TÜSİAD'a vurmanın dayanılmaz cazibesi var
TÜSİAD Başkanı Boyner, kademeli eğitim ve 28 Şubat tartışmalarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Boyner, "TÜSİAD işine baksın" diyen Başbakan Erdoğan'a da yanıt verdi.
Abone olİSTANBUL – TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, TÜSİAD'ın eğitim reformu ile ilgili görüşlerine "TÜSİAD işine baksın" diyen Başbakan Erdoğan'a "Tepkisine şaşırdım. Herhalde TÜSİAD'a vurmanın dayanılmaz bir cazibesi var" diye karşılık verdi.
Dün akşam SKYTURK360'ta yayınlanan "Ekonomi Manşeti" programının konuğu olan TÜSİAD Başkanı Boyner, kademeli eğitim ve 28 Şubat tartışmalarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Ümit Boyner, Erdoğan'ın "TÜSİAD önce 28 Şubat'taki rolünü sorgulasın" sözlerine karşılık, "TÜSİAD'ın 28 Şubat sürecine destek veriyor olması hiçbir şekilde söz konusu olamaz. Burada bir yaftalama var. Ben bunun bu şekilde kullanılmasından dolayı da TÜSİAD Başkanı olarak rencide oldum" diye konuştu.
İŞTE TÜSİAD BAŞKANI ÜMİT BOYNER'İN AÇIKLAMALARI:
"BAŞBAKAN'IN TEPKİSİNE ŞAŞIRDIM"
"Türkiye'nin en önemli üzerinde durması gereken konu beşeri semayesi, bu da eğitimden geçiyor. O açıdan TÜSİAD'ın bu konuda çalışma yapması, fikir beyan etmesi çok geçerli. Hatta gelişmiş ülkelerde bu demokrasinin bir gereğidir. Sivil toplum kuruluşları bu tür konularda paylaşımcı ve katılımcı olmak zorundalar.
(Başbakan'ın tepkisi) Biz açıkcası buna şaşırdık. Hükümet programında olmayan bir kanun teklifi, milletvekilleri tarafından bir sabah kalktık, böyle bir değişiklik meclise sevk ediliyor. O noktada görüş belirtmek zorunda olduğumuzu düşündük. Biz burada esasen 3 konu üzerinde durduk:
1-Kesintisiz 12 yıl eğitim çok önemli. Burada bir takvim belirleyelim.
2- 4+4+4 dediğiniz zaman, ilk 4'ten sonra açıköğretime geçersek, Türkiye'de zaten okullaşma oranlarında sıkıntı var. 8 yıllık eğitime geçmemize rağmen hala okuma oranında 6 yıldayız. Kızların okullaşma oranında kaygımız oldu . Burada bir sakınca doğabilir diye kaygımızı dile getirdik.
3- Mesleki eğitim ile ilgili, 10 yaşında yönlendirmenin erken olacağı konusunda kaygımız var. Bunu da hala sürdürüyoruz.
Açıklamamızın içinde ne din var ne imam hatip var. Onun için açıkçası aldığımız tepki hem bizi çok şaşırttı hem de eğitimde bu kadar köklü bir değişiklik yapılacaksa bunun daha paylaşımcı bir ortamda, daha katılımcı bir ortamda yapılmasını beklerdik. Onun için şaşırtıcı oldu... Bütün bu eğitim konuları daha önce bakanlarla aynı şekilde paylaştık. TÜSİAD'a vurmanın herhalde dayanılmaz bir cazibesi var. TÜSİAD tarihine baktığınız zaman 40 yıl içerisinde siyasetçiler bunu yapıyor. TÜSİAD siyasetçilerin tam olarak hangi taraftan olduğunu kestiremediği bir kurum. Çünkü TÜSİAD belli bir taraftan değil. Siyasi anlamda demek istiyorum. Biz ilkesel bazda çalışıyoruz. Bütün çalışmalarımızı akademik gerçeklikler ve bilim üzerine dayandırmaya çalışıyoruz. Bazı söylediklerimiz hükümetlerin hoşuna gidiyor, bazıları gitmiyor. Gitmediği zaman da çok ters tepkiyle karşılaşıyoruz. Muhalefet için de keza. Siyasiler ile STK'lar arasında çok süt liman bir ilişki olması kolay değil. Ben bunu anlayışla kabul ediyorum."
"28 ŞUBAT'A DESTEK VERMEMİZ SÖZ KONUSU OLAMAZ"
"(Erdoğan'ın sözleri) Bu çıkış 28 Şubat günü yapılıyor ve 28 Şubat'a bağlanıyor. Şöyle bir efsane var: TÜSİAD'ın 28 Şubat'taki rolü. Bunu çok değerlendirdik, arşivlerde geriye gittik, TÜSİAD'ı temsil eden yönetim kurulu kararlarına, söylemlerine baktım. 28 Şubat sürecinde aslında bazı STK'lar ve meslek örgütleri tarafından 28 Şubat sürecini destekleyen girişimler olmuş. Bunlar arşivlerde var. TÜSİAD'ın buralarda hiçbir şekilde bir katılımı, katkısı olmadığı gibi, hiçbir Genelkurmay Başkanı ile TÜSİAD Yönetim Kurulu'nun görüşmesi olamaz. 28 Şubat 1998'den önce, 1997'de TÜSİAD çok patırtı koparan demokratikleşme raporunu yayınladı. 80'lerden itibaren bakarsanız, TÜSİAD'ın demokratikleşme çalışmalarının başlamasından itibaren MGK'nın Anayasa'daki yeri, varlığı sürekli sorgulanıyor. Hatta 97'deki raporda Genelkurmay Başkanlığı'nın Savunma Bakanlığı'na bağplanması raporda yer alıyor. Şimdi bunları ortaya atmış bir kurumun 28 Şubat sürecine destek veriyor olması hiçbir şekilde söz konusu olamaz. Burada bir yaftalama var. Ben bunun bu şekilde kullanılmasından dolayı da TÜSİAD Başkanı olarak rencide oldum. Bu gerçek değil."
"İMAM HATİPLERE KARŞI DEĞİLİZ"
"Biz toplum mühendisliği yapmak derdinde değiliz. Ama Türkiye'nin gelişme sürecinde belli noktalarda, sosyal ekonomik ve siyasi konularda kendi müktesebatımıza göre görüş beyan ediyoruz. İmam Hatiplere bakışımız konusunda belli raporlarda akademisyenlerin bakış açısıyla gündeme getirilmiş konular olabilir ama bunu ‘TÜSİAD din eğitimine karşı' gibi bir pozisyon olarak anlamak gerçekten imkansız. İlk basın toplantımda meslek eğitimi ile ilgili şunu söyledim: İmam Hatiplere meslek lisesi diyoruz ama aileler çocuklarını illa imam olsunlar diye oraya yollamıyorlar. Belli bir sosyolojik gerçektir, ailelerin çovukların din eğitimi almasını istemesi. Ve buna cevap verilmesi gerekiyor. Bu gerçeği hiçkimse yadsıyamaz. Ama temel eğitim, meslek eğitimi dediğimiz zaman sadece karşıt olmak-yandaş olmak boyutu ile tartışırsak bir noktaya gidemiyoruz. Dinlemeyi kesinlikle kesiyoruz orada. Boğayı boynuzundan yakalayalım ve tartışalım. Artık ideolojik yaklaşımlardan ve saplantılardan, birbirimizi ‘aslında altında şu mu var, bu mu var' diye düşünüp hırpalamaktan vazgeçelim istiyorum."
"ÇEKİŞME VARSA KAYITLI İLE KAYITDIŞI SERMAYE ARASINDADIR"
"TÜSİAD 40 yıllık bir kurum. Tam olarak oturmamış bir demokrasi kültüründe kategorize etmek olayı kolaylaştırıyor. ‘Bu bizden' ya da ‘karşı taraftan' dediğiniz zaman bir rahatlama yaşıyorsunuz. O zaman çok irdelemeniz, okumanız, tartışmanız gerekmiyor. Böyle bir tembellik de var diye düşünüyorum. Türkiye'de ekonomik yapıda bir çekişme varsa, bu orta ölçekli-büyük ölçekli, Anadolu-İstanbul serrmayesi değil; kayıtlı-kayıtdışı sermaye arasındadır. Bugün TÜSİAD üyeleri kayıt altındadır. Kayıtdışı işçi çalıştırmaz. Sosyal hakları vermek konusunda nispeten daha iyi durumdadır. Biz böyle bir suni tartışmanın içinde, aslında tartışmamız gereken konuları bir kenara bırakarak, ideolojik çekişmeler içinde kendimizi anlatmaya çalışıyoruz."
"BENİM LÜGATIMDA KORKU YOK"
"Bugüne kadar hükümetle diyalog kurmak konusunda hiç zorluk çekmedik. Birçok bakanla çok yakın çalıştık. Hep şeffaf olmaya özellikle çok dikkat ettim. Burada birşey söylüyorsam, yanda başka birşey söylemedim. Bu son olayda, bir kanun tasarısı olsaydı bu, biz son 6-7 ayda 400 küsür tasarıya yazılı olarak görüş verdik. Zaman zaman medya aracılığı ile mesaj verdiğimiz zaman bir sıkıntı doğabiliyor. Birçok TÜSİAD Başkanının başına birkaç kez gelmiştir bu. Biz bir hatayı kamuoyu ile paylaştık gibi algılıyorlar. Bir hata söylemek, saldırmak, çürütmek değil maksat; bir pozisyon belirtmek. Bu katılıcı demokrasinin bir şartı. Anayasa için de bir katılım bekliyorlar ve onu yapmayanlara da kızıyorlar. Bir fikir beyan ederken net, saygılı ve objektif olmak zorundasınız. Bu bütün taraflar için geçerli. Açıkçası demokrasilerde böyle bir eşitlik ve diyalog ortamı bulmak lazım. Yoksa demokrasi bulamayız. Korkarsanız birşey yapamazsınız, benim lügatımda öyle birşey yok."
"3 KİŞİNİN KARARI İLE POLİTİKA BELİRLEMİYORUZ"
"TÜSİAD üyelerinin birleştiği birşey var: Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, TÜSİAD'ın kurumsal görüşü ilkeler bazındadır. Yani Ak Parti'yi desteklemek ya da CHP'yi ya da MHP'yi desteklemek adına bir takım kararlar alınmaz. TÜSİAD bundan ayrılırsa zaten yok olur, varlığı buna bağlı. Yönetim Kurulu bir odada oturup, 10 kişi birşeye karar vermiyor. Bizim komisyonlarımız ve bunların altında çalışma gruplarımız var. Bu çalışma gruplarında üyelerimizin profesyonel temsilcileri yer alıyor. TÜSİAD görüşleri, kanun tasarılarına verilen görüşler veya raporlara yansıyan yönelimler hep bu çalışma gruplarında belirlenir. Burada çıkan tavsiyeler önce komisyonlarda sonra yönetim kurulunda karara bağlanır. Yani bugünden yarına 3 kişinin kararı ile politika belirleyen bir dernek değiliz biz."
"EMRE DOĞRU'NUN KİME MAIL ATTIĞINI BİLEMEYİZ"
"Stratfor ile yaptığımız çalışmayı son derece şeffaf bir yöntemle, kamuoyuyla paylaşarak yaptık. 40. Yıl etkinlikleri içinde enerji arzına yönelik bir simülasyon yapmak istedik. Stratfor'un kurucusu George Friedman'ın da bu konuda "Önümüzdeki Yüzyıl" diye bestseller bir kitabı ve bu konuyla ilgili çalışmaları vardı. Biz de kendisini etkinliğimize moderatör olarak çağırdık. Ayrıca enerjide yetkin ülkelerden uzmanları çağırdık. Üstelik sayın Dışişleri ve Enerji Bakanımızın da katıldığı basına açık bir etkinlik yaptık. Bizim Stratfor ile ilişkimiz budur ve gayet açıktır. Emre Doğru genç bir arkadaş, 28 yaşında. O zaman tanıdık. Bizim de Washington Temsilcimiz görevden ayrılmak istiyordu, bir arayış içindeydik. Emre ile de o zaman bir mülakat yapıldı. Gayet eğitimli, Koç Üniversitesi'nde doktora yapmış bir arkadaşımız. O görevi aldı, aralık sonunda göreve geldi. Wikileaks ile ilgili gelişmeleri biz de açıkçası sizin kadar takip ediyoruz. Tabi Emre arkadaşımızın Stratfor'da çalışırken kimlere ne e-mail attığını, kimlerle bağlantı kurduğunu sormadık, normal bir mülakat yaptık. Burada gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz."