Vergi adaleti - dolaylı ve dolaysız vergiler
Abone olVERGİ PORTALI / Servet ERÖCAL
Anayasamızın 73'üncü maddesi, "herkesin, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlü olduğunu; vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının maliye politikasının sosyal amacı olduğunu" belirtmekle hem verginin tanımını yapmakta, hem de vergi yükünün adaletli dağıtılması gereğini belirtmektedir.
Ünlü bilim adamı Albert Einstein'in bütün varlıkların ve fizikî olayların, zaman <http://tr.wikipedia.org/wiki/Zaman>, mekân ve hareketin birbirlerinden bağımsız değil, birbirine bağlı göreli olaylar olduğunu; cismin zamanla, zamanın cisimle, mekânın hareketle, hareketin mekânla ve dolayısıyla hepsinin birbiriyle bağımlı olup hiçbirinin bağımsız olmadığını, örneğin dışardaki bir gözlemci tarafından hareket ettiği söylenen bir geminin, gemi üzerindeki bir kişi tarafından hareketsiz olarak nitelenebileceğini ileri süren ve maddenin kütlesiyle ışık hızının karesinin çarpımının enerjiye eşit olduğu biçiminde formüle edilebilen özel görelilik kuramının, aynı matematiksel kesinlikle olmamak kaydıyla sosyal bilimlerde de geçerli olduğu söylenebilir. Kuramı, genel bir anlatımla verginin bireylerin ödeme gücüne göre alınmasını öngören "vergi adaleti" kavramına uygularsak, bu kavramın, kişi ve toplumsal gruplara göre farklı algılandığını söyleyebiliriz. Örneğin, işçi kesimi, ücretlerden alınan gelir vergilerinin çalışanları ezen adaletsiz bir düzen olduğunu iddia ederken; işveren kesimi, bu vergilerin ve sosyal güvenlik primlerinin bütünüyle işveren üzerine binen ağır yükler olduğunu ileri sürebilir. Nasreddin Hoca gibi karşıt gibi görünen her iki kesime de hak vermek gereği, özel görelilik kuramının sosyal olaylara uygulanmasının doğal bir sonucudur.
Genel kabul gören bir anlayışa göre dolaysız vergiler adil, dolaylı vergiler ise adaletsiz vergilerdir. Dolaysız vergiler, vergi yükümlüsü ile vergi ödeyicisinin aynı olduğu; elde edenin gelir düzeyine göre alınan; yükümlülerin kendilerine düşen vergi yükünü başkalarına yansıtma olanağı bulunmayan vergilerdir. Gelir vergisi, emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi tipik dolaysız vergi örnekleridir. Türk vergi sisteminde en önemli örneklerini Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi'nin oluşturduğu dolaylı vergiler ise, mal ve hizmet kullanımından kaynaklanan; bu vergilere tabi mal ve hizmetlerden yararlanan herkesin, gelir düzeyleriyle ilişki kurulmaksızın aynı oranda ödediği vergilerdir.
Dolaysız vergilerin, kişilerin ödeme güçlerine göre ayarlanabilip uyumlaştırılabildikleri; en az geçim indirimi, matrah arttıkça vergi oranının da arttığı artan oranlılık (müterakkilik) ve gelirin elde edildiği kaynağa göre farklı vergi rejimine tabi tutularak sırf emeğiyle geçinenleri daha düşük vergilendirme (şahsilik) uygulamalarına olanak tanımaları nedeniyle daha adil oldukları ileri sürülmektedir.
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 31'inci maddesindeki, hizmet erbabına çalışma gücü kaybı oranında tanınan "Sakatlık İndirimi"; 32'nci maddesindeki, hizmet erbabının, kendisine, çalışmayan eşine ve yasanın 33'üncü maddesindeki tanıma uygun iki çocuğuna matrah indirimi tanıyan "Asgari Geçim İndirimi" uygulamaları şahsilik ilkesinin örnekleridir.
1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nun 8'inci maddesinin verdiği yetkiyle Bakanlar Kurulu'na "…hiçbir geliri olmayanlara, gelirleri münhasıran sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıklardan ibaret olanlara, gazilere, şehit dul ve yetimlerine brüt 200 metrekareyi aşmayan tek meskenleri için vergi oranını sıfıra kadar indirebilme olanağı tanınması" yine şahsilik ilkesinin bir diğer örneğidir.
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 103'üncü maddesindeki, gelir basamaklarına göre yüzde 15 ile yüzde 35 arasında değişen oranlar artan oranlılık (müterakkilik) ilkesinin bir örneğidir.
Avrupa Birliği ülkelerinde yaklaşık olarak toplam vergi yükünün yüzde 65'i dolaysız, yüzde 35'i dolaylı vergilerden oluşuyorken ülkemizde bu oranın tam tersine yüzde 30 dolaysız, yüzde 70 dolaylı vergilerden oluşması ve bu oranın yıllar itibariyle dolaylı vergiler lehine gelişiyor olması vergi yapımızın adaletsizliğinin bir göstergesidir. Ancak, kişiler arasında ödeme gücü ayrımı yapmama, aynı malı tüketen yükümlülerden gelir düzeyleri ne olursa olsun aynı vergiyi alma özellikleri nedeniyle adaletsiz oldukları belirtilen dolaylı vergilerle ilgili bu önerme her zaman doğru değildir. Örneğin, lüks mallar üzerinden alınan dolaylı vergiler, bazı ithal malları üzerine uygulanan yüksek fonlar gelir dağılımını bozmamakta, tam tersine düzeltici bir işleve sahip bulunmaktadır.
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 28'inci maddesi, vergi adaletini sağlamaya dönük bir araç olarak, Bakanlar Kurulu'na vergi oranını genel oranın 4 katına kadar artırma ve yüzde 1'e kadar indirme yetkisi vermiş ve bu yetki özellikle temel gıda maddeleri oranları düşük tutulmak, günümüzde geçerli olmak üzere yüzde 1, yüzde 8 ve yüzde 18'lik üç farklı oran tespit edilmek suretiyle kanun koyucunun amacına uygun biçimde kullanılmıştır.
Aynı paralelde Özel Tüketim Vergisi Kanunu'nun 19'uncu maddesi de Bakanlar Kurulu'na farklı oranlar uygulama yetkisi vermiş, Bakanlar Kurulu da bu yetkisini özellikle kanuna ekli (III) numaralı listede yer alan lüks ya da sağlığa zararlı ürünlere yüksek vergi oranları uygulayarak adaletli biçimde kullanmaya çalışmıştır.
Vergi adaleti konusunda değinilmesi gereken çok önemli bir konu kayıtdışılığın azaltılması, verginin tabana yayılması yoluyla oranların düşürülmesi konusudur. Bugün ülkemizde istihdam üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik yüklerinin yüzde 40'ların üzerinde, gelişmiş ülkelerdeki yükün 2 katı civarında olduğu, rekabet gücümüzü olumsuz etkilediği, kayıtlı çalışan işverenler aleyhine haksız rekabet yaratarak işsizliğin artmasına yol açtığı çok yaygın olarak dile getirilen haklı bir yakınma konusudur. Yine ülkemizde kayıtdışılığın Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları ve çalışma istatistikleri açısından yüzde 50 civarında olması, vergi kaçağı konusunda bazı otoritelere göre yüzde 70'ler gibi çok yüksek oranlar ifade edilmesi, elektrik gibi bazı kamu mallarında kaçak kullanımın özellikle bazı yörelerimizde yaygın olması da adaletsizliği artıran etkenlerdir.
Vergi sistemimizde dolaysız vergilerin payının belirli bir plan dahilinde artırılması, şeffaflığı sağlayacak kayıtdışılığı azaltacak yeni Türk Ticaret Kanunu tasarısının öncelikle gerçekleştirilmesi, Gelir İdaresi'ni güçlendirecek önlemlerin hayata geçirilmesi ve elektronik vergileme olayının yaygınlaştırılması daha adil, daha etkili ve ülkemizin gelişmesine ve kalkınmasına yararlı bir vergi düzeninin kurulması için gerekli ve yararlı adımlar olarak görülmektedir.