“Türkiye’nin bir numaralı ortağımız olmasını istiyoruz”

Türkiye’nin geleceğe yönelik başarı hedefinin heyecanlandırdığını kaydeden İngiltere Büyükelçisi Richard Moore, “Türkiye’nin bir numaralı ortağımız olmasını istiyoruz” dedi.

Abone ol

İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore, Türkiye ile olan ilişkilerinin giderek artmasına rağmen, bu konuda çok hırslı olduklarını ve Türkiye’nin bir numaralı ortakları olmasını istediklerini söyledi. GREAT Projesi kapsamında 3 yılda 183 İngiliz şirketinin Türkiye’de yatırım yaptığı bilgisini veren Moore, Türkiye’nin geleceğe yönelik başarı hedefinden heyecanlandığını bildirdi. Katılım bankacılığı başta olmak üzere İslami finans enstrümanlarının çok cazip olduğunu belirten Moore, bu yüzden bunlara sadece Müslümanların yatırım yapmadığını söyledi. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Richard Moore, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı. 

►Son dönemde İngiltere’nin Türkiye’ye olan ilgisinin arttığını görüyoruz. Bu ilginin nedeni nedir? 

Her şeyden önce, ortaklığa inanıyoruz ve mali hizmetler sektörüne ciddi miktarda deneyim ve uzmanlık kazandırabileceğimize inanıyoruz. Londra, köklü bir finans merkezi ve dünya sıralamasında birinci (yani rakibimiz New York’un önüne geçtik); İstanbul ise çok sağlam bir bankacılık sistemi ve önemli bir finans merkezi olma hedefi olan inanılmaz girişimci bir şehir. Dolayısıyla buradaki sinerji çok açık. Zaten finans merkezleri sıfır toplamlı bir oyun değil. Ayrıca Londra Finans Merkezi City’de çalışan ve inovasyon ve becerilerini anavatanlarına taşımaya hevesli çok sayıda genç Türk var. Bu enerji üzerinde bir şeyler inşa etmek için gerçek bir fırsat var elimizde. Son olarak, İstanbul’da filizlenen finans merkezi sadece Türkiye’ye değil tüm bölgeye faydalı olacaktır. 

►Türkiye’nin sermaye piyasalarının geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Gerçek şu ki işyerleri büyüyebilmek için finansmana erişebilmeli. Ve en rekabetçi vadelerle finansmana erişebilen işyerleri dünya piyasalarında otomatik bir ticari avantaja sahip olacak. Dolayısıyla, ömürleri boyunca firmaların ihtiyaçlarına uygun en iyi ürünlerin sunulabilmesi için geniş bir finansman kaynağı yelpazesi ve sağlam bir rekabet imkanı sunmak son derece mantıklı. Sermaye piyasaları bu karışımda önemli bir rol oynuyor. Tüm ülkeler, bu piyasaları mümkün olduğu kadar etkili yapmaya çalışmalı. Türkiye’nin İstanbul’u finans merkezi haline getirme projesini yakından takip ediyoruz. İFM’nin en güçlü rakibi Moskova’ydı. Şu sıralar Putin, bu ihtimali ortadan kaldırmak için gayet güzel çalışmalar yapıyor. İFM için İngiltere ile Türkiye’nin güçlerini birleştirmesi halinde ilgi çekici bir kombinasyon ortaya çıkar. 

►İstanbul Finans Merkezi Projesi’nde eksikler var mı? 

Aslında biz, İstanbul’un zaten önemli bir finans merkezi olduğunu düşünüyoruz. Nüfusu neredeyse 80 milyona varan ve sağlam büyüme hedefl eri olan her ülkenin finans merkezi, profesyoneller tarafından muhakkak ki ciddiye alınacaktır. Buradaki kilit sınama ise, İstanbul’un dışarıya erişiminin nasıl arttırılacağını ve şehrin, mantıken, bölgenin uluslararası finans merkezi haline gelmesinin nasıl sağlanacağını bulmak. 

Bir şehrin, ulusal bir merkez olmaktan uluslararası bir merkez haline gelmesini etkileyen pek çok faktör var, her şeyi kontrol etmek de mümkün değil. Ama, potansiyeli maksimum seviyeye çıkartabilecek bazı şeyler yapılabilir. 

Londra önemli bir merkez haline geldi çünkü gerçek ekonominin ihtiyaçlarına odaklandı, çok istikrarlı bir yasal düzenleme oturttu ve hükümetin müdahalesinden ciddi oranda özgür hareket etme fırsatından faydalandı. Dünya daha da karmaşık bir yer haline geldikçe, yasal düzenlemelerin arttırılması ihtiyacımız doğdu fakat içgüdümüz hep, gereken korumalardan ödün vermeksizin külfeti mümkün olduğunca hafifl etmek yönünde oldu. Bu bazen tutturulması oldukça zor bir denge ama eğer bu dengeyi sağlayabilirseniz, piyasaya güven telkin edersiniz. 

Uluslararası kafa yapısına sahip, yeterli sayıda bir iş gücüne sahip olmak gerçekten önemli ve buna, hizmet vermek istediğiniz piyasalardan uzmanları çağırmak, farklı kültür ve dillerden yerel uzmanları getirtmek de dahil. Uluslararası hareketliliği olan insanlar için, rahat seyahat imkanı, kültürel faaliyetlere erişim kolaylığı ve yüksek hayat kalitesi gibi özellikler geçekten de çok önemli özellikler. 

Korumacılık dondurucu bir etkiye sahip. Eğer bir pazar, profesyonelleri ya da firmaları engellerse, potansiyeline ulaşamayacaktır çünkü bu becerilere erişim için insanlar başka yerlere gidecektir. 

Bu alanların pek çoğunda, İstanbul gerçekten iyi bir konumda, dolayısıyla dünyanın en önemli finans merkezlerinden birisi olacağına inanmamak için bir sebep yok. Ama, nihayetinde bütün resme bakacak olursak fiziksel altyapı sanırım en az öneme sahip faktör. Başarılı bir eko-sistem oluşturmanız gerek ve bu da kanunlar, yasal düzenlemeler, beceriler vs. gibi “yumuşak” konuları doğru yapmanız demek. 

►Katılım bankacılığı konusu üzerinde çok durdunuz. Türkiye bu alandaki potansiyelini kullanabiliyor mu? Nasıl canlandırılabilir? 

Birleşik Krallık olarak, İslami kurallara uygun diğer finans hizmetlerinin yanında katılım bankacılığının da gerçekten önemli bir gelişme olduğunu düşünüyoruz. Bu alanın hem kendi ülkemizde hem de dünyada gelişmesi için gerçekten çok ciddi çabalar sarf ediyoruz. Bunu da insanların kendi değerlerine saygılı bir yöntemle ekonomiden pay alabilmeleri için çeşitli enstrümanlara sahip olması gerektiğine inandığımız için yapıyoruz. Bu gerçekten güçlendirici ve ekonomik kalkınmayı destekleyen bir adım. Ayrıca, insanlara toplumda bir payları olduğunu ve toplumun onların tercihlerine saygı duyduğunu hissettiriyor. Pratik olarak bakacak olursak da, İslami kurallara uygun ürünlere yatırım yapmak isteyen çok sayıda potansiyel yatırımcı var dolayısıyla, iyi yapılandırılmış ürünler önerebilen kurumların rekabet üstünlüğüne sahip olması çok muhtemel. 

Bu sektörün ilginç yanı, bu ürünler İslami ilklere uygun şekilde tasarlanıyor ama bu ürünlere yatırım yapanlar çoğu zaman Müslümanlar olmuyor çünkü bu ürünler, gerçekten cazip. 

Birleşik Krallık’ta, herkesin kendi inancına göre yaşama hakkı var. Dolayısıyla hükümet, herhangi bir dini bir başka dinin önüne çıkartmıyor. Herkesin, topluma zarar vermediği sürece, inancına göre karar verme hakkı olduğunu savunuyoruz. İslami kurallara uyumlu ürünleri de diğer mali ürünlerle eşit görüyoruz ve dolayısıyla, eğer bu ürünler için bir pazar varsa, kurumların bu ürünleri sunması da son derece doğal. Her müşteri, bir ürünün kendi ihtiyaçlarına uygun olup olmadığına kendisi karar verir. Dolayısıyla, bizim tamamen İslami kurallara uyumlu kurumlarımız olduğu gibi, kısmen hükümete ait olanlar da dahil bu kurallara uyumlu ürünler sunan konvansiyonel kurumlarımız da var.

'Katılım bankacılığı konusunda Türkiye ile İngiltere arasında bir ortaklık olacaktır'

►Türkiye’de katılım bankalarının sayısının artacağını mı düşünüyorsunuz? 

Son 15 yılda katılım bankacılığı arttı. Ben trendin bu yönde gelişeceğini düşünüyorum ve Türkiye bunun bir parçası olmalıdır. Londra katılım bankacılığı alanında uzmanlığa sahip. Birçok enstitüsü bu konuda kurslar veriyor. 

Katılım bankacılığı konusunda Türkiye ile İngiltere arasında bir ortaklık olacaktır. Çünkü hem Türkiye’de hem de Londra’da bu alanda potansiyel, çalışma azmi ve uzmanlık birikimi var. Londra ayrıca sigorta ve İslami tahvil ürünleri (Sukuk) gibi bazı konularda öncü durumda. Türkiye’de bunu yapmak istiyorsa Londra’nın deneyimlerine ve birikimlerine bakar ve bunları inceler diye düşünüyorum. Ve unutmayın ki Londra gerçekten uluslararası anlamda bir fi nans merkezi. Bu yüzden Londra’da bu işi yapanlar arasında, Londralı bankacılar kadar dünyanın her tarafından gelen diğer bankacılarla (buna İslam dünyası da dahil) buluşmak mümkün.

'Great Kampanyası enerji ve sağlığa odaklandı'

►GREAT kampanyasının üçüncü yılıydı. Bugüne kadar kampanyadan ne gibi sonuçlar elde ettiniz? 

2012 yılında başlatılan GREAT kampanyası Birleşik Krallık’ın sunduğu en iyi fırsatları tanıtmayı hedefliyor. Kampanyanın kilit ülkelerinden biri olan Türkiye’nin Birleşik Krallık’ta iş ortaklığı yaratma potansiyeli son derece büyük. GREAT kampanyasının üçüncü yılının sonunda 183 Birleşik Krallık şirketi Türkiye ile ticaret yapma yolunu açmış oldu. 18 yeni proje Birleşik Krallık’taki faaliyetlerine başladı. Bu yıl GREAT kampanyası çerçevesinde sağlık ve enerji olmak üzere iki ana sektöre odaklandık. 

Enerji tarafında iki ana başlık üzerinde çalışıyoruz. Biri petrol- doğalgaz, diğeri ise nükleer ve yenilenebilir enerji. Enerji tarafındaki projelerimizin Kafk asya bölgesini de içermesine özen gösteriyoruz. 1 Mart 2016’da İstanbul’da “GREAT Bölgesel Petrol ve Doğal Gaz Zirvesi” gerçekleştireceğiz. Petrol ve doğal gaz üretim ve tüketim kavşağında yer alan Türkiye; Avrupa ve Azerbaycan, Kazakistan gibi kaynakça zengin piyasalara yakınlığıyla, Birleşik Krallık şirketlerine açık denizlerde ve karada proje geliştirmede büyük bir fırsat sunuyor. Sağlık tarafında da çeşitli etkinliklerimiz oldu. Birleşik Krallık’ın sağlık sektöründe özellikle PPP’lerde çok büyük deneyimleri bulunuyor. Türkiye’nin aynı süreçten geçtiğini görebiliyoruz ve inanıyoruz ki hâlihazırda bu konuda deneyimi bulunan Birleşik Krallık şirketleri ve kurumları ile çalışarak bu yolda kısa yoldan başarılı sonuçlara ulaşabilir. Bu alanda Mart 2016’da Londra’da bir başka seminer düzenlemeyi planlıyoruz.

Sermaye liderinin Türkiye ilgisi...

“Türkiye beni heyecanlandırıyor” diyerek başladı Moore ve İstanbul Finans Merkezi Projesi’ni yakından takip ettiklerinin altını çizerek, “İFM’nin en güçlü rakibi Moskova’ydı. Şu sıralar Putin, bu ihtimali ortadan kaldırmak için gayet güzel çalışmalar yapıyor!” dedi… Bu tür projelerde İngiltere ile Türkiye’nin güçlerini birleştirmesi halinde ilgi çekici bir kombinasyonun ortaya çıkabileceğini söyledi… Moore’un anlattıklarının yanında Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in Londra’da yaptıkları sunumlara gösterilen talep; İngiltere’nin katılım bankacılığı, sigorta ve emeklilik sistemleri gibi alanlarda Türkiye’ye yönelik çalışma başlatması; Şimşek ve İngiliz mevkidaşının katılımıyla 18-19 Şubat tarihlerinde gerçekleştirilecek geliştirme konferansı; Londra Finans Merkezi Başkanı’nın şubat ayında gerçekleştireceği Türkiye ziyareti, büyüme ve kalkınma için en ihtiyaç duyduğumuz sermayenin şampiyonunun Türkiye’nin geleceğine güvenini ve ilgisini gösteriyor…

Türkiye avantajını kullanırsa her istediğini elde edebilir

►Türkiye binde bir oranında küresel sermaye çekerken, Singapur’un daha fazla sermaye çekebilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Singapur son 20 yılda bu kadar gelişti ve bu seviyeye ulaştı. Bu seviyeye gelmesinin nedeni, reformları çok sıkı şekilde uygulaması. Çok açık, istikrarlı politikaları ve düşük vergi uygulamalarıyla yatırımcılara hitap eden bir sisteme sahip. Yani, neyin işe yaradığını Singapur’da görüyoruz. Model bu. Ama Türkiye’nin örnek alabileceği birçok model var. 

Bunun yanı sıra Türkiye diğer bölgelerin sahip olmadığı birçok doğal avantaja da sahip. Türkiye’nin harika bir coğrafi konumu var. İstanbul uzun yıllardır ticari bir merkez. Bu avantajlarını, Türkiye’yi yatırımcılara daha çekici hale getirecek reform uygulamaları ile pekiştirirse, Türkiye bu alanda her istediğini elde edebilir. 

►Birleşik Krallık ve Türkiye arasındaki dış ticaret hacminin mevcut potansiyeli yansıttığını düşünüyor musunuz? İki ülke için öncelikli alanlar neler? 

Hayır. Kesinlikle daha iyisini yapabiliriz! Birleşik Krallık ve Türkiye’nin sağlam ticari ilişkileri var ve ikili ticaretimiz her yıl artıyor fakat hala yapabileceğimiz daha pek çok şey var. Birleşik Krallık bu konuda hırslı ve Türkiye’nin bizim bir numaralı ortağımız olmasını istiyoruz! Ülkelerimizin sahip olduğu güçlü ticari özelliklerimiz tabanında daha da ilerlemek için daha fazla sayıda Türk ve Britanyalı firmanın ortaklık çerçevesinde birlikte çalıştığını, bilgi ve inovasyonu paylaştığını ve daha da iyileştirilmiş beceriler ve kabiliyetler sunduğunu görmek istiyorum. 

Geleceğe yönelik başarı hedeflerimiz beni gerçekten heyecanlandırıyor, Rolls Royce’nin Türk Hükümeti ve diğer ortak kurumlarla birlikte Türkiye’de İleri Teknoloji İmalat Merkezi oluşturulmasında oynadığı rol mesela, ilham verici. BAE Sistemleri de Türk savunma sanayii ile ortaklığını geliştirme arayışında. Vodafone, Birleşik Krallık’ın Türkiye’deki en büyük ve genel olarak da en büyük ikinci yatırımcısı durumunda. 4G+ teknolojisine yatırımı, Türkiye’nin başarısına uzun vadeli bir dahiliyet ve bağlılığı olduğunun en büyük göstergelerinden birisi. İşbirliğimize daha da büyük bir destek verebilmek adına Birleşik Krallık Hükümeti, Türk fi rmalarını Britanyalı tedarikçilerle buluşturmayı hedefl eyen ücretsiz bir online eşleştirme hizmeti sunuyor. Birleşik Krallık iş yapmaya hazır. İşyerinizin ihtiyacı her ne ise, bu dünya lideri hizmete kaydolarak, istediğiniz ürün ya da hizmetlerin ana hattını belirleyebilirsiniz ve Birleşik Krallık Hükümeti, bu ihtiyaçlarınızı uygun Britanyalı işyerleriyle eşleştirebilir.

Yeraltı sularındaki azalma, kârı yüzde 10 düşürecek “Ülkenin birinci sorunu ekonomi değil Güneydoğu” Mersin'de yan yatan geminin mürettebatı kurtarıldı Borsa günü düşüşle tamamladı 'Ateşkes' derken İsrail yine Beyrut'u vurdu