2009 yılında bankacılık sektörünün görünümü

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Türk bankaları 2008 yılında dünya mali sistemini sarsan depreme rağmen hızlı büyüme temposunu sürdürdü. Ekonomik büyümede yılın son üç ayında görülen sert yavaşlamaya rağmen 2008 yılı genelinde Türk Lirası krediler yüzde 22, yabancı para krediler dolar bazında yüzde 20 oranında büyüdü. Döviz kurlarında görülen yükseliş nedeniyle toplam krediler Türk lirası bazında yüzde 30'a yakın arttı.

Ancak bankacılık sektörü 2008 yılı Kasım ayından itibaren kredi büyümesinde frene bastı. Avrupa'nın durgunluğa girmesiyle birlikte Türkiye ekonomisinden gelen küçülme sinyalleri ve takipteki alacaklarda görülen artış bankaları daha ihtiyatlı davranmaya zorladı.

Takipteki alacak seviyesindeki hızlı artış bankaları özel sektöre verdikleri kredileri azaltıp kamuya verdikleri borcu artırmaya zorladı. Kredilerin toplam aktifler içindeki payı eylül ayında gördüğü yüzde 53 seviyesinden sene sonu itibariyle yüzde 50'nin altına geriledi. Buna karşı menkul değerlerin aktiflerdeki payı yüzde 26 seviyesinden yüzde 27.5 seviyesine yükseldi.

Sektör uzmanları tarafından yapılan tahminler 2009 yılında Türk bankalarının kredilerini artırmaktan kaçınacakları yönünde. 2009 yılında bankaların mevduatlarının yüzde 10 civarında artması buna karşı kredilerin büyümesinin yüzde 5 civarında kalması bekleniyor. Mevduatın kredilerden hızlı büyümesi nedeniyle oluşan likidite fazlası ile bankaların yurtdışına olan borçlarını kısmen geri ödemeleri ve portföylerindeki devlet borçlanma senetlerinin payını artırmaları bekleniyor.

Ekonominin daraldığı ve takipteki alacakların hızla arttığı mevcut konjonktürde bankaların kredi verme iştahının azalmasını yadırgamamak gerekli. Bankacılık sektörü ekonominin aynası gibidir. Eğer işlerin kötü gittiğine inanıyorlarsa kredi vermekte seçici davranırlar. Olası bir dışsal şok karşısında zorlanacak küçük işletmelere verdikleri kredileri azaltırlar. Problemli krediler arttığı için portföylerinde büyük şirketlere verilen kredilerin ve devlet tahvillerinin payını artırırlar.

Buna karşı ekonomik aktivitede ve banka kredilerinde 2001 yılındaki gibi sert bir daralma beklenmemeli. Türkiye ekonomisi kamunun borçlanma ihtiyacının azaldığı ve özel sektörün ekonomik büyümenin ana motoru haline geldiği sağlıklı bir süreçten geçiyor.

Ekonomik durgunluk ve yaklaşan seçimler dolayısıyla artan kamu harcamaları kısa vade için kamu borçlanma ihtiyacını artırarak mali kalabalıklaşmaya yol açabilir. Ocak ayı bütçe rakamlarında görülen bozulma bunun en iyi örneği.

Ancak ekonomik durgunluk ve yerel seçimler nedeniyle bütçe verilerinde görülen bozulma ile ana trend karıştırılmamalı. Orta vadede kamu borçlanma ihtiyacının azalmaya devam etmesi ile özel sektörün mali sistemden aldığı payın artmaya devam etmesi kaçınılmaz.

Merkez Bankası'nın faiz indirimlerine paralel kamu borçlanma senetlerinin faizlerinde görülen yaşanan gerilemenin kredi kanallarının yeniden açılma sürecini hızlandıracağına inanıyoruz. Mali plasmanlar yoluyla kar edemeyeceğini gören bankaların büyük ve orta boy şirketlerden başlayarak kredi vermeyi hızlandıracağını tahmin ediyoruz.

Ancak bankacılık sektörüyle ilgili iyimserliğimizin devresel faktörlerden çok yapısal nedenlere dayandığını hatırlatalım. Türkiye ekonomisindeki yapısal değişim başta bankalar olmak üzere mali kesimin büyümesini gerektiriyor.

Tüm yazılarını göster