”Türkiye sermaye piyasaları konusunda yerinde sayıyor”

Bakan Babacan, 2002'den 2010'a kadar katedilen mesafeye karşın sermaye piyasaları konusunda Türkiye'nin yerinde saydığını söyledi

Abone ol

İSTANBUL - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin, sermaye piyasaları konusunda pek çok ekonomik göstergesindeki genel iyileşmeye ve 2002'den 2010'a kadar katedilen mesafeye karşın sermaye piyasaları konusunda adeta yerinde sayan bir ülke konumunda olduğunu kaydetti.

Babacan, Active Academy'nin düzenlediği Sermaye Piyasaları Zirvesi'nde, sermaye piyasalarının, yaşanan küresel kriz sebebiyle dünyada çokça tartışılan, parası olsun olmasın herkesin en azından genel ekonomik gidişatı izlemek amacıyla takip ettiği önemli bir konu olduğunu vurguladı.

Babacan, dolar bazında, Türk Lirası bazında 2'ye 3'e katlayan bir ülkede halka açık şirket sayısının az olmasının, Borsaya yatırım yapan Türk vatandaşların sayısının az olmasının kaygı duyulması gereken bir konu olduğunu belirtti.

Sermaye piyasalarının önemine işaret eden Babacan, "Türkiye, sermaye piyasaları konusunda pek çok ekonomik göstergedeki genel iyileşmeye rağmen, 2002'den 2010'a kadar katettiğimiz mesafeye rağmen, maalesef sermaye piyasaları konusunda adeta yerinde sayan bir ülke" dedi.

"Türk insanının güven sorunu varsa bunu çözmek gerekiyor"

Ali Babacan, sermaye piyasaları konusunda Türk insanının güven sorunu varsa bunu çözmek gerektiğinin altını çizerek, güven oluşturmak için kuralların uygulanması, kötü niyetlilere göz açtırılmaması ve yaptırımların gerekirse artırılmasını önemsediğini ifade etti.

Gerekirse yaptırımlara bakılacağını vurgulayan Babacan, "Gerçekten o işe karışanların eli yanıyor mu? Yoksa aldığı risk yanında kabul edilebilir bir yaptırımla geçiştiriliyor mu işler? Bunlara da mutlaka bakmamız gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Babacan, özellikle ekonomik alandaki cezaların farklı algılanabildiğini, ekonomik suça ekonomik ceza denilebildiğini ancak, kendisinin bu fikri paylaşmadığını dile getirerek, şöyle devam etti:

"Konu, kamu güvenliğiyle ilgili, genel güven ortamını sarsacak, ülkenin genel ekonomik gidişatını, güven ortamını sarsacak bir konuysa ekonomik suça ekonomik ceza değil, ekonomik suçlara çok farklı yaptırımların da uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Biz buna vergi alanında başladık daha da genişletiyoruz. Sermaye piyasalarında da bundan sonraki dönemde dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Bu konularda güveni tesis etmek için ne gerekiyorsa yapılmasını birinci derecede önemli olduğunu düşüyorum."

"Mali kuralın sermaye piyasaları üzerinde olumlu etkileri olacak"

Ali Babacan, son aylarda belirginleşen şekilde dünya ekonomisinde toparlanma sinyalleri alındığını ancak, bunun aynı zamanda kendi içinde riskleri de içeren, dikkatli olunması gereken bir toparlanma süreci olduğunu, gelişmiş ülkelerin bankacılık sektörleriyle ilgili sorunlarının henüz çözülmediğini kaydetti.

Türkiye'de son 6-7 aydır gittikçe daha rahat şekilde söylenebilen bir toparlanma sürecinin başladığına değinen Babacan, bu toparlanmanın, ekonominin vardığı dip noktaya göre nispeten hızlı olduğunu ve genel güven ortamıyla ilgili olduğunu söyledi.

AB'ye üye, Euro Bölgesine girmiş, kendileri en sağlam çapalara bağlamış İspanya, Portekiz, İtalya gibi ülkelerin bugün sorgulandığını hatırlatan Babacan, şunları söyledi:

"Neden İspanya her gün konuşulurken Türkiye konuşulmuyor? 2009 sonu itibariyle İspanya'nın milli gelirine oranlı borcu yaklaşık yüzde 51. Bizim de yüzde 45,5. Mukayese edilebilir. Ancak somut adımlar atmazlarsa bu yüzde 51 bu sene sonunda yüzde 60 olur, sonra 70 olur. Oysa bize baktığımız zaman biz 45,5'tayız, bu sene sonu itibariyle, gelecek sene sonu itibariyle ve 2-3 yıl sonraya baktığımız zaman bu, bu seviyelerde kalacak hatta yavaş yavaş düşmeye başlayacak bir borçtur. Niye? Çünkü biz, kamu maliyesiyle ilgili hedeflerimizi açıklamış durumdayız ve bu hedefleri tutturmakla ilgili adımlarımızı atmış durumdayız. Bizim 1 Ocak'ta aldığımız tedbir paketi, bizi yıl sonuna kadar bütçe hedeflerimize rahatlıkla ulaştırabilecek büyüklükte. Siyasi açıdan bunlar zor kararlar. Bunlar hiç de popüler adımlar değil. Ama istikrar adına, genel güven ortamını korumak adına, hatta enflasyonda da bir miktar geçici bir kıpırdanmaya sebep olması pahasına, biz bu adımları attık. Artık Türkiye bundan sonraki dönemde borç sürdürülebilirliği noktasında tartışılan ülkeler grubundan tamamen ayrılmış durumda, kendi içinde farklı değerlendirilen bir ülke durumuna geldi."

Babacan, mali kuralın Türkiye'de sermaye piyasaları üzerinde olumlu etkileri olacağını düşündüğünü ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Teşvikleri tek çıkış olarak görmemek lazım. 'Teşvik olsa bu iş çözülür' yaklaşımı da çok doğru değil. Tabii bakılır dünya uygulamalarına, kim nasıl yapıyor? Ama işin özüne inip güveni sağlamanın hepsinden önemli olduğunu düşünüyorum. 3-5 kuruşluk, birazcık kapı açarak sağlayacağınız teşvikler, kurtarmayabilir. Ne kadar halka açılmak isteyen şirket olursa olsun, bir de bunun talep tarafı var. Türkiye'de sadece halka açık şirket sayımız az değil, Türk vatandaşlarından, borsaya para yatırıp da, 'bu benim yatırımım' diyenlerin sayısı da çok çok az..."

İMKB Başkanı Erkan: Teşviğe benzer konular gündeme getirilmeli

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Hüseyin Erkan, 2010 yılında halka arz seferberliği ilan ettiklerini anımsatarak, bu kapsamda yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi verdi.

@page@

Bu çerçevede 6-7 Mayıs 2010 tarihinde Haliç Kongre Merkezinde yapacakları toplantının, bu seferberliğin asıl başlangıcı olacağını kaydeden Erkan, bu toplantıda 2 binin üzerine potansiyel olarak halka arzla ilgilenen  şirketi, yatırımcılarla ve halka arz sürecindeki tüm taraflarla bir araya getireceklerini dile getirdi.

Türkiye'nin hızlı büyüyen ekonomisine karşın, halka açık şirketlerin toplam piyasa değerlerinin 250-260 milyar dolar seviyesinde kaldığına dikkati çeken Erkan, borsaların büyüklüğünün GSYİH'ya oranının dünya ortalamasının yüzde 100'ün biraz üzerinde bulunduğunu, gelişen ülkelerin sermaye piyasalarında yüzde 80, Türkiye'de ise hala yüzde 40'ların altında yer aldığını, kriz döneminde bu oranın yüzde 15'lere kadar inmiş olduğunu kaydetti.

"Teşvikler çok dikkatli kullanılması gereken araçlar"

Erkan, dünya uygulamalarına baktıklarında bu konuda öne çıkan birkaç ülkeyi incelediklerini ve çeşitli teşvik uygulamalarını gördüklerini aktararak, "Teşvik her zaman doğru bir karar olmayabilir. Teşvikler zaten uzun süreli olarak çok etkili olmazlar. Birkaç senelik uygulamalarla fark yaratırlar, daha sonra o farklılıklar ortadan kalkar. Dolayısıyla çok dikkatli kullanılması gereken araçlardır teşvikler. Bir sermaye piyasasının büyümesini de sadece teşviklere bağlamak da doğru değildir" diye konuştu.

Dünyadaki halka arzlarda en başarılı iki ülke olan Polonya ve Güney Kore'deki sermaye kazançlarının vergiden muaf tutulması, halka açık ve kapalı şirketlerin Kurumlar Vergisi oranlarına ciddi farklılıklar getirilmesi gibi teşvik uygulamaları hakkında bilgi veren Erkan, bu kadar radikal kararların alınması taraftarı olmadıklarını söyledi.

Erkan, "Türkiye'de de 1990'lı yıllarda çeşitli vergi teşvikleri vardı. Yıl bazında ortalama 25 şirketimiz halka arz ediliyordu. 2000'li yıllarda hiç teşvik kalmamış ve ortalamamız yıl bazında 6'ya kadar düşmüş. Bu sene şimdiye kadar 2 şirket halka arz edildi ama bu seneden umutluyuz. Herhangi bir teşvik olmamasına rağmen bilinçlendirme tarafında bu seferberliği başlatmış olduk. İlgili bakanlıklar da teşvik ya da teşviğe benzer, vergi ya da vergiye benzer farklı konuları gündeme getirirlerse, bu konuda büyük bir adım atmış oluruz" şeklinde konuştu.

KOBİ'lere piyasa danışmanlığı ve piyasa yapıcılık mekanizması

KOBİ'lere yönelik piyasa oluşturduklarını, piyasa danışmanlığı ve piyasa yapıcılık mekanizmasını devreye sokmakta olduklarını söyleyen Erkan, bu çalışmaların sonucunda Türkiye'nin hak ettiği büyüklükteki bir sermaye piyasasına ulaşmasını planladıklarını ifade etti. Erkan, "Burada kurumlara düşen çok büyük görevler var. Sadece bilinçlendirme toplantıları değil, bizlerin de yapması gereken, maliyetleri düşürme açısından ve prosedürü kolaylaştırma açısından üzerimize düşenleri yapmaya başladık. Sermaye piyasası kurulumuz bu konuda yeni tedbirler çıkardı. Bizler piyasa segmentasyonumuzu ona göre organize ettik. Maliyetlerimizi çok düşürdük. Özellikle KOBİ'lerimiz için kayda girme ücretlerimizi 10'da 1'e düşürdük. Hatta ilk 3 sene hiç ücret almama kararı da aldık" ifadelerini kullandı.

Eğitime yaptıkları katkılara ilişkin de bilgi veren İMKB Başkanı Erkan, 1997 yılında ayırdıkları 200 milyon dolarlık bütçenin 8 yıllık zorunlu eğitime geçişte önemli bir kaynak olarak kullanıldığını belirterek, halihazırda 340'a yakın okulun tamamlanıp faaliyete geçtiğini, 190 bin öğrencinin buralarda eğitim gördüğünü, son protokollerle de birlikte 1-2 sene içinde 400 okulun tamamlanacağını ve 220 bin öğrencinin bu okullarda öğrenimlerini sürdüreceklerini anlattı.

SPK Başkanı Akgiray: Halka açık firma sayımızı artırmak zorundayız

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vedat Akgiray, Active Academy tarafından düzenlenen Sermaye Piyasaları Zirvesinde, dünya sermaye piyasalarında İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına (İMKB) ilişkin olarak bir kesimde yanlış bir algılama bulunduğunu anlattı.

Akgiray, şunları kaydetti:

"3-5 büyük firmanın hisse senetlerinin halka arz edildiği, 3-5 spekülatörün domine ettiği bir pazar gibi görüntü var. Ancak İMKB'nin büyüklüğü 2009 sonunda 250 milyar dolar civarında yer alıyor ve GSYİH ile korelasyonu yüzde 85'in üzerinde. Bu çok net olarak şunu söylüyor; İMKB'de ortaya çıkan toplam değer, ekonomik değeri yansıtıyor. Yani İMKB firmaların doğru değerlendiği bir yer. Bu, bu piyasayı büyütmenin ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacağını gösteren bir gerçek. İMKB'deki fiyatlar ile ekonomi arasında çok doğru bir ilişki var. İMKB bir kumarhane değil. manipülatörlerin domine ettiği bir yer değil. Genel anlamıyla düzgün, rasyonel fiyatlamanın yapıldığı bir borsa..."

Türkiye'nin dünya ortalamasını yakalamak için Borsasını en az 2,5 kat büyütmesi gerektiğini ifade eden Akgiray, böyle bir imkanın da kuvvetli bir şekilde var olduğunu söyledi. Akgiray, Türkiye'nin dünya GSMH'sı içindeki payı yüzde 1,2 iken, İMKB'nin dünya borsaları içindeki payının binde 2-4 civarında bulunduğunu vurguladı.

Hisse senedi dışındaki piyasalara da değinen Akgiray, bu sene ciddi miktarda özel sektör tahvil ihracı beklediklerini belirtti. Akgiray, Türkiye'de yatırım fonlarının ve türev piyasaların da dünya ortalamasının çok gerisinde kaldığına da dikkati çekti.

"Halka açık firma sayımızı artırmak zorundayız"

Vedat Akgiray, halka arz seferberliğinin slogandan öte, sonuçları kolaylıkla alınabilecek bir eylem olduğunu belirterek, "Halka açık firma sayımızı artırmak zorundayız, teşvikli veya teşviksiz... Halka açık firmaların açıklık oranlarını da artırmalıyız. Yatırım fonları pazarını, bankaların mevduat benzeri bir oyuncağı olmaktan çıkarmalı, rekabet getirmeli, farklı fonlar dizayn edip pazara sunmalıyız" şeklinde konuştu.

Tahvil piyasasında farklı borçlanma araçları düşündüklerini kaydeden Akgiray, ürün borsası çalışmalarının da devam ettiğini söyledi.

Bu gelişmeleri nasıl gerçekleştirecekleri konusunda ise Akgiray, karmaşık düzenlemelerin etkiyi azalttığına işaret ederek, düzenlemelerin asıl olarak fiyat istikrarı, sistemik riskin yönetimi, yatırımcının korunması ve piyasalara güven vermeyi amaçladığını, bunları basit ama çok etkin, gerekirse caydırıcı olan bir gözetim ve denetim mantığıyla yapmak gerektiğini anlattı. Akgiray, "Az ama öz. Bunları yaparken aşırı düzenleme inovasyonu, yenilikçiliği engelleyebilir. Onu da istemiyoruz" dedi.

Akgiray, yeni sermaye piyasası kanunu üzerindeki çalışmaların bitmek üzere olduğunu ve yakında TBMM'ye sunulabileceğini ifade etti.

Yeraltı sularındaki azalma, kârı yüzde 10 düşürecek “Ülkenin birinci sorunu ekonomi değil Güneydoğu” Mersin'de yan yatan geminin mürettebatı kurtarıldı Borsa günü düşüşle tamamladı 'Ateşkes' derken İsrail yine Beyrut'u vurdu