Varlık içinde yokluk mu yaşıyoruz?
Abone olVERGİ PORTALI / Servet Eröcal
Bir yandan yurdumuzun coğrafi konumunu, sahip olduğumuz doğal kaynakları, harekete geçiremediğimiz potansiyel imkanlarımızı, genç nüfus yapımızın yaratabileceği atılım gücünü düşünüp geleceğe umutla bakarken; diğer yandan artan işsizlik, faizleri bile karşılayamayan düşük bütçe gelirleri, yükselme eğilimindeki devasa kamu borçları, olumsuz ekonomik koşullar, dış tahriklerle de beslenerek kardeşliğimizi ve milli birliğimizi tehdit eden boyutlara ulaşan terör belasını dikkate aldığımızda, milletçe neyi yanlış yaptığımızı sorgulayıp, çelişkiyi gidermemiz gerektiği sonucuna varmamız kaçınılmazdır.
Türkiyemiz, toprak büyüklüğü bakımından dünyanın üçte birini elinde bulunduran Rusya Federasyonu dışında Avrupa'nın en büyük ülkesidir. Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü verilerine göre 60 civarında maden ve mineral türüne sahip dünya'nın ilk 10 madencilik ülkesinden biriyiz. Bor minerallerinin yüzde 72'si, mermer yataklarının yüzde 40'ı ülkemizde bulunmaktadır. Kanada merkezli Eldorado Gold Corporation'ın bir alt kuruluşu olarak faaliyette bulunan Tüprag Metal Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi verilerine göre 90 000 tonluk dünya altın rezervlerinin 6500 tonu ülkemizde bulunmaktadır.
Göçebe toplumdan yerleşik toplum düzenine ilk geçilen yer olan Anadolu'muz yerüstü zenginlikleriyle de dünyanın en güzel ülkelerinden biridir. Fındık, zeytin, çekirdeksiz üzüm, incir gibi ürünlerin bazılarında dünya lideri, bazılarında da ilk üçe giren lider ülkelerindeniz. Ortadoğu'nun tümüne yetecek çok zengin tatlı su kaynaklarımız, Kızılırmak, Sakarya, Fırat, Dicle, Yeşilırmak, Gediz, Çoruh gibi nehirlerimiz var. Tatlı su kaynaklarının yakın bir gelecekte petrolden daha değerli bir meta olacağı konusunda tüm stratejistler görüş birliği içinde.
Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasında merkezi konumda olan, üç tarafı denizlerle çevrili eşsiz bir coğrafi konuma sahip olmamız nedeniyle ideal bir lojistik ve turistik merkez olma potansiyelimiz var. Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya'nın enerji kaynaklarını Avrupa'ya ulaştırma olanaklarımız lojistik önemimizi; binlerce yıldır birçok din, kültür ve uygarlığa beşik olmamız turistik önemimizi artırmaktadır.
30 yaş altında 40 milyona yakın genç içeren sağlıklı nüfus yapımız, gelişmiş yaşlı Avrupa'nın gıpta ile baktığı, tüm potansiyel enerjimizi kinetik enerjiye dönüştürecek, Türkiyemizi şaha kaldıracak dinamik gücümüzü oluşturmaktadır.
Öyleyse soralım:
-Neden resmi istatistiklere göre işsizlik oranı yurt genelinde yüzde 15, istikbalimiz olan geçlerimizde yüzde 20 civarında?
-Neden ülkemizin ihracatı yüzde beşimiz büyüklüğündeki Hollanda'dan, ya da 3,5 milyon nüfuslu küçük bir ada olan Singapur'un gerisinde?
-Neden bütün limanlarımızın toplam elleçleme kapasitesi dünyanın bazı Şirketlerinin, ya da bazı limanlarının bir tekinin kapasitesinden çok daha düşük?
-Demiryolu yük taşımacılığının karayolu taşımacılığından daha pahalı olduğu başka bir ülke var mı?
-Neden kayıt dışılık gerek vergi, gerek sosyal güvenlik alanında son derece yüksek?
Artılarımızın da eksilerimizin de ciltler dolusu kitaplara sığmayacak kadar ayrıntılarına inmek mümkün. Ama birer cümleyle özetlemeye çalışırsak, yeterince kullanamadığımız potansiyel varlıklarımız bizi dünyanın birkaç lider ülkesinden biri yapabilir. Eksilerimiz ise giderilmediği takdirde ülkemizi yeni moda tabiriyle "gelişmekte olan" , gerçeği belirtmek bakımından daha uygun düşen klasik deyimiyle "az gelişmiş" ülke kimliğine mahkum edebilir. Bir diğer anlatımla varlık içinde yokluk yaşadığımız, daha da kötüsü bu durumun sürekli bir nitelik kazanarak kronikleşmesi tehlikesiyle baş başa bulunduğumuz söylenebilir.
Birkaç istisnai dönem dışında yüzyıllardır başaramadığımız birbirimize, ülkemizin geleceğine inanmamız, bu inanç ve güvenle ibadet edercesine çalışmamız tüm açmazları aşabilmenin amentüsüdür. Tabii bu arada göçebe toplumun izlerinden olan ve az gelişmişlik ölçütü olarak kişi başı milli gelirden daha belirleyici bir özellik olan organize olabilme, işbirliği yapabilme yeteneğimizi de mutlaka hızlı bir biçimde geliştirmeliyiz.