10 numara denince akla Hagi, Maradona, Pele, Platini, Messi gelir. Bir de sonu “on” ile biten ekonomik terimler var.
Resesyon, enflasyon, stagflasyon, provizyon. 10 numaralı sokağı meşhur İngiltere, Japonya, Danimarka, Finlandiya, İrlanda, Estonya resesyona giren ülkeler. Almanya, Kanada, Romanya, Litvanya ise aday ülkeler.
Durgunlukla beraber enflasyon ve işsizlik yüksek seyrederse, stagflasyona girip eğer Fed faiz indirimlerine beklenenden geç başlarsa bu senenin sonuna doğru göreceğimiz ülkeler. Nitekim bizde iş insanları kontrollü gidere dikkat çekti demeçlerde.
“Stagflation—Economics U$A: 21st Century Edition” Films Media Group (Infobase Learning Company) tarafından 2012 yılında çıkarılmış 29 dakikalık bir eğitim filmi. 1970’lerde Arap petrol ambargosu ile oluşan stagflasyonu başkan Ford ve Fed başkanı Arthur Burns’ün para arzını boğarak aşmaya çalıştığını, başarısız olduklarını anlatıyor. Başka filmlerde faiz artışının işsizliği beraberinde getirdiği ve Volcker’ın yeni ekonomik düzende enflasyon için geleneksel yöntemlerin işlemediğine değinmesine yer veriyor. Senaryolar tanıdık geldi mi?
2021 yılında henüz Rusya-Ukrayna Savaşı yokken sonbaharda katıldığım programlarda enerji ve tedarik şoklarına dikkat çekmiş, bunun arz enflasyonu olduğunu söylemiştim. Çin Modeline de ülkede ilk defa o zaman değinmiştim.Fed dünyada geçerliliği sorgulanan Phillips Eğrisini dikkate alarak faizleri yüksek tutmaya devam ediyor ancak ÜFE, TÜFE pek oralı değil hala.
Çekirdek zaten yüksekti, manşet beklenenden yüksek geldi. Bankaların birikmiş tahvil zararı 700 milyar seviyesinde. Fed’in ise Eylül 2023 rakamı 1.3 trilyon dolar zarar. Yeni rapor henüz çıkmadı. Ama ABD’li şirketlerde işten çıkarmalar başladı. Seçim de yaklaşıyor. Şimdi bu ana akım ortodoks para politikası izleyen ülkelerde durum buyken, bizde iktisat bilimi kurallarını takip etmeliyiz, ediyoruz, farklı bir şey yapılmayacak söylemleri var.
Akaryakıt bayileri ise banka POS komisyonları nedeni ile beyaz bayrak kaldırdı. Kamu bankaları komisyon ve kart kampanyasına başladı. Daha kredi kartına tartışılan düzenleme getirmeden hem de. Yine hatırlatalım, kart ciroları enflasyondan dolayı şişiyor, aynen ABD’de %20’yi aşkın faize rağmen rekor kırması gibi.
Kredi kartlarında, kozmetik, alkollü içecek, ofis malzemeleri, telekomünikasyon, yemek, gıda, akaryakıt harcamalarında taksit yasağı varken, nasıl talep yarattığını keşke ana akım ortodoks pop iktisat yorumlarda görsek. Pek sofistike hesaplamasalar da bankaların şubeler cari faizi yani fonlama maliyeti ile BKM takas komisyonları dahilinde, POS komisyonları veya karşılığına denk gelen bloke gün sayısı bulunur.
Yani artan faiz (maliyeti) nedeni ile POS komisyonlarında veya bloke gün sayısında yükseliş olur ve POS’la provizyon esnafın, akaryakıt istasyonunun, haliyle vatandaşın belini büküyor.Bir ülkenin uyguladığı ekonomi programı yerli ve milli değil, ortodoks, neoklasik ve neoliberal ekolden ithalken; dolarizasyonu, cari açığı kartlarla, kredilerle nasıl engellersiniz, işte bütün mesele bu.
“Enflasyon her yerde parasal olgudur” diyen monetarist görüş ile ortodoks para politikası kredi kartları genişlemesini hedefe koyarken, heterodoks politikaları, örneğin Modern Monetary Theory (MMT) yok sayıyor.Kredi, mevduat, politika faizi arasında karmaşık düzenlemelerle link koptu denirken bir hatırlatma.
ABD’de kredi kartı faizi %20, mevduat faizi binde 5, politika faizi %5.25. Fed Main Street Lending Program, Paycheck Protection Program Liquidity Facility, Bank Term Funding Program karmaşık düzenleme değil mi? Diyelim ki Fed bir başarı öyküsü. Örneğe göre yüzde 5 enflasyon hedefi olan bir merkez bankasının bir tane 4.5 politika faizi olur, “10” tane olmaz.Geçen hafta sosyal medyada en çok tartışılan konu: “asgari ücret, maaş artışı talep yaratır, enflasyonisttir”.
Ana akım pop iktisat söylemi. Çayın memleketinde bardak çay 15 TL, nasıl yaratsın? Rekor açık veren bütçede personel gideri %20, faiz ise %“10” paya sahip. O zaman denk bütçe ütopyasındaki ortodoks anlayışa göre bu faiz enflasyonist değil midir? Asgari ücret enflasyon yaratıyor diyen hiç mi Alpay’dan “Fabrika Kızı”, Cem Karaca’dan “Tamirci Çırağı” dinlememiş, dinlediyse de keyif almamıştır?