2013 nasıl geçecek?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com
Kestirmeden söyleyelim, en temel sorunlarımızda hiçbir ilerleme kaydedemeyeceğiz.
Büyümemizi çok hızlandıramayacak, bu yıl da en fazla yüzde 4 kadar büyüyebilecek, ki zaten sağlamayı umduğumuz oran bu, dolayısıyla yeni yeni iş alanları açma konusunda mesafe alamayacağız. 
Böyle olunca da ne halen çalışmakta olanların yaşam kalitelerini artırabilecek bir ekonomik ivme yakalayabileceğiz, ne de 2.5 milyon dolayındaki işsiz sayımızı kayda değer biçimde aşağı çekebileceğiz. Her yıl işgücüne 700-800 bin kişinin katıldığı dikkate alınırsa bu düzeyde bir iş yaratsak bile en fazla işsiz sayısını sabit tutabileceğiz. 15-24 yaş grubundaki genç nüfusun kentlerde yüzde 22'si, kırsal kesimde yüzde 11'i işsiz. Bakmayın kırsal kesimdeki oranın düşüklüğüne, buradaki gençler iş aramıyor göründükleri için oran böyle. Bu yaş grubunda kadınlardaki işsizlik oranı yüzde 24'ü bulmuş. Gençlerini okutup iş yaratamayan bir ülke olmuş Türkiye!
İhracatımızı biraz daha artırmışız, ithalatımız düşük gidiyormuş, daha az ticaret açığı, daha az cari açık veriyormuşuz; bu durum işsiz gencin umurunda olur mu sanıyorsunuz? 
Dolayısıyla Türkiye'nin en büyük, ama en büyük sorununun işsizlik olduğu gerçeğini bir kez daha görmek ve iyi algılamak durumundayız. 
2013'te ne yazık ki işsizlik konusunda umutlu olmayı sağlayabilecek bir gelişme beklenmiyor. Zaten böylesine önemli bir sorunda bir yıl gibi kısa sayılması gereken bir sürede aşama kaydedilmesi söz konusu olamaz ki. Ama, hiç olmazsa gidişat olumsuz yönde olmasa, değil mi? Bir yıl sonra bu köşede işsizliğe ilişkin yeni oranlara değinirken genç nüfustaki oranın biraz aşağı indiğini görebilsek örneğinÖ
İthalat gösterge mi?
Bu köşede dün ithalatta kasım ayında belirgin bir geri dönüş olduğuna değindik. Bu, büyüme kaynaklı bir hareketin başlangıcıysa memnun olunması gereken bir durum. Hep vurguladık, ithalatın azalmasını tek başına her zaman sevinilecek bir gelişme olarak görmemek gerekir, diye. Biz büyüme hızımız arttığı zaman daha çok ithalat yapıyoruz. Dolayısıyla kasımdaki bu hareketin devamını gözlemek gerek.
Türkiye, 2012'deki büyümenin düşük olmasının yaratacağı baz etkisiyle bu yıl en azından geçen yılkinden daha fazla büyüyecek gibi görünüyor. Yüzde 4'ü yakalayabilir miyiz, şimdiden bir tahmin yapmak zor, ama bu mümkün olamayacak bir hedef değil, hatta bu oranı aşmamız bile mümkün. 
Hep, "hızlı büyürsek, bu da daha çok iç talep canlılığıyla olursa enflasyonun kontrolden çıkar" diye kaygı duyuyoruz. Kontrolden çıkacak enflasyonla kastettiğimiz de öyle geçmiş yıllardaki gibi çift haneli oranlar değil artık. Geçen yıl yüzde 6 dolayında kaldığını tahmin ettiğimiz oranın büyüme uğruna birkaç puan yukarıda oluşmasından çok endişe etmeli miyiz örneğin? Tercih yapmak durumundayız. 
Tam, "Alışacaktı öldü" durumu oluşacak gibi görünüyor. Çoğu sektör, işlerin iyi gitmediğinden, piyasada para olmadığından yakınıyor, haklılar da. 
Konut stokunun 1 milyona doğru yol aldığı, tüketicinin de, reel kesimin de ekonomiye olan güveninin genel yönünün aşağı olduğu bir süreçteyiz. Bu güvensizliği biraz olsun gideremezsek, o konutların hepsi üstümüze "devriliverir", altında kalırız.
Yani temel sorunlarımızdan biri ekonomiye güven duygusunun büyük ölçüde yitirilmiş olması. Elinde üç kuruşu olan reel getiri sağlayamasa bile nakitte kalmayı tercih ediyor, yarın ne olacağını bilemediği, kestiremediği için. 
Dolayısıyla 2013'te temel sorunumuz neredeyse tümden yitirmiş durumda olduğumuz ekonomiye güveni ne ölçüde yerine koyacağımızda düğümleniyor. Bu güvensizliği tümüyle yok edebilmek, güveni yeniden oluşturabilmek şansına sahip değiliz. O yüzden "ne ölçüde" vurgusuna gerek duyuyoruz. 
2013'te bizi yoğun bir şekilde siyasal gerginliğin beklediği de ortada. Üstelik bu kez bu gerginlik iktidar ve muhalefet partileri arasında yoğunlaşmayacak; büyük ölçüde Çankaya ile Başbakanlık arasında ortaya çıkacak. Bir bilek güreşi zaten var, ta 2007'den beri. Bu çekişme geçen yıl daha da belirginleşti, 2014 öncesinde biraz daha belirgin hale gelecek. 
Yani, 2013'ü, 2014'e dönük siyasi hesaplaşmaların gölgesinde ve bu hesaplaşmanın etkisi altında geçireceğiz.
Tüm yazılarını göster