2012'yi karşılarken

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Dün 2011'i değerlendirdik, bugün de 2012'de bizi nelerin beklediğine bakmak istiyoruz.

2012'ye ilişkin temel değerlendirmede hemen herkes görüş birliği içinde görünüyor. Zor bir yıla, daha doğrusu belirsizlik dozunun çok yüksek olduğu bir yıla girildiği görüşü hakim. Bu zorluk ya da belirsizlik, bize özgü bir sorun değil. Tam tersine, biraz da ithal etmek durumunda olduğumuz bir belirsizlikten söz ediyoruz. Dolayısıyla bu belirsizliği ve yaratabileceği zorluğu yok edebilmek de bizim elimizde değil.

Temel sorun kaynağının AB olduğu çok açık. Buna hiç hesapta olmayan yeni sorunlar da eklenmiyor değil. Örneğin petrol sevkıyatı konusunda Hürmüz Boğazı özelinde ABD ile İran arasında yaşanan restleşmenin petrol fiyatlarına olan etkisi. Bu durumun fiyatları ne ölçüde ve ne süreyle yukarı çekeceği kestirilememekle birlikte, işte hiç hesapta olmayan ve çözümü konusunda bizim hiçbir etkide bulunma şansımız bulunmayan bir konu…

AB'deki sorunların bizi çok olumsuz etkileyeceği kaç kez yazıldı. Dolayısıyla AB'deki sorunlar ve euronun düzeyi bizim için çok önemli. 2012'de bu sorunlar hafifleyecek mi, yoksa daha mı ağırlaşacak, bilinmiyor. Bu bilinmezlik de kaygıları artırıyor.

Biz yine GSYH'den başlayarak 2012'de temel göstergelerde neler beklememiz gerektiğine bakalım:

GSYH: 2011'de yüzde 4.5 düzeyinde öngörüldükten sonra yüzde 8 dolayında gerçekleşeceği beklenen büyümede 2012 hedefi yüzde 4. IMF ise Türkiye'nin 2012'de yalnızca yüzde 2.2 büyüyebileceğini öngörüyor. 2012 için tahmini en zor büyüklüklerin başında GSYH'nın geldiğini söylemek gerek. Bir yandan iç talepteki canlılığı kısmaya dönük adımlar atılıyor, bu yönde hazırlıklar var. Kredi kartlarına tek limit getirilmesi gibi… Bir yanda AB'deki sorunların ne yönde ve ne boyutta seyredeceği bilinmiyor. Tüm bu etkenler üretimi ve bağlı olarak GSYH büyüklüğünü etkileyecek unsurlar.

Enflasyon: Enflasyonda orta vadeli program ile Merkez Bankası öngörüsünün aynı olmaması tuhaf bir durum oluşturuyor. 2012 için Merkez Bankası yüzde 5 enflasyon hedefliyor, 2012-2014 dönemi orta vadeli programına göre ise hedef yüzde 5.2 düzeyinde. Arada 0.2 puan gibi pek de önemli sayılmayacak bir fark varsa da, "Bu fark niye var ki" sorusu yanıtsız kalıyor. Aynı durum 2011 için de geçerliydi; 2011 hedefi Merkez Bankası'na göre yüzde 5.5, OVP'ye göre yüzde 5.3'tü.

2011'i çift hanede kapatacağı kesin gibi olan TÜFE'nin 2012 sonunda yüzde 5'lere inmesi bir mucize. Eğer 2012'deki TÜFE, mayısta bu yılkinden çok çok az artarsa, haziran ve temmuzda bu yılki kadar gerileme gösterirse, ekim ve kasımda da bu yıl kaydedilen artışların çok altında bir artış ortaya çıkarsa, yıllık oran yüzde 5'lere inecek. Mayıs, ekim ve kasımda bu yılkine göre daha düşük artışlar ortaya çıkması beklenmeli, ama bu bile bizi yüzde 5'e götürmeye yetecek gibi görünmüyor.

Dış ticaret: Bu yıl ekim sonu itibariyle yıllık bazda 239 milyar doları bulan ve yılın tümünde 250 milyar dolara ulaşması sürpriz sayılmayacak olan ithalatta 2012 hedefi 249 milyar dolar. Ekim sonunda 133 milyar dolar olan ve yılı 140 milyara yakın bir düzeyde tamamlaması beklenen ihracatta ise 2012 hedefi 148 milyar dolar.

Eğer 2012'deki ekonomik büyüme yüzde 4 değil de, çok daha aşağılarda oluşur, hatta negatif bir oran görülmezse ithalatı 249 milyarda tutmak çok zor olacak gibi görünüyor. Hele hele petrol fiyatlarında ortaya çıkabilecek riskler göz önüne alındığında…

Bu yıl 110 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilen dış ticaret açığının 2012'de 100 milyarda tutulmasının öngörülmesi de bir başka iddialı hedef olarak dikkati çekiyor.

Cari açık: OVP çerçevesinde bu yılı 72 milyar dolar düzeyinde kapatacağı tahmin edilen cari açığın 2012'de 65 milyara inmesi öngörülüyor. Açığın GSYH'ye oranının da yüzde 8 olması bekleniyor.

Bu yılki açığı 72 milyarda tutmak zor görünüyor, gerçekleşme 75-80 milyar dolar arasında olabilir. Ekonomik büyümenin yavaşlaması paralelinde, artmayacak, hatta küçük ihtimal de olsa daralacak dış ticaret açığı sayesinde cari açığın 65 milyara inmesi makul bir hedef olarak görülüyor.

Dolar kuru: Dolar kurunda müthiş bir oynaklık var ve yılı hangi düzeyde kapatacağımızı tahminde zorluk çekiyoruz. Dün, yılı 1.88'de kapatabileceğimizden söz ettik, şimdi ibre 1.90'ı gösteriyor. Varsayalım yılı 1.90'dan kapattık. Yıl ortalaması ise 1.64 dolayına denk gelecek.

OVP'ye göre 2012 için yıl ortalaması dolar kuru öngörüsü 1.73. Biz, 1 Ocak 2012'ye 1.90 ile başlarsak, yıl ortalamasında 1.73'ü nasıl yakalayacağız? Demek ki yıl içinde TL önemli ölçüde değer kazanacak. Yok eğer 1 Ocak'taki kur hiç değişmeden tüm yıl boyunca sabit kalırsa, 2012'nin ortalaması 1.90 olacak, bu durumda 2011'in 1.64'lük ortalamasına göre dolarda yüzde 15'in üstünde bir artış yaşanacak.

Bütçe: 2012 merkezi yönetim bütçesinde gelirler 330 milyar, giderler 351 milyar, buna göre bütçe açığı da 21 milyar lira olarak öngörülüyor. Faiz dışı fazla hedefi ise 29 milyar lira.

Bütçe için şimdiden yapılabilecek fazla bir değerlendirme yok. Mevcut vergilerle bu tabloya ulaşılıyor zaten. 2012'de yeni vergi düşünülmediği de açıklandı; ama buna ne ölçüde uyulur, zaman gösterecek.

Yeni yılınız kutlu olsun… Sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yıl dileğiyle…

Tüm yazılarını göster