bin beş yüz otuz iki kişiye ulaşmış gezen sayısı.

En çok ziyaret edilen müze ve ören yerleri sıralamasında Topkapı Sarayı bir milyon yedi yüz sekiz bin yüz altmış yedi ziyaretçi sayısı ve yirmi üç milyon iki yüz on bir bin dokuz yüz altmış beş TL gelirle birinci sırada yer alıyor. İkinci sırada bir milyon beş yüz dokuz bin altı yüz seksen altı ziyaretçi sayısı, yirmi bir milyon iki yüz elli sekiz bin seksen beş TL gelirle Ayasofya Müzesi, üçüncü sırada ise dokuz yüz elli beş bin on iki ziyaretçi sayısı ve on bir milyon on sekiz bin dokuz yüz elli beş TL gelirle Efes ören yeri var.

Şimdi bu tablodan nasıl değerlendirmeler çıkabilir?

Öncelikle bir ülkedeki müze çokluğunun kültür, sanat, geçmişe saygı ve arkeolojiye gösterilen önemin kanıtı olduğunu ret etmek mümkün değil. Yetmiş bin tarihsel, kültürel, dini noktası olan Türkiye'mizi, söz konusu rakamlarıyla bu alanda nereye koyabiliyoruz?

Bütün dünyada kültürel turizmin öne çıkmaya başladığı bir dönemde çok önemli bir fırsatı mı kaçırıyoruz?

Bu ve benzeri soruları düşünmek, tartışmak durumundayız.

Kültür ve Turizm Bakanlığı son yıllarda, sanırım Bakan Ertuğrul Günay'ın da özel ilgisi nedeniyle, bu alana yaptığı yatırımları artırdı. Bakan'ın ele geçirilen eserleri müzelere habersiz yaptığı ziyaretlerde büyük bir sevgiyle dakikalarca izlediğini, ören yerlerine sık sık gittiğini biliyorum.

Umarım bu sevgi, önümüzdeki yıllarda daha da meyveler verir ve bu alanda da çağdaş ülkelerin rakamlarına yaklaşabiliriz…

Tüm yazılarını göster