2010 ve 2007

UZMAN GÖRÜŞÜ dunyaweb@dunya.com

Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım

17 Ağustos 2007'de Fed, olağanüstü bir toplantı ile politika faiz oranlarını 50 baz puan azalttı. Subprime krizi nedeniyle dalga dalga yayılmaya başlayan etkileri yeni yeni dikkate almaya başlayan piyasalar bu faiz indirimin yarattığı yeni para bolluğu beklentisi ile çoştu. S&P 500 iki aydan kısa bir süre içinde yüzde 12 arttı. Haziran ortasında yüzde 5,30 seviyelerine kadar yükselmiş olan 10 yıllık ABD Hazine tahvilleri faizleri Eylül'de yüzde 4,33 seviyelerine kadar geriledi. Subprime krizi nedeniyle mortgage piyasalarında yaşanan kargaşaya rağmen benchmark Fannie mortgage bonolarının (MBS) faizlerinin yüzde 6,40'den yüzde 5,40'ye kadar geriledi.

Genel kabul gören görüşler, subprime alanında oluşmaya başlayan sorunların sınırlı boyutta kalacağı, ABD ekonomisinin tamamını etkilemeyeceği ve başka ülkelere yayılmayacağıydı. Bu değerlendirmede yapılan hata, mali piyasalar ve ekonomi arasındaki etkileşimin boyutu ve gücünün küçümsenmesiydi.

Günümüze döndüğümüzde, Yunanistan'da başlayan ülke borçları sorunlarının genel kabul gören görüşlere göre, birkaç ülke ile daha sınırlı boyutta kalacağı şeklinde. Bunun yanında hatırlanacak olursa, seneler süren düşük borçlanma maliyetleri sonrası piyasa bir anda Yunanistan aleyhine döndü. Dolayısıyla bu tip konularda zamanlamayı ve tetikleşen etkenleri bilmek mümkün olmayabiliyor.

Halbuki bizce büyük durgunluğa dönüşen 2007/2008 krizinden çıkarılması gereken derslerden biri de,  mali piyasalar ve ekonomi arasındaki etkileşimi ile finansal sistemdeki kırılganlıkları daha fazla ciddiye alma ihtiyacı. Ayrıca, finansal varlıkların fiyatlarının temel değerlerinden değişik nedenlerden de sapabileceği ve yansıttığı düşünülen ekonomik temelleri ciddi oranda etkileyebildiği de bir kez daha görüldü.

Önümüzdeki dönemde tüm dünyada, büyüme verilerinin gittikçe daha fazla yavaşlamaya başlayacağını öngörüyoruz. Genel beklentinin ve piyasanın yansıttığı görünümün yumuşak bir yavaşama ile uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bazı veriler ve ECRI gibi başarılı bazı öncü büyüme göstergeler, büyümedeki yavaşlamanın çok daha sert olabileceğini işaret ediyor.

Bu durumun ekonomi ve piyasalar açısından son derece önemli olduğunu eklemeliyiz. Böyle sert bir yavaşlama geçekleşecekse, bu görünüm altında, Yunanistan gibi bazı ülkelerin bütçe imkanlarının için sonuna kadar ve piyasanın bu ülkeleri mali sıkılaştırma için zorlanıyor. Tüm bunları göz önüne alındığında para politikasına daha fazla iş düştüğü anlaşılıyor. Öte yandan faizlerin seviyesine bakarak bazı ülkeler için (örneğin Almanya ve ABD) mali gevşeme imkanı olduğunu savunmanın gerçeği yansıtmadığını düşünüyoruz.

Dünyanın değişik yerlerinden zayıflama işaretleri gelmeye devam ettiğini görüyoruz. ABD'de Cuma günü tarım dışı istihdamın Temmuz  ayında beklentilerden fazla azaldığını gösteren verinin ardından ekonomideki toparlanmaya  dair endişeler arttı ve borsalar düştü.

Bu düşüş ise sınırlı kaldı çünkü bu veri Fed'in yarın yapacağı faiz belirleme (FOMC) toplantısında ekonominin zayıflamasına tepki olarak daha niceliksel gevşemeye (QE) gidebileceği beklentisini arttırdı.

Bu beklentilerin ne kadar gerçekçi olduğu tartışılır. Fed'in bilançosunu daha fazla arttırmasından ziyade, aldığı MBS itfasından dönen para ile hazine tahvil alımı yapması gibi bilançosunu büyütmeyen tedbirler alması bizce daha olası. Geçen hafta Wall Street Journal'de çıkan haberin de bu yönde olduğunu not ediyoruz.

Fed toplantı kararı ile beraber Çin'de bu hafta açıklanacak enflasyon, sanayi üretimi gibi verilerin piyasalar açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz.

Tüm yazılarını göster