2014, sen nelere kadirsin!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

2013 için tahmin yapmanın kolay olmadığı görüşünü hep dile getirdik. Ekonomik gidişatı belirleyen ve yıllardır hemen hemen ödünsüz sürdürülen duruş değişebilirdi, özellikle de yılsonuna doğru önemli değişiklikler olabilirdi. Bunun nedeni de belliydi; 2014, Cumhuriyet tarihinin en önemli seçiminin yapılacağı yıldı. Cumhurbaşkanı ilk kez halk tarafından seçilecekti. Belki seçilecek kişi cumhurbaşkanı değil, başkan unvanı taşıyacaktı. Seçimin başkanlık için yapılmasını gerektiren bir değişiklik söz konusu olursa, bir referandum da gündeme gelebilecekti.

Bütün bunlar 2013’ün ikinci yarısı ile 2014’ün ilk yarısına, yani bir yıllık döneme sığacaktı. Kökten değişiklikler bekliyordu Türkiye’yi. Böylesine önemli bir seçim ve olası bir referandum öncesinde ekonomik duruşu korumak mümkün müydü…

Pek kolay değildi. Hem duruşu korumak yalnızca ekonomide mi zordu ki. On yıldır akla gelmeyen siyasi açılım da ancak 2013’te hatırlanmamış mıydı…

Esnafa jest, fatura halka!

Halk Bankası’nın esnafa açacağı kredide bir yıldan kısa vadelilerin faizi yüzde 4’e, bir yıldan uzun vadelilerin faizi ise yüzde 5’e indirildi.

Bu kararı Halk Bankası mı aldı; tabii ki hayır. Kararı hükümet aldı, ya da Başbakan; açıklamayı da Başbakan yaptı.

Niye A bankası, B bankası yüzde 4, yüzde 5 faizle kredi kullandırmıyor da bunu Halk Bankası yapıyor? Çünkü bu faizle kredi kullandırmak, bankacılık adına zararı göze almak demek. Ama çaresi var, Halk Bankası’nın bu faizden doğacak zararının Hazine tarafından karşılanacağı açıklanıyor.

Hazine parayı nereden bulacak ki? Daha çok borçlanacak, borç yükü artacak. Borç yükündeki artış bütçedeki faiz ödemesini büyütecek, fatura dönüp dolaşıp halka çıkacak.

Buradan doğacak yükün çok fazla olmadığı söylenebilir, doğrudur da, ama önemli olan ortaya çıkacak yükün büyüklüğü mü, yaklaşım mı?

Esnafa düşük faizli kredi kullandıralım, bu kesim rahat nefes alsın; iyi, güzel… Ama ya diğer kesimler, örneğin üretimde çok büyük payları bulunan KOBİ’ler? Her şeyi hükümet düşünecek değil ya… Bankalar rekabet etsin, KOBİ’lere düşük faizli kredi verirse versin!

Bu arada merak bu ya; küresel krizin tam anlamıyla geride kalmadığını, Türkiye’nin çok çok dikkatli gitmesi gerektiğini, 2013’ün zor geçeceğini söyleyen bazı bakanlar, acaba Hazine’ye yük bindirecek bu esnaf kredisi kararı karşısında ne düşünüyorlardır ki?

Halka bir fatura daha!

Halk Bankası’ndan esnafa düşük faizli kredi… Farkın Hazine’den karşılanması… Hazine’nin de yükü bir şekilde ister istemez halka yansıtması… Bu, kaçınılmaz bir süreç.

Halka yansıyan, yansımakta olan bir başka fatura da önceki gün Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın açıklamasıyla “alışılması gereken” bir duruma dönüştü.

Negatif reel faizden söz ediyoruz. Türkiye’de reel faizin zaten uzunca bir süredir sıfır dolayında salındığı, kimi dönem çok az pozitif bir gerçekleşme olduğu, kimi zaman da negatife düştüğü bilinen bir gerçek. Başçı, enflasyon raporunu açıkladığı konuşmasında, dünyada reel getirilerin güvenli yatırım araçları için eksiye düştüğünü, Türkiye’de de kısa vadeli reel faizlerin şu an hafif eksi bölgede olduğunu belirtti ve “Negatif faizle yaşamayı öğreneceğiz” diye de ekledi.

Başçı, negatif reel faizin etkisiyle mevduat artışının yavaşlayacağını, bankaların da en önemli kaynak durumundaki mevduatta ortaya çıkacak bu yavaşlamanın etkisiyle kredilerini daha az artırabileceklerini belirtti.

Erdem Başçı reel faizin kısa vadeli mevduatta negatif olduğunu söylüyor ama, uzun vadelilerde de pozitif oran pek görülemiyor. Kaldı ki, enflasyonda bir yıl ya da daha sonrası pek kestirilemiyor. Bu yüzden de, hesap açılan tarihte pozitifmiş gibi görülen reel faiz, gerçekleşen enflasyon daha yüksek olabildiği için kimi zaman negatife dönüşebiliyor.

BES alternatif olabilir mi?

Bu arada, reel getiri elde etmek için bireysel emeklilik sistemi gibi yöntemlerin kullanılabileceği öneriliyor. Bu sistemde devletin yüzde 25 gibi çok önemli bir katkısı var. Ancak, bireysel emeklilik sistemi, en az 10 yıl tasarruf etme olanağı bulunanlar ve başlangıç yaşı da 45-46 olanlar için ideal.

Sistemden 3 yıldan önce çıkanlara devlet katkısı hiç ödenmiyor. Sistemden 3-6 yıl arasında çıkılması durumunda devlet katkısının yüzde 15’i, 6-10 yıl arasında çıkılması durumunda yüzde 35’i, 10 yıldan sonra çıkılması durumunda yüzde 65’i ödeniyor. 10 yıl doldurularak çıkıldığında 56 yaş koşulu da tamamlanmışsa, devlet katkısının tümü alınabiliyor. Sisteme giriş için 45-46 yaş, bu yüzden ideal.

Yani BES, sınırlı birikimini bankaya yatırıp alacağı üç kuruşu emekli maaşına ekleyenler için hiçbir şey ifade etmiyor.

Sahip olduğu birikimi değerlendirmek için mevduattan getiri bekleyen küçük işletmelerin ise tabii ki BES’le bir işi olamaz.

“Negatif faizle yaşamaya alışmamız” gerektiğine göre, öyle görünüyor ki, “Zararın neresinden dönersek kardır” atasözüne, “Ne kadar az zarar edersek kardır” şeklinde bir ek yapmak gerekiyor.    

Tüm yazılarını göster