'Eleman bulamıyorum' yakınması resmileşti!

Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke, işsizliğin sanayi sektörü ile değil fastfood, konfeksiyon gibi hizmet sektörü sayesinde düşmeye başladığını anladı.

Ve 3 ay önceki kararlılığından döndü.

Tahvil alım miktarını azaltmadı, ABD’nin de bizim gibi sıcak parayla büyüyebildiğini/büyüyebileceğini tescilledi.

*          *          *

Bize de bu fırsatı değerlendirmek düşüyor şimdi, yaşadığımız son 3 aydan dersler çıkartarak.

*          *          *

Ekonomi bu mu?

Ekonomistlik bu mu?

Tabii ki değil…

*          *          *

Tekrarlıyoruz sürekli, “İthalata, tüketime, sıcak paraya dayalı büyüyoruz.”

Devlet Bakanı Babacan’ın deyimiyle, “Kalitesiz büyüme gerçekleştiriyoruz.”

Büyümeyi her zamankinin aksine ‘ihracat’ ve ‘üretimle’ sağlamayı planlıyoruz/programlıyoruz.

Ama üreticilerimizi son 7-8 yıldır “Eleman bulamıyorum” diye kıvrandırıyoruz.

Zamanının büyük bölümünü reel sektör temsilcileriyle geçiren bizler ise sorumlulukla bu sorunu yazmaya/dillendirmeye devam ediyoruz.

*          *          *

Geçtiğimiz yıl İŞKUR Genel Müdürü Nusret Cömert ile konuşurken de bu konunun üstünde durmuştuk. 

Cömert’e, “Herkes eleman arıyor, bulamıyor” deyince, bu konunun sağlıklı bir şekilde/çok örneklemle araştırılması gerektiğini söylemişti. 

*          *          *

Önceki gün İŞKUR’un araştırmaya başlayıp tamamladığını öğrendim.

Araştırma 74 ilde tam sayım, 7 ilde ise örneklem yöntemiyle 10 ve daha fazla kişi istihdam eden 100 bin 852 işyeri ziyaret edilerek gerçekleştirilmiş.

İşgücü arz ve talebinin doğru tespit edilmesi, buna uygun politikaların geliştirilmesi amacıyla yapılan araştırmada her 100 işyerinden 29’unda açık iş olduğu ve 2013 yılı içerisinde her 100 işyerinden 44’ünde eleman temininde güçlük çekildiği ortaya çıkmış.

İŞKUR Genel Müdürü Dr. Nusret Yazıcı “Açık işlerin karşılanması noktasında 81 il müdürlüğümüzde çalışmalar sürüyor. Aktif işgücü programlarımızla eleman bulamayan işverenlerimize yardımcı olacağız” diyor ama…

Millet çalışmaya niyetli mi?

Şüpheli!

*          *          *

Neden?

Uyguladığın politikalarla toplumun genlerine ‘rahatlık şifresi’ enjekte edersen…

En basitinden…

1 ton kömür, 2 kilo pirinç hakkını kaybetmemek için evden çıkmayanlara/çalışmayanlara göz yumarsan…

2 kilo acı biberi, milyonu aşan TV izleyicisi önünde, eşiyle beraber 60 saniyede yiyene otomobil verirsen…

Takla atanı, demiri bükebileni, ağzıyla kamyon çekeni övgülerle ‘yıldız’ yaparsan…

At, eşek, kuş sesi çıkartanları saatlerce şaşkınlıkla izlersen…

Zorla yetiştirdiğin ‘atom mühendisini’ kutunun başına dikip, o kutunun içinde ne kadar para bulunabileceğine yönelik hayaller kurdurtursan…

*          *          *

Bunların yanında…

Araştırana, geliştirene şüpheyle yaklaşırsan…

Uçak üretmek için canını dişine takanı canından bezdirirsen…

Araba üretenle dalga geçersen…

Kansere çare bulabilmek için gecesini gündüzüne katana ‘üç kağıtçı’ damgasını vurursan…

Enerji verimliliği için çalışanı dolandırıcılıkla suçlarsan…

*          *          *

Bunun yanında…

Üniversite hocalarının büyük bölümü kitaplara, teoriye bağlı olup, pratikten yoksunsa…

Eğitim sistemin bilgi kirliliğine göz yumup, ezberciliğin ötesine gidemiyorsa…

Meslek liseleri gözden düştüyse…

*          *          *

Kimi sosyoloğa göre toplumu uyutan/uyuşturan, kimine göre toplumun gazını alan, kimine göre topluma zarar veren bu sisteme göz yumarsak…

Fabrikalarımızın önünde görmeyi arzuladığımız kuyrukları, TV’lerin ya da yardım kuruluşlarının önünde bulmamız ve ABD’nin kararlarını canlı yayınlarda takip etmemiz doğaldır.

Tüm yazılarını göster