Türk tahviline yatırım artacak
UniCredit Menkul Değerler Türk Hisse Senedi Piyasası Araştırma Müdürü ve EEMEA Araştırma Direktör Yardımcısı Cüneyt Demirgüreş, Türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler içinde en iyi getiri sunan ikinci ülke konumunda bulunduğunu söyledi.
Abone olEce CEYHUN
İSTANBUL - UniCredit Menkul Değerler Türk Hisse Senedi Piyasası Araştırma Müdürü ve EEMEA Araştırma Direktör Yardımcısı Cüneyt Demirgüreş geçen sene yabancı yatırımcıların tahvil ve bono piyasasına 13 milyar dolar getirdiğini ve kasım ayından beri de girişlerin kesintisiz devam ettiğini belirtti. Demirgüreş, "Merkez Bankası'nın faizi yüzde 1.5'a çektiği kuru zayıflatarak gelmeyin dediği dönemde bono piyasasına 13 milyar dolar fon geldi. Yüzde 10-11 arasındaki faizle gelişmekte olan ülkeler içinde en iyi ikinci getiriyi veriyoruz. Üstelik şimdi bir de dövizi daha fazla değersizleştirmeyeceğim diyen güçlü bir Merkez Bankası var. Bu, 2012'de bono piyasasına çok daha fazla paranın gelmesi demek. Üstelik yatırımcı uzun vadeli tahvillere geliyor ki bu çok daha güzel" dedi.
UniCredit Menkul Değerler Türk Hisse Senedi Piyasası Araştırma Müdürü ve EEMEA Araştırma Direktör Yardımcısı Cüneyt Demirgüreş ile sermaye piyasalarındaki gelişmeleri konuştuk. Demirgüreş, yabancı yatırımcının net hareketlerine bakıldığında sadece geçen sene tahvil ve bono piyasasında 13 milyar dolarlık alımı olduğuna dikkat çekti. Üstelik bu akımın Merkez Bankası'nın yabancı yatırımcıya ‘gelme' dediği piyasa şartlarında görüldüğünü de vurgulayan Demirgüreş, Türkiye'nin bu yıl faiz seviyesi ile de yatırımcılar açısından cazip bir resme sahip olduğunu belirtti. Demirgüreş şöyle devam etti:
"ECB geçen senenin ilk 6 ayında 2 faiz artırımı yapmıştı sonrasında bu adımlarını duyduğu endişeler nedeniyle geri çekti. Bu bize rakip gelişmiş ülke faizlerinin düşük kalması aynı zamanda bizim getirimizin göreceli yüksek kalması demek. Zaten yüzde 10-11 arasındaki faizle gelişmekte olan ülkeler içinde en iyi ikinci getiriyi veren ülke Türkiye. Üstelik ‘dövizi daha fazla değersizleştirmeyeceğim' diyen güçlü bir Merkez Bankası var. Bu 2012'de çok daha fazla portföy yatırımının Türkiye'ye gelmesi demek. Kasımdan bu yana Türkiye'ye bono alımına istisnasız para geliyor. Üstelik de 2020 gibi bir yıllık değil uzun vadeli tahvillere para geliyor ki bu çok daha güzel. Avrupa'daki yavaşlama Türkiye için bir taraftan da iyi haber. Paranın maliyeti ucuzluyor ve ekonomileri iyi değil diye para kendisine Avrupa'yı adres olarak görmüyor. Daha sağlam, çevredeki ülkelere gelmek istiyor. Avrupa'daki üreticiler Türk tüketicisini daha fazla finanse etmek istiyor."
Cari açığı yabancı 'üretici' finanse ediyor
Türkiye'nin cari açığını sermaye akımlarından öte Avrupalı üreticilerin finanse ettiğini de kaydeden Demirgüreş, "Kasım sonu itibariyle otomotiv üreticilerinin yaptığı zam yüzde 16 buna karşılık euronun TL karşısında değer kaybı yüzde 20 seviyesindeydi. Üstelik bu hareketin büyük bölümü ağustos ve eylül aylarında oldu. Baktığınız zaman temmuz itibariyle kurdaki devalüasyon yüzde 16, oto zammı yüzde 6'ydı. Yüzde 10'luk farkı üretici finanse etti. Mesela Asyalı üreticilere baktığınızda 11 ayda yaptıkları zam yüzde 0-7 arasında. Üstelik kurun yüzde 21 değer kaybettiği dönemde. Türkiye gibi dinamik bir pazarda kimse pazar payı kaybetmek istemiyor. Yurtdışındaki üretici Türkiye'ye daha fazla mal satmak istiyor. Mal satarak da finanse ediyor" değerlendirmesinde bulundu.
Sonuçta Avrupalıların şimdiye kadar hak etmedikleri bir karı yaşadığını ve gelinen noktada bu bölge üreticisinin karından feragat ettiğini söyleyen Demirgüreş, "Avrupalı üretici şimdi verimli olacak. Asyalıların getirdiği verimlilikle ya batacaklar ya çıkacaklar ya da ayak uyduracaklar" dedi.
Aşırı bozulma olursa, MB proaktif davranmayı sürdürür
Bu senenin en önemli riskinin ekonomilerin aşırı daralma ile karşılaşması olacağını anlatan Demirgüreş, büyüme için ‘sıfır' ya da küçülme bekleyenlerin olduğuna da atıfta bulundu. Türk tüketicisinin altın ve döviz mevduatı ile elinin aslında güçlü olduğunu düşünen Demirgüreş, yabancı üreticinin mal satarak cari açığı finanse etme arzusunun devam edeceğini öngörüyor. Ama bankaların kredi verme iştahının azalacağını tahmin eden Demirgüreş, "Anormal kötü düşüş olmayacak. Dünya aşırı kötümserleşirse ve Türkiye bunun etkisinde kalırsa Merkez Bankası yine piyasa beklentisinin aksine faizleri çok hızlı indirebilir. En büyük risk dışarıdan gelecek olan dalgadır. Ağustos ve Eylül aylarında Türkiye'den para çıkışı oldu ama Türkiye özelinde bir hareket değildi, her yerden para kaçtı. Sonra hepsi geri geldi. Bir türbülans Türkiye için kötü olur. Merkez Bankası da kuru savunmak için önce faizi yukarı çeker ama daha normal olasılık yavaşlama ile savaşır" şeklinde konuştu.
Avrupa'nın durumu cari açığı düzeltmek için fırsat
Türkiye'nin ekonomik dengeleri açısından bakıldığında dünyadaki durgunluk tam tersine dönse ve yerini inanılmaz bir canlılığa bıraksaydı endişeleneceğini ifade eden Demirgüreş, "Benim için en kötü senaryo bu yıl dünya ekonomilerinde müthiş bir canlılık olmasıydı. Böyle bir şey olsaydı önce petrol fiyatları 110 dolar seviyesinde kalmazdı, ardından faizler burada kalmazdı. Bunun ikisi de Türkiye için en kötü senaryoydu. Ben 2010'da kötümserdim. Ama şimdi kur düzeltmemizi yaptık. İthalatçıya dur, ihracatçıya yürü dedik üstelik petrol İran ile ilgili gelişmelere rağmen stabilize oldu. Avrupa'daki durum önümüzdeki birkaç yıl için Türkiye'nin cari açığını yapısal olarak düzeltmesi için bir fırsattır. Ekonomi yönetiminin de bu fırsatı değerlendireceğini düşünüyoruz" yorumunda bulundu.
Bankacılık ile konut ve bağlı sektörleri için pozitif
Demirgüreş, önümüzdeki dönem için ise bankacılık, gayrimenkul dolayısıyla GYO, çimento ve cam gibi sektörlerin öne çıkacağını da düşünüyor. Piyasada ağırlıklı olarak bunların döngüsel sektörler olması nedeniyle aksine kötü performans göstermesinin beklendiğini de anlatan Demirgüreş'in bu beklentisinin ardında ise yabancıların gayrimenkul alımında mütekabiliyet esasının kaldırılması ile deprem yasası çalışmaları var. Üstelik konut kredi faizlerinin de yüzde 1.5'a çıkacak beklentilerin aksine hareket ettiğine vurgu yapan Demirgüreş, bankacılık sektörüne ilişkin beklentilerini ise şöyle özetledi:
"Analistler bankacılık sektörünü değerlendirirken hep bir sonraki çeyreğe bakıyor. Faizler yükseldiği zaman eldeki bono portföyünden zarar ettiğini, mevduatın vadesi kısa olduğu için fiyatlamasının hemen ama kredinin vadesi uzun olduğu içinde fiyatlamasının çok daha geç olduğunu düşünerek ilk çeyrekte bankacılık için negatif düşünüyorlar. Halbuki bizim bankalarımız faiz yüksekken kar eder. Geçen sene faizler Hazine bonosunda yüzde 7-8'e inerken ve aşırı rekabet varken bankalar için endişeliydim. Bankalar, geçmişte yüzde 20 sermaye karı yaparken şimdi yüzde 15-16'lara indiler. Bunun biraz yükselmesi lazım. Faizdeki yükseliş de onu getiriyor aslında. Geçen senenin ilk 6 ayında rekabet yüksekti. Özellikle ikinci çeyrekte 45 tane özel bankanın topladığı yeni mevduatın, 3 kamu bankasının topladığından az olduğunu gördük. Buna karşılık hem kamu hem özel bankalar inanılmaz iştahlı kredi verdiler. Şu anda herkes çok dikkatli."
ZK'nın altın olarak tutulması altin rezervini son 3 ayda 5 milyar dolar artırdı
"1985 yılından itibaren Merkez Bankası'nın datasını kullanarak yaptığım analize göre 150-160 milyar dolar, piyasanın tahmini ile 250-300 milyar dolarlık Türkiye'nin altın tasarruf birikimi var" diyen Demirgüreş, altının 1.000 dolar/ons seviyesinden 1.600 dolar/ons seviyesine kadar yükseldiğini ve yatırımcısına inanılmaz bir getiri sağladığına da dikkat çekti ve şöyle devam etti: "Aslında altında yaklaşık 2 senedeki yükseliş geçen seneki cari açığımıza eşit. Türk tüketicisi tüketiyor ama sadece bankalar kredi verdiği için değil. Hala Türk halkının 100 milyar dolar döviz mevduatı var. 250 milyar dolarda altını varsa 350 milyar dolarlık yatırımından Türk halkı iyi bir getiri elde etti. Altını bir Hintliler biriktirdi bir de Türkler. Şimdi de Çinliler de biriktiriyor.
Batıda böyle bir tasarruf alışkanlığı hiç olmadı. Hiç inanmadılar. Şimdi bunun faydasını görüyoruz. Ama esas faydasını ileride daha çok göreceğiz. Merkez Bankası'nın zorunlu karşılıkları altın olarak da tutulmasına imkan vermesi son 3 ayda sadece rezerve 5 milyar dolar artı yazdırdı. Eğer altın mevduatına da stopaj kalkarsa vatandaş altınını bankada mevduat olarak da tutarak getiri sağlayabilecek. Yastık altındaki altın sistemin içine daha çok alınmalı. Türkiye'de altın gibi rezerv paraya eşdeğer bir varlık var ama hiçbir yerde gözükmüyor."
Merkez Bankası 'Nobel'i alır
Merkez Bankası'nın piyasayı dakika dakika izleyerek farklı politika araçlarını aynı anda uygulaması uluslar arası finans çevrelerinde her gün yeni bir yorumu da beraberinde getiriyor. En son uluslar arası ekonomi gazetesi Financial Times, Merkez ya Nobel alacak ya da batacak yorumu yaptı. Cüneyt Demirgüreş bu yorumun hatırlatılması üzerine "Bence Merkez Nobel'lik" dedi. Demirgüreş, şu değerlendirmeyi yaptı: "İşler düzgün gittiğinde kimse alkışlamıyor ama önlem almayıp kriz çıktığında herkes sebebi sensin diyor. Merkez Bankası bir önlem aldı. Kuru devalüe etti. Herkesten önce devalüe etti. 2008'de bunu yapmadı.
Merkez Bankası şimdiye kadar ekonomiyi hep faizle korumuştu. Fakat Merkez Bankası bu politika karışımını uygular ve uyarılarda bulunurken onu ithalatçı da, bankacı da, tüketici de dinlemedi. Herkes fren yerine gaza bastı." Merkez Bankası'nın dünya konjonktüründeki belirsizliklere rağmen çok proaktif davrandığını ağustos ayında Avrupa krizi nedeniyle kur istenilenden daha fazla yükselmesine karşın birkaç cephede savaştığını anlatan Demirgüreş, "Ama yaptıkları sık sık değiştiği için eleştiriler geliyor. Ekonomistler istiyor ki hep Ortodoks politikalar olsun ve faizle savaşsın. Merkez Bankası faizi yükseltmemesine rağmen 13 milyar dolar geldi. Son dalgalara Türkiye 1.50 dolar/TL ile girseydi belki 2008'i, 2009'u bir daha yaşayacaktı, finansal istikrar da olmayacaktı. Ama bu görmezden geliniyor. Yabancılar geldiklerinde çok şaşırıyorlar çünkü geldikleri yerde piyasa şartları çok kötü. Dolayısıyla aşırı kötümser bakıyorlar" diye konuştu.
2011 üçüncü çeyrek bilançosundan daha kötü bilanço çıkmaz
Kriz ilk başladığında sanayi şirketlerinin karının 16 milyar TL'den 6 milyara düştüğünü ve hem ciro hem faaliyet karlarının çok hızlı gerilediğine işaret eden Demirgüreş, Merkez Bankası'nın finansal istikrar adına geçen yıl aldığı önlemlerin bu yıl pozitif yansımalarının görüleceğini de anlattı. Demirgüreş, "Merkez Bankası'nın aldığı önlemlerle şu anda bütün kur kaybı bilançoların içinde. 2011 üçüncü çeyrekte gelen bilançolardan daha kötü bilanço görmeyeceğiz. Üstelik bu önlemler ekonomi yüzde 8-9 büyürken yapıldı. Bugün cirolar da, faaliyet karları da büyüyor" dedi. Demirgüreş, 2012'de İMKB'de toplam kar büyümesinin yüzde 15 olacağını tahmin ederken sanayi şirketlerinin karının yüzde 25, bankaların ise yüzde 4 karlılığını artıracağını savundu. İMKB endeksinin performansının da GSMH gelişimi ile paralellik göstermediğini aktaran Demirgüreş, "Kriz senesinde borsada en iyi yılımızı yaşadık. Aynı şekilde 2011'de ekonomi yüzde 8 büyüyor ama borsa dolar bazında yüzde 45 daraldı" ifadelerini kullandı.