Üniversite çok öğretim üyesi yok

Abone ol

Her şehre bir üniversite açılınca üniversitelerdeki hoca ihtiyacı da artıyor. Türkiye’deki devlet ve vakıf üniversitelerinde sözleşmeliler dahil 136 bin 896 öğretim üyesi çalışıyor. Ancak açık büyük. Hukukta Türkiye çapında öğretim üyesi açığından söz ediliyor. Tıp ve sosyal bilimlerde de açık fazla. ÖYP sistemiyle bugüne kadar 9 bin 500 araştırma görevlisi akademiye girdi. Önümüzdeki 10 yılda 50 bin öğretim üyesinin daha üniversitelere alınması hedefleniyor.

Birbiri ardına açılan üniversiteler yükseköğretimde akademisyen ihtiyacını artırıyor. Yükseköğretim Kurumu (YÖK) verilerine göre Türkiye’de 66’sı özel üniversite olmak üzere 178 adet üniversite var. Bu üniversitelerin yaklaşık 35’i son 6 yılda açıldı.

Her ile üniversite, her ilçeye meslek yüksekokulu açılması öğretim üyesi açığını da artırdı. Hoca bulamadığı için fakülte açamayan, bazı bölümlerinde eğitim-öğretime başlayamayan pek çok üniversite var. Özellikle Hukuk lisansı alanında Türkiye çapında öğretim üyesi açığından söz ediliyor. Yine tıp ve sosyal bilimlerde de açık fazla. Yeni kurulan üniversitelerde pek çok lisans bölümünde, az sayıda hocayla eğitim-öğretim sürdürülüyor. 

Türkiye’de devlet üniversitelerinde okutman, uzman, yardımcı doçent, doçent ve profesörler dahil olmak üzere 118 bin 320 ve özel üniversitelerdeki 18 bin 576 akademik personel ile birlikte toplam 136 bin 896 akademik personel görev yapıyor. Bu rakama devlet üniversitelerinde sözleşmeli olarak çalışan 770’i akademik personel de dahil. Ancak Öğretim Elemanları Derneği’ne (ÖGEDER) göre bu sayı yeterli değil. ÖGEDER Başkanı Vahdet Özkoçak’ın aktardığına göre Türkiye, üniversitelerdeki öğrenci başına düşen akademisyen sayısında Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ortalamasının altında ve yetersiz kalıyor. Özkoçak, “Yükseköğretim Ortak Veritabanı Sistemine (YÖKSİS) kayıtlı, Öğretim Üyesi Yetiştime Programı (ÖYP) ile akademiye yerleşen  9 bin 500 adet araştırma görevlisi var. 2023 yılına kadar 50 bin ÖYP’li araştırma görevlisi daha alınacak” diyor.

ÖYP uygulaması 2002 yılında ilk olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesinde başlatıldı. Daha sonra, Hacettepe, Ankara, Ege, Gazi, Boğaziçi ve İstanbul Teknik üniversitelerinde yürütüldü.

Yurtiçi ve yurtdışı lisansüstü eğitim programlarının harmanlandığı ve bu şekilde öğretim üyesi yetiştirilmesini amaçlayan bir model.

ÖYP sistemi, öğretim üyesi açığını kapatmada önemli bir araç olarak görülmek ile birlikte farklı nedenlerle de akademinin gündeminde. Örneğin ÖYP sisteminin üniversitelerin kimliğinin en önemli unsuru olan akademisyenleri ‘atama’ usulü aldığı; akademik kadroyu sadece sınavlardan alınan puanlar ve yüzdelerle oluşturduğu gibi nedenlerle bilimsel üretime verilmesi gereken önemi olumsuz etkilediği ifade ediliyor. Ayrıca ÖYP sisteminin “üniversite” kimliğinin oluşmasında ‘sürdürülebilir olmayı’ engellediği de belirtiliyor.

Diğer yandan hızla artan kontenjanlar ile birlikte üniversite sayısının hızla artması akademide ‘nitelik’ sorununu da doğuruyor.  Üniversitelerde uygun nicelikte ve nitelikte öğretim üyesi teminini zorlaşıyor.Yeterli sayıda öğretim üyesine sahip olmayan bir üniversitede öğretim üyeleri daha çok sayıda derse giriyor, ders yükü artıyor. Bunun sonucu olarak üniversitelerde araştırma-geliştirmeye ayrılan zaman azalıyor. Bu durum Türk üniversitelerinin dünya üniversiteleri ile rekabet edebilme yeteneğini zayıflatıyor. Evrensel ölçülerle bakıldığında dünyanın ilk 100 ya da ilk 500 üniversitesi sıralamasında Türk üniversitelerinin yerinin çok da parlak noktalarda olmadığı görülüyor.

Özel üniversiteler dahil edilebilir

ÖYP sistemi halihazırda sadece devlet üniversitelerini kapsıyor. Üniversitelerdeki akademisyen açığının kapatılması için Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın ÖYP sistemine vakıf üniversitelerinin dahil edilebileceğini söylüyor. Aydın, “ÖYP, bir başlangıç olmakla birlikte Türkiye’nin mevcut ihtiyaçları düşünüldüğünde kesinlikle yeterli olmayan bir sistem. Kontenjanların artırılması gerekiyor. Buradaki temel sorun kaliteli doktora eğitimi yapabilecek üniversitelerin sınırlı sayıda oluşu. Üstelik ÖYP sadece devlet üniversitelerinin ihtiyaçlarını gidermeye yönelik. Tüm vakıf üniversiteleri sistemin dışında bırakıldı. Halbuki vakıf üniversiteleri de maddi katkı yaparak bu sisteme dahil edilebilir. Ayrıca bazı vakıf üniversiteleri çok kaliteli doktora verebilecek düzeye geldiler. Bunlar da sisteme dahil edilerek, daha çok sayıda akademisyenin yetiştirilmesi sağlanabilir” diyor.

70 bin öğrenciye 2 bin hoca

Kadir Has Üniversitesinde 102’si öğretim üyesi olmak üzere, yaklaşık 250 tam zamanlı öğretim personeli bulunduğunu ve yarı zamanlı çalışanlarla birlikte bu sayının 400’e ulaştığını belirten Aydın, “Devlet-vakıf ayırımı yapmadan tüm üniversiteler için ciddi bir ihtiyaç planlaması yapmak ve eksiklik olan alanlarda yurt içinde ve dışında akademisyen yetiştirmek için projeler geliştirmek gerekiyor. Yurt dışında eğitimlerini tamamlamış ve oralarda yerleşmiş Türkiye asıllı akademisyenlerin ülkeye geri dönüşlerini sağlayacak programlar oluşturulabilir. Ayrıca öğretim üyeliği mesleğinin çekiciliği artıracak önlemler de alınmalı” şeklinde konuşuyor.

Türkiye’de sayıları hızla artan yeni devlet üniversitelerine öğretim üyesi hazırlamak için geliştirilen ÖYP sisteminin sorunun çözümüne katkı sağladığını ancak işleyişte karşılaşılan sorunların hızla ele alınması gerektiğini ifade eden Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Yusuf Bayraktutan, “Kocaeli Üniversitesinde 2013 sonu itibariyle 870 öğretim üyesi ve kalanı öğretim görevlisi, araştırma görevlisi, okutman ve uzman olmak üzere, toplam 2 bin 7 akademik personel görev yapıyor. Yetmiş bini aşan öğrenci sayısı ile birlikte değerlendirildiğinde, öğretim üyesi ve araştırma görevlisi sayısı yetersiz kalıyor. Öğretim üyesi açığı YÖK tarafından yapılacak teknik değerlendirmelerle daha doğru saptanabilir” diye konuşuyor.

Özyeğin Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Esra Gençtürk ise akademisyen değerlendirip seçerken birden fazla kritere bakılması gerektiğine vurgu yapıyor. Gençtürk, “Elbette ilk sırayı eğitim durumu alıyor. Üniversite içindeki ve dışındaki deneyimleri, yayınları, projeleri, aldığı araştırma destekleri ve hatta ödülleri de çok önemli kriterler arasında. Hatta akademisyen seçimlerinde üniversite içindeki sayı ve seviye dağılımı dengesinin, aldıkları eğitimlerin, mezun oldukları kurumların ve geldikleri ülkelerin dağılımının da oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Öğretim üyelerinin eğitimlerini farklı okullarda hatta farklı ülkelerde almalarının da bulundukları bölüme ve üniversitenin geneline çok boyutluluk getireceği inancındayım” diyor.

Türkiye ve dünyanın sayılı üniversitelerinde eğitim görmüş akademisyenlerin bünyelerine dâhil etmeye özen gösterdiklerini belirten Gençtürk şu hususlara dikkat çekiyor: “Öğrencilerimizin kendi alanlarında gelişmelerine öncülük edebilen, uluslararası hakemli dergilerde akademik yayın, ödül ve patent sahibi öğretim üyeleri ile çalışmalarını amaçlıyoruz. Bu anlayışla, ilk 5 yılda üniversitemize katılan öğretim üyelerinin yüzde 60’ı dünyada ilk 100, yüzde 85’i ise ilk 200’de yer alan üniversitelerden geldi. Tüm üniversitelerin seçimlerini bu bakış açısıyla yapmalarının, ülkemizdeki kalifiye, çok yönlü ve sektörde tercih edilen mezun sayısını artıracağına inanıyorum.”

ÖYP’li hoca özele gitmek istiyor

Türkiye’de üniversitelerdeki çalışma koşulları, yüksek stres ve düşük maddi imkanlar, başarılı öğrencileri akademi dışına itiyor. Konuştuğumuz ÖYP’li araştırma görevlileri pek çok araştırma görevlisinin yüksek maaşlar nedeniyle özel üniversitelere gittiğini ya da gitme eğiliminde olduğunu ifade etti. Yurtdışına eğitime giden pek çok kişinin de gittiği yerlerde kaldığını ifade eden ÖYP’li araştırma görevlileri, araştırma ve lisansüstü eğitim imkanlarının artırılması gerektiğini, böylece hem üniversitelerin hem de akademik personelin uluslararasılaşma düzeyinin ve rekabetçiliğin artacağını vurguluyor.

Teşvikler, özel üniversite yatırımlarını hızlandırıyor

Yükseköğretim Kurumu verilerine göre Türkiye’de şu anda 66 adet özel üniversite bulunuyor. Ancak bu sayıya her geçen gün yenileri ekleniyor. Sadece 2012 yılı sonrasında özel yükseköğretim hizmetleri için 30 adet yatırım teşvik belgesi alındı. Yatırım teşvik belgesi düzenlenen üniversiteler arasında İstanbul Şehir Üniversitesi, KTO Karatay Üniversitesi gibi üniversiteler bulunuyor. Her geçen gün yeni bir üniversite yatırımıyla özel üniversitelerin sayısı 112 olan devlet üniversiteleri sayısına giderek yaklaşıyor.

ÖYP  başvurusu için hangi sınavın ne kadar ağırlığı var?

Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı’na araştırma görevlisi olmak üzere başvuran adaylar ya da program gereğince bir ÖYP üniversitesine lisansüstü eğitim görmek amacıyla başvuran ÖYP araştırma görevlilerinin lisans genel not ortalamasının %25’i ile Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavlarının (ALES) ilgili alanda alınan puanın %60’ı,  varsa yabancı dil puanının %15’i alınarak bir ÖYP puanı hesaplanıyor. Bundan sonra adayların yerleştirilmeleri Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nca merkezi sistemle ÖYP puanları esas alınarak gerçekleştiriliyor.

Borsa günü düşüşle tamamladı 'Ateşkes' derken İsrail yine Beyrut'u vurdu Bahçeli'den son dakika Ahmet Türk açıklaması Elon Musk: İngiltere zalim bir polis devleti İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi'nde yangın