300 Fransalı

Fransa’da rekor kıran bütçe açığının ka­patılması için en zengin (kar eden bü­yükler) 300 şirketten (1 milyar avro üze­ri ciro yapanlar) ve 65 bin civarı en zengin Fransızdan 2 yıla kadar ek vergi alacağını açıklandı.

Cüneyt DİRİCAN cuneyt.dirican@dunya.com

Fransa’da rekor kıran bütçe açığının ka­patılması için en zengin (kar eden bü­yükler) 300 şirketten (1 milyar avro üze­ri ciro yapanlar) ve 65 bin civarı en zengin Fransızdan 2 yıla kadar ek vergi alacağını açıklandı.

Gazetemizde 5 Ekim günü çıkan “servet vergisine karşı” haberi ile eşzamanlı, Fransa gündemini oluşturan vergiyi tavana yayan bu servet vergisi haberinin arkasında biz­de söylenen EYT veya deprem giderleri yok. Ama olanlar da var tabii.

Mesela Senatör Eric Bocquet “Fransa’da gelir vergisinin yarısından fazlası (52 milyar avro) alacaklılara gidiyor, faiz gideri 2027 yılında gelir vergilerinin üzerinde kalacak, ipler kimin elinde bilmiyoruz, bu piyasaya tam teslimiyet” diyor. ECB politika faiz ora­nı yıllık %3,5.

Başbakan Barnier, bu uygulamada Fransız halkının geneline bir düzenleme düşünme­diğini de belirtiyor. Hükümet sözcüsü Maud Bregeon bunu teyit ederek “işçi sınıfının ve orta sınıfın cebine girmeyeceğiz” diyor.

Hem “yönümüz AB olmalı, BRICS olma­malı” denip hem de AB’nin örnek bu uygu­lamasına karşı çıkma tezatı gibi dünya eko­nomistlerinin, uygulamalarının, akademik literatürün, IMF benzeri kuruluşların genel söylemlerine zıt ve tezat söylem ve iddia­lar, “iktisat bilimi kuralları” adı altında biz­de ana akım (neoklasik ortodoks) politikada uzun zamandır mevcut.

300 Spartalı zorda

Aslında deprem uzun zamandır AB’nin lo­komotif ekonomilerinde. Fransa’da kamu borcunun GSYİH’ya oranı %110 ile neredeyse Maastricht kriterinin 2 katında. Almanya’da artarak sınırı az geçerek %63,60 ve Sparta­lıların ülkesi Yunanistan’da %161,90. Fran­sa’da bütçe açığının GSYİH’ya oranı -%6’ya yakın, yeni vergilerle -%5 hedefleniyor.

Yunanistan’da işsizlik %9,5 iken cari açı­ğın GSYİH’ya oranı -%6,3 ve bütçe açığının oranı -%1,6. Ama 5 yıllık CDS’si 65,29 ve kre­di notları BBB- pozitif. Buna kim inanır? De­mek ki, CDS ve kredi notları her ülkede eko­nomik durumu doğru yansıtmıyor.

Avro Bölgesinde kamu borcunun oranı %88,60 ve bütçe açığının -%3,6. Tüm bun­lar olurken eski ECB başkanı Mario Drag­hi’nin genişlemeci raporunu da unutmamak lazım. Kamu borçlanma kâğıtları ile para ya­ratıp altyapı yatırımlarını hızla ayağa kal­dırmamız lazım, yoksa rekabet gücümüzü ve birliği iyice kaybederiz diye özetlenebi­lecek olan.

Trump benzer şekilde Elon Musk liderli­ğinde kamuda verimlilik çalışmaları başla­tacağını söylüyor. Verimlilik ve maliyet aynı şey değil. Kesişim kümesi var tabii. ABD’de de faiz gideri rekorlar kırıyor. Elon Musk “bu hızla ABD iflasa gidiyor” diyor. Bizde yine ana akımın (neoklasik ortodoks) dolar için “ama o baz para” dediği yerde.

Kural bazlı iktisat sizlere ömür

Madem tezatlar ile başladık, oradan de­vam edelim yine. FT’de geçen hafta çıkan ha­berde yeni enflasyon oranımız ile ufak da ol­sa reel faiz seviyesine geçtiğimiz yazdı.

Reel faiz beklenen enflasyona göre hesap­lanır ama sosyal medyada yine yeni yeni for­müller keşfedildi ana akımda, “swap hariç net rezerv” hesaplaması gibi. Kural bazlı ikti­satta her gün yeni bir tarih yazılıyor aslında, o Nobel ödülü de çoktan bunlara gelmeliydi.

Reel faiz olunca carry trade mi artacak, faiz giderimiz mi azalacak, borsamıza can mı olacak bilinmez ama reel faiz konusunda ana akım çok istekli. AB ve ABD mevduat fa­izleri yıllardır politika faizinin altındayken, ABD’de uzun zamandır 10’da 1’i seviyesinde. Üstelik helikopter para ile bu merkez banka­ları hazinelerini yıllardır enflasyon altında düşük faizle fonlarken, akademik literatür­de bununla ilgili tonla makale varken.

Enflasyon faize niye Fransız kaldı

İddia neydi? Faiz artışı kuru baskılaya­cak, bütçeyi ve cari açığını hizaya getirecek, enflasyonu düşürecekti. Enflasyon aylık %3, yıllık %50 ile başladığı 2023 Mayıs seviyesi­nin 10 puan kadar üzerinde 17 ay sonra. Kur ise “bir şeyler denendi, KKM büyük sorun denilen” önceki 17 aylık dönemden daha faz­la oranda değer kaybetmiş durumda.

Petrol 80 dolar altında, sürünen kurda, as­gari ücrete artış yokken. Yani ana akım orto­doks neoklasik söylemlere rağmen. Acaba bu bir talep enflasyonu olmayabilir mi? Bir de greedflation var.

Kanallarda Ben Şalom Bernanke’ye (vd. 2004) atıfla hep anlattım, burada yazdım. Arz ve enerji enflasyonunda kısa vadeli poli­tika faizinin katkısı, etkisi yoktur, dokunma­yın makalelerinin özeti.

Tüm yazılarını göster