Sigorta şirketleri hiçbir şeyden çekmediler şu sağlık sigortalarından çektikleri kadar. 1991 yılından beri özel sağlık sigortası yaptırıyorum. Önceleri ayakta tedavileri de kapsama alan sigortaları tercih ediyordum. Fakat maliyetlerin artması nedeni ile artık sadece yatarak özel sağlık poliçesi satın alıyorum. Özel sağlık sigortaları ne yazık ki ülkemizde çok yaygınlaşamadı. Büyük kurumlar çalışanlarının sağlığını grup sağlık sigortası yaptırarak güvenceye alıyorlar. Son günlerde artan maliyetler nedeniyle kurumlar çalışanlarına sağlık sigortası yaptırma yolundan da yavaş yavaş vazgeçmeye bile başladılar. Bireyler de aynı sebeple özel sağlık sigortası yaptırmaya pek yanaşmıyorlar.
Gençlerin sağlık sigortası yaptırması çok uygun fiyatlara gerçekleşebiliyor. Ama orta yaş grubu sağlık sigortası yaptırmak istediğinde 3-5 bin TL'ler konuşuluyor günümüzde. 20-30 yaşlarında bireyin sadece yatarak 400-500 TL, ayakta teminatı aldığında ise 1.000-1.500 TL civarında özel sağlık sigortası yaptırabileceğini söyleyebilirim. Riskli yaşlara girildiğinde ise sadece yatarak 2.000 TL, ayakta tedaviyi de katarsanız 5.000-8.000 TL arasına kadar çıkabildiğini duyuyoruz. Benim bu konudaki önerim, sağlıklıyken ve gençken en azından büyük riskler için yatarak sağlık sigortası teminatı almanız ve bunu ileriki yıllara taşımanızdır.
"1 TL verdim 3 TL alayım"
Ben 2 milyon TL sağlık tazminatı alan bir hasta da biliyorum, göz damlasının parası ödenmedi diye sağlık sigortasını iptal edeni de. Kendisi yerine amcasını ameliyat yaptırmak isterken son anda yakalanan sigortalı hastayı da biliyorum. Bu sistemin karşılıklı güven esasına dayanarak büyüyebileceğini düşünüyorum. Şirketler sigortalının beyanına güvenerek sağlık sigortası poliçesi düzenliyor. Sağlık sorunu yaşandığında bu sorundan dolayı 5 yıl önce bir sağlık kurumunda tedavi gördüğü ortaya çıktığında, şirketin tazminatı ödemek istememesi kadar doğal bir şey olamaz sanırım. Ama "kişiler doğuştan bir hastalığı olduğunu 30 yıl bilemeyebilir" gibi istisnaları da gözden kaçırmamak gerekir.
Açık söylemek gerekirse sigorta şirketlerinin de, sigortalıların da iyi niyetli olmadıklarını düşünmek istemiyorum. Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Başkanı ve Anadolu Sigorta Genel Müdürü Mustafa Su geçen haftalarda yaptığı açıklamada, sigortalıların aldıkları poliçeleri iyice öğrenmeden, sorgulamadan aldıklarının altını çizmişti. Kasko ve trafikte tüm hasarları tıkır tıkır ödeyen sigorta şirketleri sağlık sigortalarında neden ödemiyor, biraz da bunu sorgulamak gerekir. Acaba suistimallerin artması, medikal enflasyonun sağlık sigortalarındaki poliçelere rekabet yüzünden yansıtılamaması gerekçelerden bazıları mı?
Sağlık sigortası "peşin ödemeli sağlık harcaması" olarak görülmemeli. "Ben şu kadar ödedim, en az o kadar sağlık harcaması yapmalıyım" mantığı yanlış. Bir arkadaşım ile sohbet ederken bana "Ben 1.000 TL sağlık sigortası primi ödüyorum, o sene 600 TL'lik bir tazminat almışım. Gelecek sene yeni poliçemden 400 TL düşülmeli" dedi. Ben de kendisine, "Peki Allah korusun 5.000 TL'lik bir ameliyat olmuş olsaydın, geri kalan 4.000 TL'yi sen sigorta şirketine ödeyecek misin?" diye sordum. Cevap: "O zaman sigortanın mantığı ne?" Yani sigortanın mantığı 1 TL alıp, sana 5 TL tazminat ödemekse, böyle de bir mantık yok.
Sektör çuvaldızı kendine de batırmalı
Altından kalkamayacağımız büyük sağlık sorunları için, yani beklenmedik hastalıklar için yatarak sağlık sigortası yaptırmak yeterli. Sen dürüstsen ve kendine inanıyorsan tazminatın ödenmediğinde "Sigorta Tahkim Komisyonu"na başvurup hakkını arayabilirsin. Sağlık sigortalı sayısı arttıkça bu tür sorunların yaşanacağını zannetmiyorum. Bu arada sigorta şirketleri de çuvaldızı kendilerine batırmalı biraz, ateş olmayan yerden duman da çıkmaz. Sağlık sigortacılığından bu kadar şikayet geldiğine göre buraya dikkat etmekte fayda var. Çünkü sağlık sigortacılığındaki kötü propaganda ne yazık ki tüm sigortacılık sistemine olan güveni de azaltıyor. Çuvaldızı herkes biraz da kendine batırmalı, bakalım kapsama giriyor mu!