2009'da bütçe açığı, hedefin çok üstünde kalabilir

Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

3. çeyrek büyüme rakamının da net olarak teyit ettiği gibi yapısal olarak büyümesi son yıllarda ciddi şekilde yavaşlamakta olan Türkiye ekonomisinin küresel krizin de etkisiyle 2009 yılında ciddi bir daralma sürecinden geçeceği artık neredeyse bütün yorumcular tarafından üzerinde mutabık olunan bir beklenti. Hal böyle iken, para politikasının yanı sıra, Maliye politikasının da belirli ölçülerde gevşetilmesi gerekiyor. Ancak, Maliye Bakanı Unakıtan nedense bu genişlemeden yana değil. Evet, normal şartlarda, Türkiye gibi bir ülkenin Maliye'sinin alması istenilen ihtiyatlı tavır da budur zaten. Ancak bugünlerde özel şartların etkisi altındayız. Üstelik Türkiye, ekonomisinin daraldığı durumlarda "otomatik dengeleyici" işlevi gören doğrudan vergi tahsilatı çok az olan bir ülke. Türkiye'de vergi gelirlerinin çok yüksek bir bölümü KDV, ÖTV, damga vergisi vs. gibi sabit oranlı vergi ve harçlardan oluşuyor. Bu vergiler hem gelir dağılımına menfi etki yapıyor, hem de ekonomik daralma zamanlarında azalmadıkları için otomatik dengeleyici görevi göremiyorlar. (Halbuki, örneğin kurumlar vergisi, daralma zamanlarında şirket kârları azaldığı için, otomatik olarak azalıyor, az da olsa bir dengeleyici görevi görüyor.)

Görünen o ki, hükümet (ne kadar alâkasız olsa da) geçmişteki gıda ve turizmdeki KDV indirimlerini de bahane ederek otomotiv sektörü de dahil olmak üzere her türlü vergi indirimine karşı bir tutum içerisinde. İlk bakışta anlamsız gözükse de, 2009 yılı bütçesinin alarm veren durumu ve IMF'nin bu konudaki muhtemel uyarıları dikkate alındığında hükümetin bu yaklaşımı oldukça anlam kazanıyor. Açıkçası, AKP hükümetinin iktidarı süresince en başarılı icraatlerinden biri bütçe disiplinini korumak oldu. IMF stand-by anlaşmasının %4.5 gibi oldukça yüksek bir faiz-dışı fazla gerektiren hedefine oldukça yakın bir performans elde ettiler. (2002-2007 ortalaması %3.9) Bu duruma şans da yardım etti doğrusu. (Giren sıcak para nedeniyle cari açık sorunu yaşamadan ithalat ve özellikle yüksek fiyatlı akaryakıt üzerinden aldığı vergiler müthiş arttı mesela.) Vergi toplama ve özelleştirme konusunda da geçmiş hükümetlere göre çok daha iyi bir performans gösterdiler şüphesiz. Belli ki hükümet 2009 bütçesini de global krizi hiç dikkate almadan gerek büyüme hızını yüksek öngörerek (%4), gerekse de gelirlerdeki göreceli başarılı performansın devam edeceğini varsayarak (gelirlerde nominal artış hedefi %15.5) hesaplamış bulunuyor. Ancak, dış kaynağın kesildiği ve ekonominin hızla daralmaya başladığı bugünlerde bu hedefleri uzaktan tutturmaları bile bence imkansız.

2009 bütçesinin 262.1 milyar TL olarak bütçelenen giderleri aynen korunarak gelirleri üzerinde 2008 bütçesinin tahmini nihai sonucu baz alınarak aşağıdaki gibi bazı gerçekçi düzeltmeler yapınca durumun vehameti daha belirginleşiyor.

1- Toplam ithalatın 2008'e göre TL bazında %10 kadar düşeceğini öngörerek ithalattan alınan vergi gelirlerinin o miktarda azaltılması (=gelirlerde en az 3 milyar azalma).

2- Akaryakıt üzerinden alınan vergilerde bu sene 1.3 kur ve 90 dolar ortalamadan 24 milyar TL bir gelir toplandığını varsayarak önümüzdeki sene 1.5 kur ve 60 dolar ortalamadan 18 milyar TL bir gelir elde edileceğinin varsayılması. (=gelirlerde 6 milyar TL azalma)

3- 2008'de işsizlik ve özelleştirme fonlarından (bütçe mantığına ters olarak) bütçeye gelir kaydedilen 8 milyar TL'nin en az yarı yarıya azalacağının varsayılması (=gelirlerde 4 milyar TL azalma)

4- Kurumlar vergisi tahsilatında nominal olarak hiç artış olmaması

5- Kalan vergilerle diğer gelirlerin tamamının %7.5 deflatör + %2 tahmini senelik büyüme oranı kadar artırılması.

Bu makul varsayımlar sonucunda 2009 için toplam gelirler 211 milyar TL olmaktadır. 2009 bütçesinde öngörülen rakam ise 249 milyar. Arada 38 milyar fark var. Böylece, 2009 bütçe açığı hükümetin hedefi olan 13.5 milyar yerine, 51.5 milyar TL olmakta. Bütçe açığının milli hasılaya oranı da takriben %4.9.

Resme böyle bakınca hükümetin neden her türlü vergi indirimine karşı olduğu ve neden IMF ile bir türlü anlaşamadığı daha net ortaya çıkıyor. Çünkü aslında 2009 bütçesi belki de gereğinden fazla bile açık durumda. IMF büyük ihtimalle hükümeti ya bazı giderleri kısmaya, ya da yeni gelir kalemleri yaratmaya zorluyor. Ancak işsizliğin (Kasım ayında gelir vergisi tahsilatının gerilemiş olması işsizliğin ciddi boyutta artmakta olduğunun öncü bir göstergesi) ve ticari sorunların hızla artmakta olduğu böyle bir dönemde bunların yapılması fiilen imkansız. Daha önce Sn. Unakıtan'ın bazı son dakika önlemleri ile şapkadan tavşan çıkardığını gördük, ancak bu sefer işi gerçekten çok zor!

(Öte yandan, dış finansman imkanlarının çok kısıtlı olacağı şimdiden belli olan 2009 yılında böyle bir bütçe açığı oluşmasının gerek doğrudan iç borç faizleri üzerinde, gerekse de kamunun baskınlaması (crowding out) yoluyla ekonomi üzerinde yaratacağı etkiler de iyi irdelenmelidir kanaatimce.)

Tüm yazılarını göster