1 Ocak 2005 ve 1 Ocak 2009 tarihleri neyi hatırlatıyor?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Özellikle de 1 Ocak 2005? Ne olmuştu dersiniz bu tarihte? Söyleyelim; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkındaki 5083 sayılı Kanun yürürlüğe girmişti. Kanunun Resmi Gazete’de yayım tarihi 28 Ocak 2004’tü. Hala hatırlayamadınız mı bu Kanunun içeriğini? Yormayalım sizi! 5083 sayılı Kanun, TL’den 6 sıfır atılmasını öngören kanundu. Yani Türkiye, tam 9 yıl önce parasından 6 sıfır attı, TL’nin adı da YTL olarak değiştirildi.

Gelelim ikinci tarihe, yani 1 Ocak 2009’a… Paradan 6 sıfır attıktan sonra 1 Ocak 2005’ten itibaren kullanılmaya başlanan YTL’den paramızın normal ismine, yani TL’ye döndük, yeni banknotlar ve madeni paralar tedavüle girdi. YTL banknot ve madeni paralar da bir yıl süreyle tedavülde kaldı. 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren ise halen kullanmakta olduğumuz paraya geçtik.   

Şimdi 2014 yılındayız. Bol sıfırlı TL geride kalalı tam 9 yıl olmuş. Ama “yerine göre” bol sıfırlı TL’yi geride bırakamayanlar var. YTL’yi ise unuttuk, artık kimse paradan söz ederken TL yerine YTL demiyor. Eh o da bir kazanç!

Bol sıfırdan vazgeçemeyenler

Biz, özellikle küçük tutarlı miktarlardan söz ederken miktarın sonuna konuşmamızı destekleyici bir sözcük yerleştirmeye alışmış bir toplumuz. Konuşma dilinde bizi rahatlatan sözcük de “milyon”du. Pazarcı esnafı bağırırdı, hala da devam edenler var ya; “Bir milyon, beş milyon” diye. O milyonlar gitti, geriye bir lira, beş lira kaldı. Ama dilimiz bir türlü alışamadı “Bir lira, beş lira” demeye. Parada sıfırlar duruyormuş gibi “Bir milyon, beş milyon” diyenlerimiz, azalmış olsa da hala var. 

Ama neyse ki etiketleri kısalttık. Hele hele, rakamdan önce yazılacak diyerek kesinlikle yanlış bir yere oturttuğumuz TL’nin simgesiyle birlikte milyonu neredeyse tümden çıkarıp attık etiketlerden. 
Vatandaşın konuşma dilinde milyonuna “sahip çıkması”nda yadırganacak bir durum yok, bazı alışkanlıkları silmek kolay değil çünkü. Araba fiyatları 50 bin lira olmuyor, 50 milyar varken; evler 200 bine satılamıyor, 200 milyara satmak dururken! Konuşurken bol sıfırlı konuşuyoruz da, gerçekleştirirken doğaldır ki olması gereken üzerinden hesap yapıyoruz.

Bu durum, vatandaş için normal ve masumane. Birini kandırma, yanıltma isteği yok çünkü.

Ama ya siyasetçiler! 

İster iktidar, ister muhalefet olsun siyasetçilere gelince durum değişiveriyor. Temelde yapılan şu: Herhangi bir rakam küçük mü gösterilmek isteniyor, sıfırları atılmış mevcut ve geçerli TL üzerinden konuşuluyor. Yok rakam büyük mü gösterilmek isteniyor, o zaman da artık tedavülden çoktan kalkmış bol sıfırlı TL’ye dönülüveriyor. 

Tuhaf olan da, TL’den sıfırları atmakla övünen hükümetin buna çok başvuruyor olması. Hele hele bazen öyle örnekler görüyoruz ki… Aynı konu anlatılırken, aynı obje için maliyet yeni parayla, elde edilen gelir eski parayla söylenebiliyor. Örneğin, Ankaralıların çok iyi bildiği Eskişehir yolundaki çelik kafesin Büyükşehir Belediyesi’ne 70 küsur milyona malolduğu, ama Belediye’nin burayı 200 küsur trilyona sattığı söylenebiliyor. Bir anlamda elmayla armut kıyaslanınca, ortaya böylesine “muazzam bir kar” çıkıveriyor. Rakamlar aynı bazda söylenmeyince, bazı vatandaşlar da hiç kuşku yok ki “Vay be, kara bak kara” diye düşünüyordur. E amaç da bu düşüncenin oluşmasını sağlamak değil mi zaten!

Bir yandan, “Onlar Cumhuriyet boyunca enflasyonla paramıza sıfır üstüne sıfır eklediler, biz attık o sıfırları” diyeceksiniz, diğer yandan bir anda 9 yıl önceye dönüp o bol sıfırlı paraya sarılacaksınız sıkı sıkı. Çünkü biliyorsunuz ki, toplum hafızası hala o çok sıfırlı parayı daha iyi algılıyor. 
Dolayısıyla; sıradan ve cılız “milyon” yerine, ağzınızı doldura doldura “trilyon” demek varken… Ya da “milyar” yerine, “katrilyon, katrilyon” diye seslenmek dururken… Ne gereği var sıfırları atılmış parayı kullanmanın!

Tüm yazılarını göster